Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yusuf İLGAR

AFYONKARAHİSAR’DA EĞİTİMİN TARİHİ-2

(Dünden Devamı)
Devlet tarafından açılan rüştiyelerin giderleri için memur maaşlarından kesilen % 2 gibi bir karşılık bulunmasına karşılık, sıbyan mektepleri için vakfın ve hayır sahiplerinin yardımları ile çocuk ailelerinin haline göre aylık birer kuruştan oniki kuruşa kadar her haftaya taksim ile verdikleri ücretten başka bir gelir yoktur9.
Onyedinci asır ortalarında hocalık eden Mehmet Efendi ismindeki câmi ve sıbyan hocası, Nevhatü’l-uşşâk isimli bir manzumesinde sıbyan mektepleri hakkında şu bilgileri vermektedir:10
Dolardı mektebin içi sıbyan
İderdim onlara ta’lîm-i Kur’ân
Olup beş vakit mihrâba mülâzim
Bu manâlardı ancak bana lâzım
Değildim halkın ag u karasında
Oturmazdım avâmın arasında
Şâir bu manzûmede kendisini tanıtırken sıbyan muallimi olarak hocalığın şeref ve haysiyetine uymayan yerlere gitmek şöyle dursun, avam arasında bile bulunmadığını anlatmaktadır.
Osmanlı döneminde sıbyan mekteplerinin zaman zaman çoğaltılarak herkesin bu eğitimden geçirilmesi düşünülmüştür. 1846 yılında yayınlanan bir talimatnâmede “Ana ve babasının rızasıyla 5 ve daha aşağısında yani 4 yaşında sıbyan mekteplerine verecekleri çocuklardan başka çocukların mektebe verileceği vakit 6 yaşını tekmil etmiş olduğu zaman olup işbu dereceyi geciktirip te evlâdını mektebe vermeyip cahil bırakarak Padişahın emir ve fermanına mutavaat etmeyenler şer‘an tazire müstehak olacaklarından ve o makule mektebe verilmeyen çocukları daima aramak için müstakil memurlar” tayin edildiğinden bahsedilmektedir.
Yine 1868’de tebliğ edilen resmî bir yazıda “Bundan böyle her kim olursa olsun ve hangi mahallede bulunursa bulunsun herkes çocuklarını 6 yaşlarına gelince behemahal mektebe başlatmaya mecbur olacaklardır. Bunlar için Meclis-i Maarif tarafından mahsus olarak tayin olunan memurlar vasıtasile daima araştırılarak o gibi altı yaşlarını tecavüz edip te mazeretsiz mektebe verilmeyen çocukların mahalle ahalisinin muteberleri ve muhtarlar tarafından velilerine ihtar olunacaktır. Bu ihtarlar tesir etmediği halde keyfiyet mahalleler ve memurlar tarafından meclis-i mezkûra ihbar edilerek o gibi çocukların velileri tazir (ceza) olunacaklardır.” denilmektedir. Mecburi eğitimin bu dönemde zorunlu olmasına karşılık, eğitimde çeşitli yenilikler getirilmesine çalışılmasına rağmen, başta gelir durumu, muallim ve diğer problemler halledilemediği için, eğitimde olumlu bir sonuca ulaşılamamıştır11. 1872 yılında ibtidaî mektepler açılmaya başlanmış, 1879’da Mekatib-i Sıbyan ve Mekatib-i ibtidai olarak ikiye ayrılmış, bu uygulama usûl-ü atîka ve usûl-ü cedîde olarak uzun süre devam etmiş ancak 1882’de sıbyan mektepleri ibtidaîye dönüştürülmüştür. Bu reformlar ile okullarda dayak ve ağır cezalar kaldırılmış ve taşraya da eğitim götürülmeye çalışılmıştır12. Sıbyan mektebi ismi, Tanzimattan sonra ibtidai ve daha sonra ilk mektep adlarını almıştır13.
b. Medreseler
Medrese, içerisinde ders yapılan yer, öğrencinin içinde oturup ders okuduğu bina anlamına gelmektedir14. İslam âleminde mescidler, medrese olarak da kullanılmıştır. Bir câmide uygun bir oda derslere ayrılınca buraya medrese denilirdi. Medreselerin kuruluşundan sonra bile, câmiler, eskiden olduğu gibi, mektep olma özelliklerini devam ettirmişlerdir. Birçok müderris yaptırdıkları şahsî evlerde ders vermekteydiler.
İslâm âleminde ilk medresenin, kesin olmamamakla birlikte Türk komutanlarından Nişâbur hâkimi Emir Nasr B. Sebüktekin’in H.425/M.1033 yılında Nişâbur’da yaptırdığı Nâsırî Medresesi olduğu, Selçuklularda ise Melikşah’ın veziri Nizamülmülk’ün 1067’de Bağdat’ta açtığı Nizâmiye Medresesi olduğu nakledilmekteyse de bunlardan önce çeşitli medreseler açılmıştır. Bundan dolayı bu medreseleri ilk yerine zamanlarının en iyi medreseleri şeklinde düşünmek gerekir. Nizamü’l-Mülk’ün gayret ve heyecanı medrese için yeni bir gelişme, devrinin başlangıcı olmuştur diyebiliriz.
Anadolu’da kurulan medreseler Selçuklular zamanında gelişmiştir15. Öyleki bu dönemde hemen hemen her şehirde hatta bazı köylerde bile medrese kurulmuştur. Örneğin Konya’da 14, Kayseri’de 5, Antalya’da 3, Sivas’ta 2, Afyon, Akşehir, Alaca, Kırşehir ve Sinop’ta birer medrese karşımıza çıkmaktadır16. (Devamı Var)

KAYNAK
9 Atuf, age., I, s. 99.
10 Pakalın, age., III, s. 202.
11 Atuf, age., I, s. 98-99.
12 Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, İstanbul 1980, s. 72-117.
13 Ergin, age., I, s. 82; Pakalın, age., III, s. 203.
14 Pakalın, age., II, s. 436.
15 Semavi Eyice, “Mescid”, İA, VIII, (İstanbul 1979), s.5 0-57.
16 Ahmet Gül, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Dâru’l-Hadîslerin Yeri, Ankara 1997, s. 14.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER