Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ VE TÜRKLER – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 19 Kasım 2012 Pazartesi 02:00:00
  Türkiye’de sağ kesimin önemli bölümünü oluşturan muhafazakâr-dindar kesimlerde şöyle bir ortak kanaat vardır; “Türkler asırlarca İslamiyet’in sancaktarlığını yapmış bir millettir. Bu sürede eşsiz adalet ve hoşgörüsü ile 400 yıl Arap coğrafyasını yönetmiştir. I. Dünya Savaşı’nda İngiliz ve mason-siyonist komplolarla Araplar isyana sürüklenmiş, İttihat ve Terakki’nin ırkçı-Türkçü politikaları, Arapları, Osmanlılardan dolayısıyla hilafete bağlılıktan soğutmuştur. Cumhuriyet döneminde ise Kemalist-Laik rejim hilafeti kaldırarak Arap dünyasını Türklerden koparmış, İslam dünyasını da lidersiz bırakmıştır. Yine Kemalist-Laik rejim dinsizliğe varan uygulamaları ile Türk-Arap ayrılığını derinleştirmiştir.”
Bu kanaatin tarihsel doğruluğu tartışmaya açıktır, ancak kanaat doğrultusunda muhafazakâr-dindar kesimin genelinde; “Türkiye olarak İslami kimliğimiz ön plana çıkarır, Arap dünyasının derdiyle hemdert olursak tekrar Arap dünyasının desteğini alır, bölgede söz sahibi olur, bu desteği kaldıraç gibi kullanarak dünya siyasetine yön verebiliriz” düşüncesi hâkimdir. Nitekim muhafazakâr-dindar kesimin Gazze veya Filistin konundaki aşırı hassasiyeti, Türkiye’nin İslami kimliğini ön plana çıkarma gayretleri, Arap-İslam coğrafyasında yürüttükleri yardım faaliyetleri bu kanaatin ürünüdür.
Ancak bu kanaatlere sahip olurken veya dış politik anlayışlar uygulamaya çalışırken Arap tarihçilerin, Arap siyasetçilerin, Arap devlet adamlarının veya Arap aydınlarının Türkler hakkında önyargılarını bilmemiz gerekir. Bu önyargıları, tarihsel oluşumlarını ve doğruluk değerlerini bilmeden Arap coğrafyasında başarılı olmamız mümkün değildir. Yine İslamcı politik görüşleri ağır basanların bu önyargıları araştırarak doğruyu bulmaları ve politik görüşlerini yeniden belirlemeleri gerekir.
Peki, Arap toplumundaki bu önyargılar nedir?
1. Türkler, Arap medeniyetine büyük darbe vurmuştur. Türkler, Ön-Asya’ya gelmeden önce Emevi ve Abbasi gibi büyük devletler kuran Arap toplumu; Selçuklu, Memluklu ve Osmanlı istilalarıyla, 1918 yılına kadar bir daha bağımsız devletler kuramamışlardır.
2. Türkler, Arap coğrafyasını sömürmüştür. Türk istilalarının başladığı 10. ve 11. yüzyıla kadar dünyanın en zengin bölgeleri Mısır, Suriye, Irak gibi Arap coğrafyaları iken 20. yüzyıla gelindiğinde dünyanın ekonomik ve sosyal yönden en geri kalmış bölgeleri bu coğrafyalar olmuştur. Bunun tek müsebbibi Türklerdir.
3. Türkler hilafeti gasp etmiştir. Halife, Araplardan ve Hz Muhammed’in hadislerine göre Kureyş sülalesinden olması gerekirken Yavuz döneminde Osmanlılar, hilafeti, Araplardan gasp etmiştir.
4. Türkler gerçek Müslüman değildir. Bu dinsizliğin başlangıcı Osmanlıların hukuk işlerinde Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’yi kabul etmesi dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’i hukuk hayatından çıkarmasıyla başlamıştır. Mecelle ile birlikte Hıristiyan hukuk kuralları kabul edildiğinden Türkler gerçek Müslüman değil Nasranî’dir (Hıristiyan).
5. Bugün Arap dünyasının başındaki en büyük bela olan İsrail devleti; yükselen Arap Milliyetçiliğine karşı denge olması için Osmanlı padişahının (II. Abdülhamit) Filistin’e Yahudi göçünü serbest bırakması sonucu ortaya çıkmıştır.
6. Emperyalist devletler 19. Yüzyılda Arap coğrafyasına saldırdıklarında Osmanlılar Arap coğrafyasını korumak yerine bu coğrafyayı emperyalistlere peşkeş çekmiştir. Lübnanlı yazar Mustafa Muhammed Tahhan “Teori ve Pratikte Milliyetçilik” adlı kitabında Osmanlı yönetimi için; “Hatta ellerinde son topraklardan bile adeta kurtulma yollarını arıyor ve bu konuda fırsatları kolluyorlardı. İttihat ve Terakkiciler; Rusya, İngiltere ve Fransa devletleriyle antlaşmalar yaparak Osmanlı Devleti toprakları içerisinde bulunan Arap diyarlarından kurtulmak istediklerini ifade edip bu konuda mutabakata varmışlardı.” tespitinde bulunmuştur.
Bu iddiaların tarihsel gerçekliğinin bulunmadığı ispat edilebilir. Örneğin elimizde kalan son Arap toprakları olan Trablusgarp, Suriye, Irak ve Filistin için yaptığımız mücadeleler ortadadır. Ancak bu iddiaların dile getirilmesi Arap dünyasının Türklere bakışını yansıtmaktadır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER