Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

14 KASIM 1944 AHISKA TÜRKLERİNİN SÜRGÜNÜ (1)

On farklı ülkede dağınık bir şekilde yaşamakta olan Ahıska Türkleri, aslında, yüzyıllarca günümüzde Gürcistan’ın sınırları içinde kalan ve Edirne Anlaşması’na dek Osmanlı toprağı olan Gürcistan’ın güneybatısındaki Mesheti-Cavahetya bölgesinde yaşamış, Türkçe konuşan, Hanefi-Sünnî inancına sahip bir halktır. Edirne Anlaşması’ndan sonra Osmanlı toprağı olmaktan çıkan bölge, 1918’de tekrar Osmanlı sınırlarına dâhil olmuşsa da 1921 yılında yapılan Moskova ve Kars anlaşmalarıyla Türkiye’nin doğu sınırının kesinleşmesi sonucunda Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin toprağı olmuştur.
Bölgenin stratejik açısından önemine binaen, Ahıska Türklerinin burada bulunmalarını kendileri için tehlike gören Ruslar, Ahıska Türklerini, Orta Asya ve Kırgızistan’a, çoğunlukla da kıraç bozkırlara sürülmüşlerdir. Sürgün sırasında veya hemen sonrasında 30.000 ila 50.000 arasında nüfusun hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. 1968’de Ahıska Türklerine Ahıska’ya dönme hakkı verilmişse de bugüne kadar ancak birkaç bin kişi dönme izni alabilmiştir (Avşar ve Solak, 2002, Türkler c.1 s. 205-241).
Stalin dönemine damgasını vuran olaylardan biri, çeşitli gerekçelerle milyonlarca insanın yerlerinden edilerek SSCB’nin değişik yerlerine sürülmeleridir. Sadece 1936-1952 yılları arasında değişik milliyetlere mensup üç milyondan fazla insan Sibirya ve Orta Asya’ya sürülmüşlerdir. Ahıska Türkleri de sürülen halklardan biridir. Ahıska Türklerini sürülen diğer halklardan ayıran özelliklerden biri, kendilerine ait özerk bir idari birimlerinin olmamasıdır. Bu nedenle, resmî olarak ‘tanınmayan halklardan/milliyetlerden’ biri olmuş ve ana vatanlarına dönüş hakkını hâlen elde edememişlerdir.
Ahıska Türklerinin sürgünü 1968 yılına dek uluslararası düzeyde bilinmediği gibi Sovyetler Birliği’nde de çoğunluk tarafından duyulmamıştır (Kreindler, 1986: 388-391; Conquest, 1987; Baydar-Aydıngün, 2001: 68).
İnsanlık dışı koşullarda, hayvan vagonları içinde Gürcistan’dan Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürülen, sürgün sırasında açlıktan, soğuktan ve hastalıktan yaklaşık 30 bin insanını kaybeden Ahıska Türklerinin can kayıpları, sürüldükleri ülkelerde ilk yıllarda da sağlıksız koşullar, açlık ve hastalık nedeniyle sürmüştür.
Ahıska Türkleri, sürüldükleri Orta Asya cumhuriyetlerinde- Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan- sadece sürgün olmanın, bir nevi toplama kampı yaşamı sürmenin getirdiği zorlukların yanı sıra o dönemde Orta Asya cumhuriyetlerinin içinde bulunduğu savaş koşulları ve rejimin dayatmalarının neden olduğu zorlukları da Orta Asya halklarıyla birlikte yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu açıdan bakıldığında, hakkını savunma veya vatana dönme mücadelesi verme gibi hususlarda değil, hayatta kalabilmek için mücadele vermek zorunda kaldıklarını kolaylıkla ifade edebiliriz. Sovyet rejiminin en baskıcı yüzünü gösterdiği bu yıllar, daha çok, Ahıska Türklerinin hiçbir şekilde beklemedikleri, alışık olmadıkları yeni yaşam biçimine alışmaları, yeni bir hayat kurabilme mücadelesi vermeleriyle geçmiştir ( Aydıngün, A., Aydıngün, İ,2014, s. 47-48).
‘Halk düşmanı’ olarak adlandırılarak sürülen bu halk, sürüldüğü ülkelerde zamanla yerel halkların güvenini büyük ölçüde kazanmışsa da pasaportlarında taşıdıkları özel bir işaret nedeniyle uzun yıllar boyunca yükseköğretim hakkından yoksun olma veya önemli görevlere atanamama gibi ayrımcılıklara maruz kalmışlar, dolayısıyla ağırlıklı olarak kırsal bölgelerde yaşamak ve tarımla geçinmek zorunda bırakılmışlardır (Aydıngün ve Asker, 2012: 180), (Aydıngün, A. Aydıngün, İ s. 2014, 47-48).
Ahıska Türkleri, Sovyetler Birliği’nde sürgüne uğrayan halklar kervanına son katılan topluluktu. Diğer sürgün edilen halklar (Kırım Tatarları, Almanlar, Karaçay-Balkarlar, Çeçen-İnguşlar) işgalci Alman ordularıyla işbirliği yapmakla suçlanmışlardı. Fakat Ahıska Türkleri bu nevi bir suçlamaya maruz tutulamadılar ve tutulmalarının imkânı da yoktu. Çünkü onların bulunduğu bölge ile Almanların hiç bir şekilde teması olmamıştı. Sürgün edilmelerinin sebebi bunların Türkiye’ye sınırdaş bir bölgede yaşayarak Türkiye’ye muhabbetle bakmaları idi. (Yalçınkaya, 2006,s.285)
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra araştırmacılara ulaşan belgelere göre S.S.C.B. Halk İşçileri Komiseri Lavrentiy Beriya savaş sebebiyle yasama ve yürütme yetkisini elinde toplamış olan Devlet Savunma Komitesi Başkanı İ.V. Stalin’e gönderdiği öneri niteliğindeki gizli mektupta sürgünün gerekçesini ortaya koymuştur. 24 Temmuz 1944 tarihli bu mektupta şöyle deniyordu: “Gürcistan S.S.C.’nin Türkiye sınır bölgelerinde oturan Türk nüfusunun önemli bir kısmı yıllardır Türkiye tarafındaki akrabalarıyla temas kurmak suretiyle muhâceret eğilimi içinde olup, kaçakçılık yapmakta, Türk istihbarat organları içinde casus angaje etmektedirler. Bunlar eşkıyaya insan kaynağı sağlamaktadırlar.” (Devamı Var)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti