Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ATATÜRK VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ – 2

Muharrem Günay 27 Kasım 2012 Salı 15:49:59
  Bu kitapta millet şu şekilde tanımlanır:
“Millet, dil, kültür ve mefkûre (ülkü) birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasi ve içtimai heyettir.” ( Dr. M. Cunbur, Atatürk ve Milli Kültür, s.35 )
1 Mart 1922’de T.B.M.M.’nin açılışında yaptığı konuşmasında Türk Milleti’ni:
“Türkiye halkı ırken veya dinen ve harsen müttehit (birlik içinde) yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ve fedakârlık hissiyatıyla meşhun ve mukadderat ve menfi müşterek olan bir hey’et-i içtimaiyedir” şeklinde tanımlamıştır.
ATATÜRK’ ün her fırsatta “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür“ dediği de dikkate alınınca, ATATÜRK’ ün kültürü bir milleti oluşturan temel öğelerin başında kabul ettiği anlaşılır.
Medeni Bilgiler’ in bu tanımı izleyen bölümü ATATÜRK’ ün el yazısı ile yazılmış, eserin son baskısında tıpkıbasımları da yapılmıştır. Bu bölüm ATATÜRK’ ün Türk Kültürü, “Milli Kültür“ diye söz ettiği değerli unsurun dayandığı temel olan Türk Milleti’ni anlatması bakımından önemlidir. Yer yer kültürü oluşturan gelenek ve tarihi miraslardan söz edilmesi, konumuz açısından bu bölüm üzerinde durmayı gerektiriyor:
“Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir. Millet sözünden ne anlaşılır, ne anlaşılması lazımdır? Bunu anlatayım: Sözlerimin kolay anlaşılması için, yine Türk Milleti’ne bakacağım. Çünkü dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir. Bu gün ki Türk Milleti’ne, bir resim tablosuna bakar gibi bakalım ve şimdiye kadar edindiğimiz bilgilerin yardımıyla düşünelim. Bir tabloda neler görüyorsak, bir tablo bize neler hatırlatıyorsa, onları birer birer söyleyelim:
1-Türk Milleti, halk idaresi olan Cumhuriyetle idare olunur bir devlettir.
2-Türk Devleti laiktir, her reşit dinini intihapta serbesttir.
3-Türk Milleti’nin dili, Türkçe’dir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk Milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti geçirdiği nihayetsiz badireler içinde, ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, elhasıl bu gün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyor. Türk Dili, Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir.
4-Türk Milleti Asya’nın garbında ve Avrupa’nın şarkında olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış, büyük bir yurtta yaşar. Onun adına “TÜRKELİ“ derler. Türk Yurdu daha çok büyüktür. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e yurtluk etmemiş bir kıta yoktur. Bütün dünyada, Asya, Avrupa, Afrika ve hatta Amerika Türk Ataları’na yurt olmuştur. Bu hakikatler eski ve hususuyla yeni tarih vesikalarıyla malumdur. Fakat bu gün ki Türk Milleti, varlığı için bu gün ki yurdundan memnundur. Çünkü Türk, derin ve şanlı geçmişin, büyük, kudretli atalarının mukaddes miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğinden o mirasları, şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla zenginleştirebileceğinden emidir. (M. Cunbur, 37)
ATATÜRK “Medeni Bilgiler“ adlı eserde bizzat kendi el yazısı ile Türk soyu, Türklerin milli ahlakı ve karakterleriyle ilgili bilgiler verdikten sonra Türk Milleti’nin oluşmasındaki tarihi olaylar ve unsurlara yer vermiş ve bunları şu şekilde sıralamıştır:
Siyasi varlıkta birlik; Dil birliği; Yurt birliği; Irk ve menşe birliği; Tarihi garabet; Ahlaki karabet.
ATATÜRK, aynı eserde bütün bunlardan sonra genel olarak her millete uyabilecek bir tanım yapmıştır:
“Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan, beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.”
ATATÜRK daha sonraki satırlarda “… Mazide müşterek zafer ve yeis mirası, beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak” tan söz eder ki, “zengin hatıra mirası”nın kültürden başka bir şey olmaması “sahip olunan mirasın muhafazası“nın da milli kültürün korunmasından başka türlü yorumlanmaması gerekir.” (M. CUNBUR, S.38) (Son)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER