Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Avrupa, bize karşı hep birlikti”

Bu haberin fotoğrafı yok
“Avrupa, bize karşı hep birlikti”

Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından her hafta Çarşamba günü, Ahmet Necdet Sezer Kampusü Sosyal Tesislerinde düzenlenen sabah toplantıları devam ediyor. Bu hafta “Türkiye ve Avrupa Perspektifi” konusunun ele alındığı Çarşamba sabah toplantısına İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Kemal Bayram başkanlık yaptı

İlk sözü alan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ergün, Avrupa Birliği’nin (AB) fiiliyatta 2. Dünya Savaşından sonra ortaya çıktığını belirterek, “Avrupa, bize karşı hep birlikti; Avrupa, gerek Haçlı Seferleri gerekse Osmanlı İmparatorluğunun yaptığı kara savaşlarında, Preveze’de Türkiye’nin karşısına Avrupa donanması olarak çıktı. Şu anda Avrupa Birliğinin problemi, ‘acaba kaybetmeden yaşayabilir miyiz?’dir. Sömürgeleştirme dönemlerinde Avrupa ülkeleri birleşme ihtiyacı duymuyorlardı. Ancak dünyayı yönetemeyeceklerini anladıkları anda ve deniz aşırı güçlerin de ortaya çıkmasıyla birlikte birleşme hareketine başladılar. Bu birleşme, çok suni bir birleşmedir. Avrupa kültürleri hem çok çeşitli hem de birbirlerinden ayrık kültürlerdir. En küçük bir şeyde bile parçalanabilirler. Şu an AB’yi dışarıdan zorlayan Türkiye ve Rusya’dır ve AB’nin yaşayabilmesi için Türkiye ve Rusya’yı mutlaka içlerine almaları lazım. Türkiye açısından Avrupa’nın sanat, siyaset, ekonomik ve bilim alanında değerleri evrenseldir. Çünkü bu değerler, insanlığı yüksek uygarlık düzeyine getirdi. AB’ye girelim ya da girmeyelim bu değerleri almamız gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
İşadamı Kadir Altınkaya, “İnanç farklılığını bir kenara bırakacak olursak, Avrupa’nın geçmişteki birlikteliğinin, kendi toprağını mevcut güçlüye karşı korumak anlayışından ortaya çıktığını düşünüyorum. Geçmişin imparatorluğu, Osmanlı idi. Bugünün imparatorluğu ise ikiye bölünmüş durumdadır. Bunlardan biri Amerika Birleşik Devletleri (ABD), diğeri ise Rusya’dır.
Bu bağlamda AB’nin, gelişmişlere ve imparatorluklara karşı koymak için bir araya gelme kültürü olduğu kanaatindeyim. Bu, sadece Türklere yönelik bir karşı koyma değildir. Türkiye konusunda AB’nin çok korumacı olduğunu veya bir araya gelerek Türkiye’yi asimile etme gibi bir hava içerisinde olmadığını düşünüyorum” dedi.
Tarihin arka planının önemli olduğunu ifade eden Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Mehmet Karakaş, “Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkiye baktığımızda, Avrupa’nın Türkiye, Türkiye’nin de bir Avrupa algılaması vardır. Özellikle Marco Polo’nun seyahatnameleri aracılığıyla Türklerle ilgili bilgilerin Batıya aktarıldığını, daha sonra esirlerin hatıratlarının da Batıda Türk algılamasını biçimlendirdiğini görüyoruz. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın ortaçağdan çıkıp Rönesans dönemine girmesiyle birlikte, Türklere yönelik çalışmalar sistematik hale gelmiştir. Oryantalizmin kollarından biri olan Türkolojinin Sinolojinin bir kolu olarak ortaya çıkması ile Türklerin edebiyatına, coğrafyasına, yayılmasına ve tarihine ilişkin çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Bunlar Batıda Türk algılamasının oluşmasında ciddi anlamda daha sistemli etkiler bırakmıştır. Osmanlı’nın bir imparatorluk olarak ortaya çıkıp, Avrupa’ya karşı cephe ülkesi haline gelmesi, Türklerle daha yakın temasları da beraberinde getirmiştir. Bu temas, Avrupa’daki Türk algılamasını daha güçlü hale getirmiştir. Avrupa’nın Türklerle daha fazla etkileşim halinde bulunduğu topluluklarda Türk algılamasına yönelik söylemler olduğunu görüyoruz. Örneğin, İtalya’da ağlayan çocukları susturmak için ‘Türkler geliyor’ sözü hep söylenmektedir. Bunun ne kadar gerçekçi olduğu konusu tartışılabilir; ancak bu söylem, kitaplara da geçmiş durumdadır. Dolayısıyla Avrupa’nın Türkleri algılama sürecinin neticesi olarak Türkler, Avrupa tarafından ‘öteki’ olarak kabul edilmiştir. Bu, İslam anlayışından kaynaklı değil, tarihin derinliklerinden gelen bir algılamadır” dedi.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Altuntaş, “Her ne kadar birlikten kuvvet doğması gibi bir durum gerçekse, birliğin gerekliliği de zaaf belirtisidir. Birlik, daha güçlü bir şey karşısında bir araya gelme motivasyonu, güdüsüdür. Avrupa’nın birlik oluşturma çabasının ABD, Japonya ve Asya Pasifiği’nin yükselişiyle birlikte Avrupa’nın bir gerileme içerisinde olduğunu, 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde ekonomik gelişmenin kalbi olan Avrupa’nın bugün bunu muhafaza edemediğini ve bu konuda yeni önderlerin ortaya çıktığını görmekteyiz. AB düşüncesi, bu gidişi durdurmak açısından bir araya gelme motivasyonu ile yapılmış olabilir. Bunun örneğini özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkan Marshall Planında görmekteyiz. Öte yandan bugünkü istatistikler, ABD, Japonya, Çin ve Asya Pasifiği’nin bilimsel araştırmalarda Avrupa’nın önüne geçtiğini göstermektedir. Bu gerçekten yola çıkarak Lizbon Stratejisi, Avrupa’nın bu anlamdaki geri kalmışlığını önlemek için yapılmıştır. AB 6. ve 7. Çerçeve Programlarını da aynı şekilde değerlendirebiliriz” diye konuştu. Toplantı sonunda, gelecek hafta yapılacak Çarşamba Sabah Toplantısında “Çanakkale Zaferi ve Dünya Tarihindeki Önemi” konusunun ele alınmasına karar verildi.