Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

1 Mayıs, 1 Mayıs…

TRT-1’de yayınlanan Leyla ile Mecnun’daki Erdal Bakkal karakterinin tavrıyla, şehir tiyatroları için “Özeleştiriyorum arkadaş” denildiğine şahit olduk.
Bu tavrın önceki çeşitleri de var elbette.
“Babalar gibi satarım” cümlesi, akıllarımızda yer etti.
Yine “Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” sözleri, hemen hatırlayacağımız mesafede.
1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramı’na giderek sertleşen özelleştirme vurgusuyla girdik.
Tiyatrolar, özelleştirmelerin bir yönü.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, asıl hedefler arasında. ��eker Fabrikaları ise zaten gözler önünde: “Gitti, gidiyor…”
Bana inanmıyorsanız, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye verdiği “ev ödevleri”ne bakın.
***
Öteden beri her 1 Mayıs’ta çalınan marştır, alanları coşturan:
“1 Mayıs, 1 Mayıs, işçinin emekçinin bayramı…”
1974’te, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Maksim Gorki’nin “Ana” adlı romanının Bertolt Brecht tarafından sahneye uyarlaması oynanacaktır. Bir bölümde marşa ihtiyaç vardır. Sarper Özsan, bu ihtiyaç ânında marşı besteler:
“Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı…”
Hani “Özelleştiriyorum arkadaş” denilen tiyatro kurumu var ya, bu marş zaten bir özel tiyatronun vesilesiyle besteleniyor. Yani her özelleştirilen kurum, “istenen” doğrultuda çalışma yapmayabilir. Benden uyarması.
Neyse…
Marş, bir süre sonra sahnelerden alanlara iner. Dilden dile yayılır. Böylece kitlelere mâl olur.
Bugün yine tüm 1 Mayıs kutlamalarında çalınacak o marş:
“Günlerin bugün getirdiği, baskı, zulüm ve kandır.”
1974-2012… Fark mı var mı acaba, çok merak ettim.
***
Bu seneki 1 Mayıs’ın, daha önce görmediğimiz bir hâli de olacak: Antikapitalist Müslümanlar, Devrimci İslâm gibi isimler taşıyan gruplar, alınterinin önemini kamuoyuna duyurmak, emeğin en saygın insan davranışı olduğunu ilan etmek için hazırlık yapıyor. Ezilenlerin haklarına kavuşabilmeleri için dua edilecek. Belki kutlama kortejlerine de katılacaklar.
***
“Kutlama” demişken söyleyeyim:
Her 1 Mayıs’ta kürsüden benzer paragraflar okunur. Ezilenlerin iktidarından bahsedilir. Hükümete ve çok uluslu şirketlere “Dur diyelim” temennisi ile yetinilir.
Tahmin ederim ki bugünkü kutlamalarda da hemen hemen aynı hava hâkim olacak. Sloganlar, halaylar, konuşmalar, alkışlar…
Sonrası? Sonrası, herkes evine dağılır. Sokakta görüldüğü zaman selamlaşılır, kahvehanede tavla oynanır. Soğuk günlerde hafif kambur bir şekilde sigara içilir…
Hem de “Bu beden bizim değil, proleteryanın” diyerek alkol ve sigaradan uzak duran Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yı unutarak…
***
Başka bir ayrıntı da şudur: Ezilenlerin iktidar olması idealiyle yapılan eylemlerde konuşan sendika temsilcisidir, alkışlayan ise işçidir. Siz hiç, bir işçinin kürsüde asgari ücretli bir işçinin konuştuğunu, dertlerini anlattığını gördünüz mü? Ben 6-7 yıldır kutlamaları takip ederim, böyle bir duruma şahit olmadım.
Ayrıca, maaşlardan, ücretlerden, hayat şartlarından dem vuran sendika temsilcilerinin konuşmalarının; kimi zaman asgari ücret, kimi zaman da asgari ücretten daha az maaş alan, sigorta konusunda sorunlar yaşayan basın mensupları tarafından haberleştirilmesi de dikkate değer.
***
İster 1 Mayıs kutlamaları olsun, ister memleketin diğer sorunlarıyla ilgili protestolar olsun, bir “irade” derdiyle gerçekleştirilmeli.
İşçinin, emekçinin hakkının ancak bir yönetim hedefiyle verilebileceği düşünülmeli.
Özelleştirmelerin, eşitsizliklerin, tarafgirliklerin, yandaşlıkların, candaşlıkların, ihaleye karıştırılan fesatların temeli “iktidar” meselesinde düğümleniyor.
Eylemlerin bir programı olmalı.
“Dur diyelim” temennisinden ziyade, “Dur” diyecek irade ve kararlılık ortaya konulmalı.
“İzin vermeyeceğiz” gibi soyut ifadeler içeren cümleler yerine, o cümlelerin öznesi bulunmalı.
Yoksa malum sözdür:
Yollar, yürümekle aşınmaz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti