Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Allah, yılına kedersiz eriştirsin – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 29 Ekim 2011 Cumartesi 03:00:00
  Cumhuriyet’in ilan edilişinin 88’inci yıldönümüne eriştik. Bu erişme eylemi, kedersiz olmadı pek. İlan edilmeden önce, Cumhuriyet belirtilerine bile karşı çıkılmasıyla başlayan süreçte zaman zaman isyanlar, zaman zaman sözlü ve fiili saldırılarla mücadele edildi.
Cumhuriyet’in ilanından sonra da itirazlar oldu. Fakat itirazlar, Cumhuriyet’e miydi, yoksa Cumhuriyet’in kurucusu kadroya mıydı? Zaman zaman kavramlar birbirine girdi.
Bugün Cumhuriyet’in 88’inci yıldönümü. Türkiye’nin Cumhuriyet modeli ayrı ele alınmalı. Çünkü bizdeki Cumhuriyet modeli, ulus-devlet modeliyle paralel inşa edildi. Kurtuluş Savaşı döneminde Federal Cumhuriyet de kurulabilirdi, ancak ulus-devlet esasına dayanan bir Cumhuriyet ilan edildi. Ulus-devlet modeli, sınırları belirlenmiş bir coğrafyada, belirli bir ulusun egemen olduğu devlet demekti. Tabii devletin birliğini ve dirliğini bozmayacak şekilde alt unsurların da kültürlerini yaşamalarına olanak veren “çağcıl” yaklaşımlar da üretilmeye başlandı. “Çağcıl” diyorum, zira alt kimlik vurguları, kaynakları azalan ve tabir caizse “tuğla gibi” devletlerle mücadele etmekten bunalan, hatta zaman zaman o “tuğla gibi” devletlerle baş edemeyen emperyalist devletlerin ülkeleri bölmek için gündeme getirmeye çalıştıkları kavramlar gibi geliyor bana. Temel hak ve hürriyetlerin korunması ayrı bir şey, ama milleti millet yapan özelliklerden vazgeçilmesini önermek başka bir şey…
Van’da bir deprem oldu. Gözümüzün önünde yıkıldı binalar. Yardımlar toplandı, gönderildi. Ne denildi gönderirken yardımları?
“Kardeşlerimiz üşümesin, zorluk çekmesin istedik.”
Türkiye’nin ulus-devlet modelini esas alan Cumhuriyet rejimi, tam da bu cümleyi söyletir bizlere. Bu “kardeşlik” kelimesi de havada kalmaz pek. Çünkü gerçekten ya babamız, ya annemiz, ya başka bir yakınımız, ya da biz… Mutlaka ülke-mizin çeşitli yerlerinde görev yapmışız, ülkenin çeşitli yerlerinden dostlar edinmişiz.
Bir öğretmeni düşünün… Kırklarelili. İstanbul’da okuyor, zorunlu görevini Van’ın Bahçesaray ilçesinde yapıyor. Zorunlu hizmet bittikten sonra Eskişehir’e yerleşiyor. O sırada askerlik zamanı geliyor, askerliğini Bingöl’de asteğmen olarak tamamladıktan sonra Eskişehir’e dönüyor.
Bir başka öğretmen, Afyon’da doğuyor, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde görev yapıyor.
Bir hakim, bir doktor, bir mühendis, bir polis, bir asker, bir gazeteci…
Ulus-devlet, coğrafyadaki bireyleri kaynaştırıp ortak noktaları çoğaltırken, Cumhuriyet ise o ortak noktaların zarar görmemesi, zedelenmemesi için elini her santimetreye uzatıyor.
Van’daki depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımız, kimimizin askerlik arkadaşı, kimimizin yakın arkadaşı, kimimizin öğrencisi.
Rize’deki sel de Antalya’daki sel kadar üzüyor bizi.
Diyarbakırlı bir öğrencinin başarısı, sevindiriyor.
Ulus-devlet birleştirirken Cumhuriyet hizmetin sürekliliğini sağlıyor.
İyi de Cumhuriyet, bir yönetim biçimi değil mi?
Evet, içinde milletin iradesinin temsil edildiği Cumhuriyetçilik’in yanı sıra Devletçilik, Halkçılık, Devrimcilik, Milliyetçilik ve Laiklik’i içeren bir model olduğu için yardıma koşuyor devlet, en zor anında vatandaşın. Ve yardıma koşmayla millet bilinci perçinleniyor.
Şimdi birileri kalkmış, “Irak’ın kuzeyindeki Kukla Devlet yetmez, biz de Kukla Devlet kurmak istiyoruz” diyorlar. Demokratik Özerklik, ayrılma, bölünme gibi senaryolar yazıp çiziyorlar.
Cumhuriyet, ve Cumhuriyet’in unsuru cumhur, cumhuru oluşturan her dil ve renkten fertler, buna izin verir mi sanıyorlar?

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER