Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ALLAH’TAN BAŞKASINI RAB EDİNMEK SADECE KAFİRLERİN İŞİ Mİ?

Muharrem Günay 26 Ekim 2013 Cumartesi 03:00:00
  Âlimleri ve din adamlarını rab edinmek sadece Yahudi ve Hıristiyanlar iç in söz konusu değildir. Bu tehlike Allah’ın koyduğu hükümleri hiçe sayarak, Kitap ve sünnete aykırı hükümler koyan ilim adamlarına, şeytanların dostu sahte şeyhlere, (Allah dostu, Peygamberimizin varisleri gerçek İslâm âlimlerini tenzih ederiz) veya politikacılara veya Enam suresinde işaret edilen şeytanın dostlarına körü körüne itaat eden, gösteriş için ibadet eden Müslümanlar için de söz konusudur. Bunlar “Müslümanım dedikleri halde
-Allah korusun şirke düşerler.”
Helal ve haram hükümlerini koymak rab olan bir varlığın özelliğidir. Kim Allah’ın helallerini haram, haramlarını helal kılarsa rablık iddiasında bulunmuş olur. Haramı helal, helali haram kılan; Faiz, zina ve içki gibi Allah’ın haram hükümlerini, birtakım kanun ve kararnamelerle meşru gösteren kimseler Allah’ın helal ve haram kılma hakkına müdahale ettiklerinden Rablık iddiasında bulunmuş olurlar.
Allah’ın hükümlerine ters düşen hüküm sahiplerine isteyerek itaat etmek veya bazı bilim adamlarını yanılmaz kabul edip, sözlerini, Kur’an ve sünnet ölçüsüne vurmadan mutlak doğrular olarak kabul etmek onları rab tanımak demektir.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yusuf ile Mısır kıralı arasında geçen bir olayı anlatan âyeti kerime insanın nasıl rab tanındığını açıklaması bakımından çok dikkat çekicidir:
“O hükümdar “Onu bana getirin” dedi. Emir üzerine Yusuf’a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki: “Haydi Rabb’ine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabb’im, onların oyunlarını çok iyi bilir.”(Yusuf suresi: 50)
Dikkat edilirse âyette Mısır hükümdarından “rab” olarak söz edilmektedir. (Gâlerci’ ilârabbike/rabbine geri dön dedi…) Çünkü Hz. Yusuf’a gelen o adam Mısır hükümdarının koymuş olduğu hükümlere uymaktadır. Bu bakımdan o adamın rabbi Mısır hükümdarıdır. Âyette geçen iki rabden birincisi Mısır hükümdarı, ikincisi ise kendisini rab ilan eden Mısır firavunun da Hazreti Yusuf’un da rabbi olan Allah’tır.
Demek ki bir Müslüman; Allah (c.c.)’a inandığı, namaz kıldığı, oruç tuttuğu, zekât verdiği ve hatta çokça zikir yaptığı halde hüküm koyma ve Allah’ın koyduğu hükümlere karşı gelme noktasında Kur’an-ı kerimden ayrılırsa Allah’tan başkasını rab olarak tanımış olur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER