Sultan 1.Mesut ölünce, yerine kardeşi II. Kılıç Arslan geçti. Bizans imparatoru Manuel 100 bin kişilik bir orduyla Türkleri Anadolu’dan çıkarmak amacıyla Türk topraklarına yöneldi. II. Kılıç Arslan bu orduyu bu günkü Afyonkarahisar’ın ilçesi Çay ilçesi Karamık köyü civarındaki bir boğazda büyük bir bozguna uğrattı ve Bizans ordusunu tamamen yok etti (17 Eylül 1176)(Çay, 1984,s.87,88)
Karamıkbeli/Miryokefelon zaferi doğurduğu sonuçlar açısından en az Malazgirt zaferi, hattâ ondan da önemli bir zaferdir. Malazgirt zaferi Anadolu’nun Türkleşmesi açısında “kapı açan, yurt açan”, Miryakefolon zaferi ise “yurt yapan” bir zaferdir. Türk tarihi açısından bir önemli zafer ise 26 Ağustos 1922 günü Afyonkarahisar Kocatepe’den başlayan ve Dumlupınar’da Yunan ordusunun imhasıyla neticelenen bir zafer ki bu zaferde tarihimizde “yurt kurtaran” bir zafer olarak yerini almıştır.
Miryakefalon zaferinde Bizans’ın çıkarabileceği en büyük ordu olan bu ordunun imhası Avrupa’da büyük yankılar uyandırmıştır. Avrupa o güne kadar, hâlâ daha Türklerin Anadolu’dan atılabileceğini umuyordu. Bu zafer onların bu umutlarının sonu olmuştur. Bu zaferden sonra Avrupa’da Anadolu’ya “Türkiye” denmeye başlanmıştır. Miryakefalon zaferinden sonra Batı Anadolu’da bütün engeller kalkmış, Türkler Ege kıyılarına kadar inmiştir. Bununla beraber Avrupa her fırsatta yeni ordular göndererek Türkleri Anadolu’dan çıkarmak için gayret sarf etmiştir.
Haçlılar, Haçlı seferleri sırasında sadece Müslüman halka değil, Hıristiyanlara da çok zarar vermişlerdir. Özellikle 4. Haçlı Seferinde İstanbul’u işgal eden ve burada bir Latin Krallığı kuran Haçlıların yaptığı yağma ve katliamlar Batılı kaynaklarda geniş olarak anlatılır.
Dördüncü Haçlı seferinde İstanbul’u işgal eden, İstanbul İmparatoru İzak’ı tahttan indirip gözlerini oyan ve burada bir Latin Kırallığı kuran Haçlılar, 1204 Nisanının 9. günü şehre girdiler. Şehri yakıp, yıkıp, yağmaladılar. “Olayda hazır bulunup bu seferin tarihini yazan Villehardouin, “Fransa’nın en büyük kentlerinden üçünün toplam evlerinden fazla ev yandı” demektedir.” (Erer, R. 1993, s:101)
Villehardouin diyor ki: “yağma edilen altın, gümüş, mücevherler, ipekli kumaşlar, kürkler, hiçbir kimsenin hesap edemeyeceği çokluktaydı. Dünya yaratıldığından beri hiçbir kentte bu kadar yağma olmamıştır…”(Erer, R.1993. s.102) Bu işgal sırasında kütüphanelerde ki binlerce son derece kıymetli kitaplar, tarihi eserler yok edilmiş büyük bir kültür ve medeniyet katliamı yapılmıştır.
Fransız kaynaklarında Latinler’in işgalinden sonra isteyenlerin gitmesine izin verilince Rumların İstanbul’dan kaçışı şöyle anlatılır:
“Zenginler, kaçarken yırtık pırtık elbise giyip yoksul görünmek sayesinde kurtulma umuduna kapılanlar, kızlarının ırzını korumak amacıyla o zavallıların yüzlerine çamur sıvayanlarla Senato üyeleri de bunların arasındaydı. İstanbul Ortadoks Patriği ise, yalnız başına, âdeta çıplak bir kılıktaydı. Ayakkabılarını bile Haçlılar almış oldukları için bir köylünün verdiği eşeğe binmiş, bu cefa diyarından kaçabilmek umuduyla kıyıda dolaşıp bir kayık aramaktaydı. Haçlılardan canlarını, ırzlarını kurtarmak isteyen Rumlar, işte ancak böyle kurtulabildiler.”(Larousse, cilt 6, s. 365’ten nakil, Erer, 1993, s.104)
Bizans’ta Latinlerin hüküm sürdüğü elli yedi yıl boyunca Ortodoks mezhebi yasak edilmiş ve on sekiz tane Katolik Patriği seçilip, her biri Roma’ya giderek Papa’nın duasını, bu arada icazetlerini de almıştı. (Edouard Gibbon: Histoire de La Decandence et de la Chute de I’Empire Romain, 2/42’den nakil Erer, 1993, s.110)
Değişen zaman ve şartlara göre Haçlı seferlerinin yöntem ve şekilleri değişmiş, fakat bir şekilde Türkleri Anadolu’dan atmak veya Hristiyanlık dünyasının Anadolu’daki Türk egemenliğini sona erdirmek ve Türkiye, Irak, Suriye üçgeninde bir “Büyük İsrâil” devleti kurmak amacı asla ortadan kalkmamıştır. Bilhassa 20. yüz yılda ortaya çıkan “Modern Mandacılık Anlayışı” ile egemenlikler birçok Müslüman ülkesinde ve az gelişmiş Asyalı ülkelerde ya Batılıların eline geçmiş ya da onlarla paylaşılır hâle gelmiştir. İşin en garip tarafı bu egemenlik devrinin bu ülkeleri idare eden iktidarlar eli ile gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bazen bu egemenlik devri ve Haçlı seferleri Irak Afganistan, Suriye örneğinde olduğu gibi çeşitli bahanelerle ABD’nin güç kullanması ve işgal ile de gerçekleşmektedir.
İSLAM ÜLKESİNİN LİDERLERİNİN ÇOĞU ABD UŞAĞI
07 Ekim 2023 tarihinden itibaren GAZZE’DE bir dram yaşanıyor. ABD destekli Yahudiler çocukları, kadınları, yaşlıları kimi buluyorlarsa vahşice katlediyorlar. Hastaneler, okullar, camiler hatta kiliseler bile bombalanıyor. İnsanlar zorla evlerinden yurtlarından ediliyor. Ya 57 İslam Ülkesi ve onların liderleri, hükümetleri ne yapıyorlar. Olayı kınamakla, ateşkes istemekle, çözüm yerine laf üretmekle geçiştiriyorlar. Bilmiyorlar ki sıra kendilerine de gelecek..
Yarın ruzu mahşerde aşağıdaki çağrıya ne cevap vereceğiz.
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda, ayrıca, baskı altına alınıp çaresiz bırakılarak: “Rabbimiz! Ahalisi zalim olan şu memleketten bizi kurtar. Bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diye yalvarıp duran zavallı erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75. Ayet)

Muharrem Günay