Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Hayriye Caner
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ASTROLOJİ, BURÇLAR VE ZANLAR 10

Yazımız normalde Bugün Yengeç Burcu ile devam edecekti ama neden astrolojiyi anlamaya, burçlarla ilgili bilgileri zanlardan ayırmaya çalışıyoruz, bugün buna bir hatırlama parantezi açalım istiyorum
Bu yazıları yazarken ben, lütfedip okurken sizler aslında bir yolculuktayız. Yolcuların halleri de bir garip! İşine hiç yaramayacak konuları, işleri, olayları, onun için çöp olacak her şeyi (sırtını çatırdatan, belini büken yükleri) çok ama çok önemsiyor, hayatının cazibeleri, öncelikleri ve belirleyicileri haline getiriyor; fakat yolun şimdiki bu etabının bitip de onu mobilize eden araçtan indiği noktada işine yarar donanım (faydalı yük) olacak şeyler bu yolcunun pek de umurunda (bazen hiç umurunda) değil. Bu durumun garipliği kendisine fark ettirilen, somut olarak gösterilen (“oku”ma öğretilen) Efendimiz (SAV) ve O’nun Veliyyullah kardeşleri, kim olduğunu, ne yaptığını, nerede nereden nereye yolculuk yaptığını bilmeyen hatta bunları hiç önemsemeden delicesine bir yolculuk yaşayan yolculardan “acaba?” kokusu aldıklarına (merakı akılla kullanmak üzere yaratılmış halifetullah vasıflı insanın özelliklerini aramaya talip istidatta olanlara), yaşadıkları her bir konu, her bir olay üzerinden hakikati anlatabilmek için uğraşmışlar, uğraşıyorlar, kıyamet öncesi son noktaya kadar da uğraşacaklar; bu yolculukta ayetleri (Allah’ın belgelerini) birer akletme nuru olarak kullanıp kurtulmamız için…
Ters insan, yani yolculukta karşılaştığı şeyleri işine yaramayacak tarzda değerlendiren insan, gökyüzü fenomenlerine ulaşamadıkları veya ışıltılı oldukları, aydınlattıkları için midir bilinmez ama hep hayran olmuş, onlardan etkilenmiş (gökyüzü fenomenlerinden etki aldığını fark etmemiş de olsa hissetmiş olabilir), kimi zaman onlara tapmış, onları kendine totem yapmış, onların isimlerini ve cisimlerini kutsamış, onları hayaline yanlış imajla nakşetmiştir. Hala da öyle… Eski dönemlerde belki onlara ulaşılamadığı için böyleydi ama günümüzde artık onlara ulaşılıyor, gelecekte belki çok daha fazlasına ulaşılacak, oralara belki yaşama alanları kurulacak ama yine aynı şey devam edecek. Yani insan konu gökyüzü fenomenleri olduğunda da diğer fenomenler (yaratılanlar) olduğunda da bozuk bakış açısı ve ters yaklaşımı sebebiyle yani dunihi algısı dolayısıyla (eskiler buna “şaşılık” veya “şaşı bakış” demişler) yine aynı yanlışı yapacaktır.
Rabbimiz bizi vahyi (Rasulü ve kitabı) ile bu yanlıştan (dunihi algı ve zanlarından) kurtulmamız için uyarıyor. Risalet’in ve vahiy bilgisinin tek hedefi budur; kulu yolculuğundaki idrakın yanlışlığına karşı açık ve ok somut biçimde bilgilendirip uyarmak, korunması ve kurtulması için çok kolay, çok güzel, çok huzurlu, çok geniş, çok temiz yol ve yöntemleri ona tek tek göstermek, hatırlatmak ve elbette öğütlemek. Çünkü Kur’an ve yaşayan Kur’an Efendimiz (sav) hatırlatıcı çok güzel bir öğüttür; şifadır, hidayet ve rahmettir ama insan öğüt verenleri sevmiyor! Buyurun, işte belgeleri: Bakara 66, 221, 232, 269, 275; Alu İmran 7, 138; Nisa 34, 58, 63; Maide 46, En’am 80, 90, 126, 152; Araf 2, 3, 21, 26, 62, 68, 79, 93; Tövbe 126, Yunus 3, 57; Yusuf 104, Ra’d 19, İbrahim 25, 52; Nahl 13, 17, 90, 125; İsra 41, Kehf 57, 70, 83; Ta-Ha 3, 44; Enbiya 48, Mümin 85, Nur 1, 17, 27, 34; Furkan 50, 62; Şuara 136, Neml 62, Kasas 12, 20, 43, 46, 51; Ankebut 51, Secde 4, Sebe 46, Fatır 37, Ya-Sin 19, 69; Saffat 13, 155; Sad 29, 43; Zümer 9, 21, 27; Mümin 13, 58; Duhan 13, 58; Casiye 23, Muhammed 18, Kaf 37, 45; Zariyat 49, 55; Tur 29, Kamer 15, 17, 22, 32, 40, 51; Kamer 51, Vakıa 62, 73; Mücadele 3, Talak 2, 10; Hakka 12, 42, 48; Müzzemmil 19, Müddesir 31, 49, 54, 55, 56; İnsan 29, Mürselat 5, Abese 4, 11; A’la 9, 10; Ğaşiye 21. Bu yatleri lütfen bir 10-15 dakikamızı ayırıp okuyalım, öğüt nedir, öğüdü kim veriyor ve nasıl güzel, nasıl ısrarla, nasıl her konuyu her dosyayı içerir biçimde veriyor, öğüdü kim önemser, kim öğüde yapışır, kim ondan hoşlanmaz, bütün bunları görelim…
Rasulullah (sav) Efendimiz ve tüm veliyullah kulların misyonları öncelikle budur: Bütün dosyalarımızı, bize ölüm gelmeden temizleyelim istiyorlar. Elhamdülillah bunu fark ettik, öyleyse ne yapacağız? Her bir olayı, her bir konuyu birer dosya olarak görüp, onları algımız sebebiyle kirlettiğimiz zulmetinden temizlemeye, hicret ettirmeye ve bunu yüksek bir hızla, azimle, gayretle yılmadan yorulmadan bir ömür yapacağız; eğer akıllı isek. Ne kadar çok akıllı isek o kadar çok deli gibi gayret edeceğiz (burada akıllılık ve delilik bütünleşiyor). Bu 7/24 ve tüm detaylarıyla zaman ve mekânın her anında asıl işimiz, kendimizi tanımladığımız halimiz olmalı inşaAllah. Kolaylaştır ve ikram ediver, lütfediver Allahım (âmin).
Hâl böyle olunca, astroloji günümüzde bilimsel verileri de kullanarak zanları sanki bir veri ve gerçeklik gibi sunmaya ve insan da buna cazibe duyup hayatını bu zulmani zan bilgilerine göre şekillendirmeye meyilli. Burçları tamamen reddedenler ise ayrı değerlendirme gerektiren bir konuyu oluşturuyorlar. Biz yazılarımızda, bizdeki burçlar dosyasını hak ve batıl analiz sentezine tabi tutmaya çalışıyoruz. Bunu tamamen ayetlerimiz ve hadislerimize sabitlenmiş olarak yapmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda, günümüzdeki imkân, ikram ve yaklaşımlarla Burçlar gerçeğini zanlardan yani küfür olmaktan kurtaracak bakış açılarının paylaşıldığı önemli (belki de tek) kaynak olması sebebiyle Yılmaz Dündar Bey’in “Burçlar ve Küfürler” kitapçığından (risalesinden) yararlanıyoruz. Çünkü özellikle günümüzde Astroloji iyice bilimsellikten uzak, tuzak bir magazinsel bakış açısı ile sunuluyor ve bu sunum çok ama çok prim yapıyor. Çünkü insanlar bilim dışı olduğunu bilseler bile “evet ama inanmak istiyorum, tamam bilimsel değil, birer yorum, bunu kabul ettim ama inanmak istiyoruz” diyorlar. Ne kadar korkunç. Kur’an ayetleri ve hadislerimizi her vesileyle şüphelenmek ve onlardan uzaklaşmak için tartışmaya açan insan, yorum yani uydurma fikirleri bile isteye önemsiyor ve hayatını bu zanlara, bu yorumlara teslim ediyor, öyle ki bir çoğumuz hayatını bu bilgilere göre dizayn etmekten kendini alıkoyamıyor. Yani Allah’ın bu gerçektir ve size hakikati en güzel biçimde hatırlatan öğüdümdür dediklerine sırtını dönüyor ama bu yorumlara kişi bile isteye inanmak ve hayatını bunlara göre düzenlemek istiyor ve bunu zevkle yapıyor. Muhafaza buyur Allahım (âmin). Peki, neden böyle? İnsanın dünya hayatı formatı olan esfele safiliyn hale duyulan aşk sebebiyle böyle! İnsanın dünya hayatı formatı hakikate ters istikamette olduğu için her türlü yanlışa (küfre, fıska, zulme, yalana…) kendiliğinde meyillidir. Çok yüksek bir farkındalıkla bunları üreten idraka karşı mücadele etmezse bunlardan kurtulamaz, kurtulamayız. İnsanın “fıtratı” değil ama formatı böyle! Çünkü insanın fıtratı Allah fıtratı üzeredir. Ama formatı esfele sâfiliyn üzere. İşte, insanın dünya hayatı formatı, konu Hakk olunca yanlışı sevmeye, ona yapışmaya ve daima yanlışı yapmaya gizlice hayrandır, bunun gereğini yapar. Eğer konu Hakk ise o mutlaka kendini yanlışı sever noktada bulacak! Çünkü yanlışa hayran, formatımız böyle, formatımızın mayası yanlışa, zulmete meyil. Söz konusu astroloji, burçlar olunca da insan o konunun Hakk tarafını değil, formatı gereği zulmani yani yanlış bakışla değerlendirilmesini sever, yanlış burçlar yaklaşımlarının peşine koşar. Aşk böyle bir şeydir ve insan küfrüne âşıktır…
Bunu hisseden astrologlar günümüzde ne yapıyor? Astroloji adına yazıp söylediklerine biraz daha detay katarak yorum yapıyorlar; yani önce astronomik bilgileri, gerçek verileri paylaşıp muhatabında (okuyan veya dinleyende) güven oluşturuyorlar, sonra bu güvenin üzerine kendi zanlarından oluşan binayı inşa ediyorlar (kendi astrolojik yorumlarını koyuyorlar). Oysa astronomi ciddi ve ayrı bir bilimdir, sünnetullaha ait belgelerden oluşur ama insanlar ona ilgi duymuyorlar. Bu zaafları nedeniyle astrologlar da bilimsel verinin oluşturduğu güvenle kendi yorumlarını (zaten onu kabul etmeye hazır insana) servis yapıyor. Rakamın gücü yorumların (atma ve sallama yönteminin) siperi yapılıyor. Bu sebeple astrolojik yorum yapanların hayat tarzları, inançları, karakterleri onların burç yorumlarını etkiliyor, tabi ki takip edenlerin algılarını ve hayat tarzlarını da.
Astrolojinin dunihi algıdaki yorumlarıyla açıklamaya çalıştıkları şeylerin tümü bir hayat tarzıdır ve bu hayat tarzı insanların dünya hayatını dunihi algıya yani zulmete sabitlemek üzerine kuruludur. Yani esfele sâfiliyn seviyeden dûniHİ algı ve zann’larını burç yorumları olarak paylaşmaktadırlaer. Zaten dünya genelinde burç yorumu yapanlar hemen tamamıyla dûniHİ algı ve zann’larıyla hareket ettikleri için, sonuç kendiliğinden dûniHİ algı ve zann’larıyla hayata bakan birisinin esfele sâfiliyn olmaktadır. İşte biz yazılarımızla önce bu farkındalığı edinmek, kendimizi ve sevdiklerimizi bu tuzağa düşmekten korumak istiyoruz.
Değilse astrolojik fenomenin sünnetullahtaki rolünü reddetmiyoruz, Allah emirleriyle didişmiyoruz ama onları zulmetten kurtaralım istiyoruz. Çünkü: İnsanın “BEN” diyerek takdim ettiği Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun her insana göre değişiklik gösteren nefsi ve onu şekillendiren kalbi (kalıbı), (ki buna insanın kaydı da denir), ef’al âlemi için suret haline gelirken, bu suretlenişte görevi olan yani tesir etmesi dilenilenlerden birisi insanın doğumu sırasında dünyanın içinde bulunduğu astronomik pozisyondur, bu pozisyon allah’ın emrini yerine getirmektedir. Tabi, burçlarla ilgilenenler, bu astronomik pozisyonu genellikle gezegenlerle sınırlı sanmakta ve insan-gezegenler ilişkilerini ele almaktadırlar ama zulmani bakışla. İşte biz bu zulmani bakıştan hak yaklaşıma hicret ederek burçlar gerçeğini Allah ile ilişkilendirerek yaşamak istiyoruz.
Bu yazılarımız bunun birer duası.
Kabul buyur Allahım.
Seni ve sistemini doğru anlayıp gereği gibi yaşamayı lütfediver Allahım (âmin).

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER