Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

14 KASIM 1944 AHISKA TÜRKLERİ’NİN SÜRGÜNÜ (2)

Ahıska Türkleri sürülürken onlara “sizleri Alman tehlikesinden korumak için başka yere naklediyoruz” gibi bir bahane öne sürülmüştür. 16.700 haneden 40.000 kişi Kazakistan’a, 30.000 kişi Özbekistan’a ve 16.000 kişi de Kırgızistan’a gönderilir. 1940 doğumlu olup halen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde doktora yapmakta olan Balabek Feyzullayev Esmendioğlu çocukluk günlerinin başında yaşamış olduğu bu acı sürgün yolculuğunu şöyle anlatır: “Durmadan ağlıyorduk. Aslında ağlayan çocukların yaşlıların sesi birbirine karışıyordu. Kimse kimseyi susturamıyordu. Yemek, içmek, giyinmek kimsenin aklına gelmiyordu. Hoş gelse de zaten yiyecek giyecek hiçbir şeyimiz yoktu. Kasım ayında insanları vagonlara doldurdular. Yanımızda hiçbir eşyamız yok. Kışın o soğuğunda Asya içlerine doğru ilerliyoruz. Açlıktan, soğuktan yüzlerce insan tren vagonlarında hayatını kaybetti. Onlar için bir dinî merasim bile yapamadık. Aslında dinî merasim bir yana doğru dürüst gömemedik. Bir aylık yolculuktan sonra Kazakistan’a ulaştık. Bizleri Kazak ailelerine paylaştırdılar. Fakat iki taraf da birbirlerine karşı temkinli davranmaktadır. Aslında korkmaktadır. Devir, Stalin’in kasırga gibi estiği yıllardır. İnsanların aklında aynı sorular: Bir arada yaşamak zorunda olduğu bu insanlar kimdir; kimin nesidir? Ne derece güvenilebilir? Bu güvensizlik ortamında epey sıkıntılar yaşanır. Fakat zamanla iki taraf birbirini tanıyınca asıl yüzlerini gösterirler: Dostluk ve misafirperverlik… Zaten onlar aç, biz aç paylaşacak da fazla bir şey yok. O kışı açlıkla savaşarak geçirdik. Elbirliği ile çalıştık, cana geldik. 50 seneden fazla Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve değişik cumhuriyetlerde yaşıyoruz ve gönlümüzde dinmeyen sızı Türkiye hasreti… Her an oraya dönme ümidi ile yaşıyoruz ” (Yalçınkaya, 2006,s 285-.286).
Başta sürgün olmak üzere çeşitli ayrımcı devlet politikalarına maruz kalan Ahıska Türkleri, varlıklarını sürdürebilmek ve karşılaştıkları sorunlarla baş edebilmek için çok güçlü bir etnik grup dayanışması geliştirerek Sovyet rejimi boyunca kapalı bir grup olarak yaşamışlar; böylelikle dillerini, kimliklerini, geleneklerini ve dinlerini koruyabilmişlerdir. Bu süreçte, Sovyet rejiminin kendilerini Azeri nüfus içinde eritme ve/veya etnik olarak Gürcü olduklarını kabul etmeleri doğrultusundaki uygulamalarına da direnmişlerdir. Ahıska Türkleri, bu baskılara karşın Türklüklerini vurgulamaktan geri kalmamışlar, pasaportlarının milliyet hanesinde ne yazarsa yazsın kendilerini hep Türk olarak tanımlamışlar, birlikte yaşadıkları diğer gruplar da onları Türk olarak tanımlamışlardır (Aydıngün, A. Aydıngün, İ. s. 50). Bir başka anlatımla, ana vatanlarında yaşarken kimliklerini vurgulama gereksinimi hissetmeyen Ahıska Türkleri, sürgünün neden olduğu yeni koşullarda, kendi farklılıklarını ifade etmek ve kendilerini diğer gruplardan ayırmak için kimliklerini vurgulama ve güçlendirme gereğini hissetmişlerdir. Kırgızistan’da görüşülen bir Ahıska Türkü öğretim üyesi, Türklük konusundaki görüşlerini şu şekilde ifade etmişti:
Bir vakit bizlere Mesket dediler. Ben kendime ne Ahıska Türkü’nü yakıştırabiliyorum ne de Mesket Türkü’nü. Düz düzüne Türk de yeter. Bizim milletten bazıları Azeri yazılı, bizim pasaportlarımızda Türk yazmalı. Türkiye’den gelenler bize Ahıska Türkü diyorlar. Kırgızlara da Kırgız Türkleri. Ben bu sözleri beğenmiyorum. Burada evvelden derlerdi ki, onlar Türk gruplarıdır. Çok sözlerin kökleri birdir ama Kırgız Kırgız’dır, Özbek de Özbek. Şimdi bir politika var, tüm bu milletlerin sonuna Türk getiriyorlar, bunları arkadaş ediyorlar, yani Ahıska Türkü de bir, Kırgız Türkü de. Bu benim biraz zoruma gidiyor (Aydıngün, A. Aydıngün, İ, 2014, s. 50
Ahıska Türkleri, farklı dine mensup gruplarla ilişkilerini sınırlı tutarken, aynı dine mensup, ancak farklı kültürel özelliklere sahip Orta Asya halklarıyla da çok yakın ilişkiler kurmamışlardır. Bu durum, kendini en çok evliliklerde göstermektedir. Ahıska Türklerinde grup dışı evlilik, Müslüman gruplarla bile son derece sınırlı kalmaktadır (Aydıngün, 2002c: 26). Yapılan mülakatlarda Ahıska Türklerinin büyük çoğunluğu grup içi evlilikten yana olduklarını ifade etmişlerdir. Karışık evliliklerin olduğunu belirtenler çoğunlukla başka milletten kız alınabildiğini, ancak kız verilmediğini belirtmişlerdir (Aydıngün, A. Aydıngün, İ. 2014, s. 50).
İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında yurtlarından sürülen halklara 28 Nisan 1956’da hakları iade edilerek yurtlarına dönmelerine izin verilmiş, ancak bu hak Ahıska Türklerine verilmemiştir. Ahıska Türklerinin talepleri Sovyet hükümeti tarafından kabul edilmemiş, birçok sürgün halkının tersine sürgün edildikleri yerlerde yaşamaya devam etmek zorunda bırakılmışlardır.
Ahıska Türklerinin ana vatanları Ahıska’ya dönüşleri Türkiye’nin stratejik ortağı olan Gürcistan yönetimi tarafından da engellenmektedir. Kaldı ki biz Gürcistan’ı Türk Dünyası’nın bir parçası olarak görmekteyiz ve Gürcistan’ın Türk Devletleri Konseyi’ne üye olmasından yanayız.
Gürcistan yönetiminin Ahıska Türklerine ısrarla “Siz Gürcü asıllı Müslümansınız” diyerek Gürcülük dayatmasını da anlamak mümkün değildir. Siyasi tutum ve arzuların tarihi gerçekleri değiştirmeyeceğini Gürcü yöneticilerinin de çok iyi bilmeleri gerekir. Türk toplulukları içerisinde Türklük şuuru açısından ilk sırada gelen Ahıska Türklerinin zorlamalarla, baskılarla Türklükten vazgeçeceklerini sanmak beyhude bir çaba olup, aklın almayacağı bir iştir. Ahıska Türkleri, Gürcistan’ı bölme ve parçalama peşinde olan topluluk değildir. Ahıska Türkleri, her Gürcistan vatandaşı gibi Gürcistan’ın birlik ve bütünlüğünden yanadır. Ahıska Türkleri, Gürcülerle tarihte nasıl kardeşçe yaşamışsa bundan böylede aynı şekilde kardeşlik duyguları içerisinde yaşamaktan yanadırlar. Ahıska Türklerinin tek isteği; ata topraklarına dönmek ve her Gürcistan vatandaşı gibi eşit yurttaşlar olarak topraklarında yaşamaktır.
Gürcü yönetiminin, Ahıska Türklerinin sürgününden sonra Gürcistan’a Ruslar tarafından yerleştirilmiş olan Ermenilere tanımış olduğu hak ve hürriyetleri Ahıska Türklerine de tanıması dostluk ve stratejik ortaklığımızın gereklerindendir.
93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Türk Savaşları sırasında ve 14 Kasım 1944 yılında sürgün edilen ve bu dönemde hayatını kaybeden soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti