Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ALLAH VE RESÛLÜ BİR MESELEDE HÜKÜM VERDİYSE BİZİM TERCİH HAKKIMIZ YOKTUR

Muharrem Günay 31 Aralık 2018 Pazartesi 13:27:15
 

Allah’ın ve Resûlullah’ın hükmüne razı olmayan, tanımayanların Allah’a iman etmemiş olduğu bildirilmektedir (İbni Kesîr (Çetiner), I, 159 ve ilgili âyetler). Hulâsatü’l-Beyân’da ise “Şu halde âyet, Allah’ın kitabına ve Rasûlullah’ın sünnetine uygunluk dışında bir şeyin hükmüne razı olmanın küfür olduğuna delâlet eder. Binâenaleyh, Allah’ın ve Peygamber’in hükümlerinden bir şeyi ister beğenmeyerek, ister küçümseyerek kasten reddetmek İslâm’dan çıkmaktır.” denilmektedir.) [Râzî, III, 960; Elmalılı, V, 21-22, 449]
“Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah’tan bir kılavuz (doğru yolu gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Hiç şüphe yok Allah, zulmetmekte olan bir kavime hidayet vermez.” (Kasas 28/ 50) (Tefhim-ul Kur’an)
“Eğer sana cevap vermezlerse (ki cevap veremezler), bil ki onlar, sadece heveslerine uyuyorlar. Allah’tan (gelen bir delil veya vahye dayalı) bir yol gösterici olmadan, kendi arzusuna (veya işine gelenlere) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz ki Allah, zalimler toplumunu doğru yola iletmez.”  (Kasas 28/ 50)
 Dinde kaynağını vahiyden almayan bütün yol göstericilik ve deliller, kesinliği ve kalıcılığı olmayan batıl arzuların mahsulüdür.  H. Tahsin Feyizli Hoca Ahzab suresi 36. ayetin mealine şu açıklamayı not düşmüştür:
“Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiği zaman, inanan bir erkek ve kadına, artık o işte, kendi (arzu ve heves)lerine göre (başka) tercih hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne karşı gelir (onlar tarafından verilmiş hükümleri beğenmez, kendi tercihlerine önem verir)se, kesinlikle o, apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.” (Ahzab 33/36)”
“Allah ve Resûlü’nün, herhangi bir konuda koyduğu bir hüküm varken hiç kimse onun aksine bir tercih yapamayacağı gibi, başkası için de “isteyen yapsın, istemeyen yapmasın” diye bir serbesti tanıyamaz, bir ideolojik fikri dayatamaz. Çünkü ideolojiler hevâ ve heves putunun (Furkan 25/43) söylem şekilleridir. Çünkü bu durumda yeni bir din icat etmiş ve sapıtmış olur ki Allah ve Resûlü’nün hükümlerine bağlı mü’minlerce itibar görmezler.” (Feyzul – Furkan, (Hasan Tahsin Feyizli, Ahzab suresi 36. Ayet mealinin dip notu)
Peygamber Efendimiz zamanında bir münafık ile bir Yahudi bir konu hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu anlaşmazlığı aralarında gideremediler. Yahudi bu meseleyi Hz. Peygamberimizin huzurunda mahkemeleşerek çözmek istiyordu. Çünkü Hz. Muhammed’in adil davranacağına inanıyordu.  Münafık ise buna yanaşmıyordu. Çünkü Sevgili Peygamberimizin adil davranacağını ve kendisini haksız çıkaracağını biliyordu. Münafık mahkemenin Yahudi hâkimin önünde yapılmasını istiyordu; Çünkü Yahudi hâkime rüşvet vererek kendisini haklı çıkarmak istiyordu.
Yahudi’nin ısrarının ağır basması ile birlikte Peygamber Efendimizin huzuruna geldiler. Peygamber Efendimiz ikisini de dinledi ve Yahudi’nin haklı Müslüman görünen münafığın haksız olduğuna karar verdi.
Münafık bu hükme razı olmayıp, Müslüman göründüğünden dolayı Hz. Ömer’in kendisini haklı çıkaracağına güvenerek; Yahudi’ye bir de Hz. Ömer’e gidelim, ona soralım dedi.
Hz. Ömer’in yanına gittiler ve Yahudi söze başlayıp:
-Anlaşmazlığımızın halli için Resûlullah’a gittik; Bizi dinledi ve benim lehime hükmetti, beni haklı buldu. Hz. Muhammed’in hükmüne razı olmayan bu adam bir de sizin hükmünüze başvurmamızı istiyor dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) münafığa dönüp:
-Yahudi’nin söyledikleri doğru mu? Diye sordu. Münafık:
-Evet, dorudur dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.):
-Siz burada bekleyin, ben biraz sonra gelip hükmümü vereceğim dedi. Eve gitti, az sonra elinde kılıcıyla çıkageldi ve bir vuruşta münafığın kellesini gövdesinden ayırdı ve dedi ki:
-Resûlullah’ın hükmüne razı olmayan kimseye ben işte böyle hüküm veririm.
 Bu olay üzerine Nisa suresi 60. Ayet nazil olmuştur,  ayette Allah’ın hükmüyle hükmetmeyen ve keyfince hüküm verenlere açıkça tağut denmiştir.
“(Ey Muhammed!) Sana indirilen (Kur’an’)a ve senden önce indirilen (kitaplar)a (sözde) inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Kendilerine onu inkâr (ve red) etmeleri emredildiği halde yine de tâğûtta (Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler tarafından) muhakeme olmak (yargılanmak) isterler. Zaten şeytan da onları (böylece hidayetten) uzak bir sapıklıkla büsbütün saptırmak ister.” (Nisa 4/60) [bk. 2/256 ve açıklaması; 5/49, 50; 16/36 ve açıklaması)
Bütün bu açıklamalar göstermektedir ki, sevgili peygamberimizin sünneti ve hadisleri olmadan Kur’an’ı ve İslâmı anlamak mümkün değildir. Sadece bize Kur’an yeter diyerek Sünneti ve sevgili peygamberimizin hadislerini devre dışı bırakmak demek yeni bir din icad etmek demektir. Aslında bu tür saçmalıklarda bulunarak sünnet ve hadis düşmanlığı yapanlar,  “Siz Hz. Muhammed’i ve O’nun sünnetini boş verin O’nun yerine benim dediklerime uyun” diyerek; kendi istek ve arzularına göre bir din oluşturma peşinde olan din düşmanlarıdır. İslâm âlimleri bu görüşleri savunan insanların dinden çıktıklarını ifade etmektedirler.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti