Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

AZERBAYCAN -3-

ULUSLARARASI HALÇA KONGRESİ
Ben, Azerbaycan’a gerçekten doyamamıştım. Sadece güzellikleri azıcık tatmıştım, o kadar… “Öyleyse tekrar gitmeliydim. ” ama nasıl?… derken Ramiz Asker’den bir mektup aldım. “Seni aşuglar kurultayına bekliyoruz” diyordu; ama resmî çağrı yoktu. Ardından, Nebi Hazri “Uluslararası Halça Kongresi”ne davet etti. Nebi Muallime hemen yazdım: “Gelirim, hem de koşa koşa gelirim üstadım. ” dedim.
Koşa koşa gidecektim ama o günün koşullarında Ankara’da Moskova Şeremetşevo havaalanına uçmak; oradan Domodedovo havaalanına gidebilmek; gece yarısından sonra Bakü’ye uçacak olan uçağı bulmak bir hayli zor işti. Ben bunları düşünürken APN Ankara temsilcisi Aleksiy Lejikov aradı ve “Seni Moskova’da karşılayacaklar…” deyince rahatlamıştım.
02 Eylül 1983 tarihinde Aeroflot uçağı ile Moskova’ya uçarken koltuk arkadaşım bizim Afyonkarahisarlı iş adamı Mehmet Okutan’dı. Okutan’ın Rusya ile iş ilişkisi vardı ve sık sık gidip geliyordu. Bana “Merak etme, sana yardımcı olurum. ” demişti.
Şeremetyevo havaalanı çok kalabalıktı. Uzun pasaport ve gümrük kuyrukları vardı. Ama beni karşılamak üzere gelen Hacı Hacıyev, Ferman Eyvazlı, Mayıl Aliyev ve Tamerlan Efendiyev, İnturist örgütünde görevli olan Tamerlan’ın forsundan yararlanarak, beklemeden geçmemi sağlamışlardı. Tabii Mehmet Okutan’ı da geçirmiştik. Okutan hayretle; “Vay anasını!”dedi; “Ben sana yardımcı olacakken, senin sayende geçtim. ” diyerek teşekkür etti.
Ben Nebi Hazri’nin, yani Azerbaycan’ın Harici Ülkelerle Dostluk ve Kültür İlişkileri Kurumu’nun konuğu idim. Nebi muallim beni karşılamak üzere Mayıl’ı göndermişti. Hacı ve Ferman, başka bir amaçla Moskova’ya gelmişlerdi; benim geleceğimi işitince, karşılamak lütfunda bulunmuşlardı.
Dostluk Kurumu’nun tahsis ettiği otomobille Ukrayna oteline geldik. Hemen otelin restoranına geçerek yemeğe oturduk. Orkestra, müzik, dans gırla gidiyordu. Renk renk, tip tip insanlar, içiyorlar, dans ediyorlardı. Daha sonra Hacı ile Ferman Rusya oteline gittiler; biz de odalarımızda istirahate çekildik. O arada Mayıl’ın; “Nebi muallim, sizin seyahatinize çok önem veriyor. ” demesi gururumu okşadı.
03 Eylül’de Domodedovo havaalanından katlan Aeroflot, 2,5 saat sonra bizi Bakü’ye ulaştırdı. Alanda beni Nebi muallimin muavini Fikri, bu kez de rehber-tercümanlığımı yapacak olan Ramiz Asker karşıladılar. Yeni Azerbaycan Oteline yerleştiğimde saat gece yarısından sonra 02. 30 olmuştu.
HAYDAR ALİYEV’LE DİYALOG
Dünyanın çeşitli ülkelerinden davet edilen bilim adamları ve uzmanlar, 04 eylülde peyderpey Bakü’ye gelmeye başladılar. Türkiye’den benden başka, Prof. Dr. Faruk Sümer, Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli gibi görkemli âlimler de geldiler.
Sempozyum çalışmaları 05 eylülde başladı. Filarmoni salonundaki açılış töreni çok güzel oldu. O arada düzenleme kurulu, sempozyum üyeleri arasından 10 kişinin isimlerini saptayıp; kendilerine hazır olmaları söylendi. Bu 10 kişi arasında Türkiye’den bir tek ben vardım. Açılış oturumundan sonra otelde öğle yemeği vardı. Yemekte ben, sempozyum düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Lâtif Kerimov ve SSCB Ressamlar Birliği Başkanı Azerbaycanlı ressam Tahir Salahov’la aynı masadaydım.
Yemekten sonra delegeler sempozyum çalışmalarının yapılacağı salonlara giderlerken, isimleri önceden saptanan 10 kişiyi de sanat galerisine götürdüler. Azerbaycan’ın devlet protokolüne mensup zevat oradaydı. Az sonra Haydar Aliyev geldi. Biz galerinin giriş kapısına sıralanmıştık. Ben özellikle, o 10 kişinin sonunda yer almıştım. Zira amacım, Aliyev’e hem bir şeyler söylemek hem de imzaladığım Azerbaycan Cumhuriyeti kitabımı takdim etmekti. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden ve Amerika’dan gelen delegelerin ellerini teker teker sıkan Aliyev, benim elimi sıkarken, “Size Türkiye’den gönül dolusu selamlar ve bu kitabımı getirdim…” dedim. Kitabı eline aldı ve aynen şöyle dedi: “Bu kitabı daha önce okumuştum; demek bu kitabın müellifi sizsiniz? Hoşgeldiniz…”
Haydar Aliyev, yanında KP I. Sekreteri Kamuran Bagirov (ki Azerbaycan devlet başkanı idi) ve üst düzey yöneticiler olduğu hâlde, haçla sergisini gezmeye başladı. Ben hemen arkalarındaydım. Bir ara başını hafifçe arkaya çevirdiğinde beni gördü ve yanına çağırdı. Sonra birlikte yürüdük…
O akşam Moskova Otelinde verilen resepsiyona da o 10 kişi davet edilmişlerdi. İçten dostluk ve samimi sevgi-saygı, Azerbaycan Türkleri için son derece önemli kavramlardı. İlmen benden çok ileri seviyede olan değerli 5 bilim adamımızın iştirak ettikleri bir uluslararası etkinlikte, özel durumlarda benim seçilmiş olmam, benim için büyük onur olduğu gibi, Azeri vefa duygusunun da somut bir göstergesiydi.
Sempozyumda sunulan bildirilerin tamamına yakını, Türk halısı, kilimi, cicimi vb. ile ilgiliydi.
Ertesi sabah ilk işim, Nebi Hazri’yi makamında ziyaret etmek oldu. Azerbaycan’ın Harici Ülkelerle Dostluk ve Kültürel İlişkileri Kurumu’nun Başkanı olan Nebi Hazri bana; “Burada ne kadar isterseniz o kadar kalabilirsiniz. ” dedi. Ben “15 gün kalsam iyi olur. ” dedim ve programım buna göre yapıldı.
HALÇA BAYRAMI
Öğleden sonra İçeri Şehir’de “Halça Bayramı” vardı. Buradaki bütün binaların balkonlarından rengarenk halılar, kilimler sarkıtılmıştı. Muhteşem bir haçla sergisi oluşmuştu ve Türk desenleri göz kamaştırıyordu. Acaba, dünyanın başka bir ülkesinde, Halça Bayramı yapılıyor muydu? Benim Azerbaycanlı gardaşlarımın yarattıkları olaylar, bir Türk olarak göğsümü kabartıyordu.
Kimileri “halça” sözcüğü ile “halı” sözcüğünü aynı anlamda kullanıyorlardı. Bu yanlıştı. Zira halçanın anlamı; halı, kilim, cicim, sumak vb. gibi tüm dokumaları içeriyordu.
İçeri Şehir’in sokakları, köşe başları çeşitli folklor toplulukları tarafından işgal edilmişti. Halk oyunları toplulukları, çocuk grupları, kız toplulukları, karma gruplar, ip cambazları gösteri üzerine gösteriler yapıyorlardı. Çeşitli çalgıların sesleri birbirlerine karışıyor; sanatçılar türküler çığırıyorlardı.
İçeri Şehir’deki eski binalar ve müzeler geziliyor, incelemeler yapılıyordu. Kültür Bakanı, çeşitli görevliler ve sempozyumun bütün üyeleri oradaydı. Saat 16-19. 00 arasındaki Halça Bayramı büyük bir dikkatle takip edildikten sonra, İçeri Şehir’deki Kervansaray’da akşam yemeği yenildi. Yemek esnasında da solistler gelip gidiyorlar; raks devam ediyordu. Kültür Bakanı Zakir Bagirov beni kendi masasına ve tam karşısına oturttu. Yanında Başbakan Yardımcısı Ahmedov, AKP MK Üyesi Ramiz muallim, Bakan Yardımcısı Timur Elçin ve Prof. Dr. Lâtif Kerimov oturuyorlardı. Bir ara, “Şunlar bir de Arzu Kızım türküsünü çığırsalar ne iyi olurdu. ” deyince Bagirov, soliste, o tarihlerde Türkiye’de popüler olan bu türküyü okumasını söyledi. Yemek servisi başlamadan önce İRS Ansamblına ait bir grup, nefes kesici bir raks ve müzik şöleni sergiledi; ardından da Masallı rayonundan gelen “Halay” topluluğu da temsili bir düğün gösterisi yaptı. Özellikle 8 Zurna, 2 balaban ve davulların sunduğu müzik şöleni, gerçekten müthiş bir şeydi… Bu arada gördüm ki; kadın oyuncular için yumuşak-hafif; erkek oyuncular için ise sert melodiler çalınmaktadır.
DOSTLARLA
Ertesi sabah peş peşe Hacı Hacıyev, Ramiz Asker, Asildar Hüseynov ve Hüseyin Arif otele geldiler. Hüseyin Arif öğle, Hacı Hacıyev de akşam yemeğine davet ettiler. Sofradan sofraya koşarak geçen günün gecesinde; sempozyumun yabancı delegeleri trenle Şeki’ye götürüldüler. Yerliler ise Gence’ye gideceklerdi.
Sabah saatlerinde Yevlak kentinde trenden indik. Burası 20 bin nüfuslu bir kasaba. Otobüslerle yola devam ederken, kent çıkışında görkemli bir “tak” ve bir de anıt gördük. Tak, kentin giriş kapısıydı; anıt ise, konukseverliği sembolize ediyordu. Orada gençler ve çocuklar konukları çiçeklerle karşılayıp şerbet ikram ettiler.
Şeki kentine ulaşınca doğru Şeki Oteli’nin restoranına oturduk. Burada kaymak, bal, havyar vb. den oluşan nefis bir kahvaltı yaptık. Sonra da Şeki’yi tanıma gezisine çıktık. Önce restore edilmiş olan kervansarayı gördük. Kervansaray orijinal hâliyle donatılmış; esnaf ve zanaatkârlar, buradaki küçük dükkânlara yerleştirilmişlerdi. Kervansaray’da, pehlivanlar güreşiyorlar; raks ve müzik grupları gösteriler yapıyorlardı.
Sonra Güllü Tepe’ye çıkarak, şehitler anıtına çiçekler bırakıp saygı duruşunda bulunduk ve buradan Şeki’yi kuşbakışı seyrettik. Söylediklerine göre, Sovyetler Birliği’nin ikinci dünya savaşında kaybettiği 20 Milyon insanın 10. 500’ü Şekili imiş.
Öğle yemeği Saadet Restoranda yenildi. Burada nefis Azerbaycan yemeklerinin yanı sıra, Şeki’ye özgü bir yemek olan “piti” yedik. Şeki pitisi yağlı koyun eti, nohut, zeferan (baharat), erik turşusu, az kuyruk yağında oluşmakta ve özel toprak kapta pişirilmektedir.
Kafkas dağları vadisinde kiremit kaplı evleriyle ünlü Şeki’de o tarihte 60 bin kişi yaşıyordu. Köylerle birlikte vilayetin nüfusu 150 bin kişiyi buluyordu. Burası 2700 yıllık, kadim kültür merkezlerinden biriydi. Doğunun büyük yazarlarından Mirza Fethali Ahundov, Bahtiyar Vahapzade, Sabit Rehman bu kentte doğmuşlardı.
Şeki’deki önemli mekânlardan birisi de Han Sarayı idi. Bu saray Şeki Hanı Muhammed Han tarafından 1761-62 yıllarında yaptırılmıştır. 1744-45’de Nadir Şah, Şeki yakınlarına kadar gelmiş. Onun geldiği yere “Gelirsen Görürsün Kalesi” diyorlar. Nadir Şah’ın ölümünden sonra İran parçalanmış ve Muhammed Han, Şeki’de yeni bir devlet kurmuştur. Han Sarayının ilginç özelliklerin biri, tavan işçiliğinde hiç çivi kullanılmamış olmasıdır. Tam 5555 parça ağaç, geçme yolu ile birbirlerine tutturulmuş. Bir pencerede ise 3500 bölüm var. Sarayda 6 oda ve 4 koridor bulunuyor. Han, bu sarayda, resmî işleri yürütmüş… Aslında Muhammed Han ehli keyf bir adammış.
Azerbaycanlılar, Nasreddin Hoca’nın Şekili olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle her Şekili espritüeldir ve onlara “Hacı Dayı” diyorlar. Fıkralarıyla ünlü Şeki’de her yıl “Gülmece Festivali” yapılıyormuş ve bir de “Gülmece Müzesi” oluşturmuşlar.
Şeki gezimiz esnasında resim, etnografya ve devrim müzelerini de gördük. Şeki’nin bir başka özelliği de 2700 yıldır ipek üretimi yapılmakta oluşudur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti