Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ABD, TÜRK DÜŞMANLARI İLE BİR VE BERABERDİR

ABD, bölgede Yunan çıkarlarına hizmet ettiği gibi açık açık Türkiye’den toprak talebinde bulunan ve anayasasında ülkemizin doğusundaki toprakları Türkiye tarafından işgal edilmiş Ermeni toprağı olarak gösteren Ermenistan’a da destek vermektedir. ABD’nin hemen hemen bütün eyaletlerinde sözde “Ermeni Soykırım Tasarısı” kabül edilmiş durumdadır. Ayrıca AB parlamentosu ve Yunanistan başta olmak üzere Fransa, İtalya, Rusya, Kanada, Arjantin, Lübnan, Uruguay ve Vatikan parlamentoları da sözde Ermeni Soykırım Tasarıları’nı kabul etmişlerdir. Görüldüğü gibi Türkiye’ye ne ABD’nin ne de Yunanistan’ın ve AB üyesi ülkelerin dost ve müttefik olmaları mümkün değildir. Türkiye bütün bu gerçeklerden hareketle kendisini tek yanlı olarak bağımlı hale düşüren “Gümrük Birliği”nden derhal çekilmeli, AB’ye üyelik başvurusunu geri çekmeli ve bu ülkelerle karşılıklı hak ve menfaatlere dayanan ilişkilerini sürdürmeye devam etmelidir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki AB, Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyerek kurduğu Cumhuriyetin egemenlik haklarının “kayıtlı ve şartlı olarak ” Batılılara devredilmesi demektir.
Avrupalı 1856 yılının 30 Mart’ında imzaladığımız “Paris Antlaşması” ile de bizi Avrupalı saymış, bugünkü deyişimizle Avrupa Birliği’nin içine almıştı. Üstelik Paris Antlaşmasının 7. maddesi, bizi Avrupalı yapmakla kalmıyor; Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü de garanti altına alıyordu. Fakat her şey laftaydı. İngiltere Lübnan’daki Dürzileri, Fransa Marunileri, Avusturya Bosna-Hersek’i, Yunanlılar Türkiye’deki ve Girit’teki Rumları, Rusya Müslümanların dışında herkesi Osmanlı’ya karşı kışkırtmakla meşguldü. Avrupa, Avrupalılaşmamızın her aşamasında Girit meselesini önümüze sürdü ve bize tek bir çözüm önerisi sundu: “verip kurtulmak” Batı bizden Girit’i istiyor, biz de”Hani toprak bütünlüğümüzü garanti etmiştiniz” diyorduk. Girit’te isyan Batılıların ve Yunanistan’ın desteği ile iyice büyümüştü. Türkiye daha fazla dayanamayıp 18 Nisan 1897’de Yunanistan’a savaş ilaan edip, Yunan ordusunu perişan etti. Atina’yı almamıza ramak kalmışken Avrupalılar devreye girdiler. Daha fazla kan dökülmemesini rica ettiler. Biz de savaşa son verdik. Fakat asıl gariplik bir kaç ay sonra ortaya çıktı. Sanki savaş meydanlarında mağlup olan Yunan ordusu değil de Türk ordusuydu. Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya bir araya gelip Girit’e özerklik verdiler. Avrupalı olmak hayalinde ve peşinde olan İstanbul ise karara uymak zorunda kaldı. İstanbul”da yapılan “Girit bizim kanımız; feda olsun canımız…” mitingleri de bir netice vermemiş ve Girit elimizden uçup gitmişti. 6 Kasım 1908’de biz yine Avrupalı olmak sevdası uğruna, Avrupalının hoşuna gidecek yenilikler ile uğraşırken Girit meclisi Yunanistan’a ilhak kararı aldı. Böylece Girit, Toprak bütünlüğümüzü garanti altına alan ve bizi Avrupalı sayanlar yüzünden elimizden uçup gitti. Bu gün ise aynı oyun Kıbrıs üzerinde oynanmak istenmektedir (Günay, 2004, s. 172).
Benzer gelişmeler Karadeniz üzerinde de yaşanmaktadır. ABD, Akdeniz’de olduğu gibi Karadeniz’de de hâkimiyet kurma peşindedir. Türkiye Karadeniz’in Rus gölü olmasına seyirci kalamayacağı gibi, Amerikan gölü olmasına da seyirci kalamaz. Türkiye’nin Karadeniz’de kıyısı olan Romanya, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Ukrayna ile Karadeniz açısından hiçbir sorunu yoktur. Bölgede Ukrayna ve Gürcistan ile olan ilişkilerimiz son derece başarılı olup, stratejik ortaklık konumundadır. Türkiye, Kırım’ın Ruslar tarafından ilhakı ile Rusya ve Ukrayna arasındaki anlaşmazlık konusunda son derece olumlu ve dengeci bir politika takip etmekte, hem Rusya ile hem de Ukrayna ile iyi ilişkiler geliştirmektedir ve bu politikanın devamında Türkiye açısından çok önemli faydalar vardır.
Türkiye’nin bölgede varlığını devam ettirmesi, gücünü hissettirmesi ve bölge barışına katkıda bulunması için her şeyden önce çok güçlü bir ekonomik ve askeri yapıya sahip olmasını gerekli kılmaktadır. Türkiye’nin her bakımdan güçlü bir devlet olmasının yanında bölgesel politikalar üzerinde bir devlet politikası oluşturması ve oluşturulacak olan bu devlet politikasına iktidar partileri ile muhalefet partilerinin birlikte sahiplenmesi gerekmektedir. Yani, hem iktidarın hem de muhalefetin milli olması ve Türk devletinin çıkarlarına birlikte sahip çıkması, Türkiye’nin dünyada ve bölgesinde gücünü ve ağırlığını hissettirmesi bakımından çok önemlidir.
KAYNAKLAR:
Yalçın, C. (2002). Sahip Olduğumuz Miras, Nesil Matbacılık
Günay, M.(2004). Devlet ve Hayat Felsefemiz Dünya Barışı, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür VakfıHizmeti. Geçit Yayınları.
Çeçen, A. (2020). İYONYA DEVLETİ KURULAMAZ – Prof. Dr. Anıl Çeçen https://www.ngazete.com/iyonya-devleti-kurulamaz-1251yy.htm.
Erdem, N.(2014). Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında Batı Anadolu’da Otonom Devlet Kurmaya Yönelik Faaliyetler. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies XIV/29 (2014-Güz/Autumn), ss.97-140.
Dr. Güneş Erütrük, 18.02.2003, Hürrüyet Gazetesi, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/barzani-ailesinin-yahudi-oldugu-ortaya-cikti-128488 )
13 Eylül 2017, Yeni Şafak). https://www.yenisafak.com/dunya/200-bin-yahudiyi-kiraka-bekliyor-2794086.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti