Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bir dönem kapanıyor – Kocatepe Gazetesi

Bu haberin fotoğrafı yok
Bir dönem kapanıyor

Afyonkarahisar’ın sosyal yaşamında bir dönem daha kapanıyor. Sivil toplum tarihi açısından önem taşıyan meşhur Hanönü Kahveleri’nden eski olanı bölgedeki yapılaşmaya boyun eğmek zorunda kaldı

Anıtpark’ın karşı köşesinden Gazlıgöl Caddesi boyunca inip te Demiryalayan Türbesi’ne geldiğiniz vakit Hanönü’ne varmışsınız demektir. Hanönü demek Afyonkarahisar’ın son 70-80 yılının sosyal yaşantısında önemli bir yeri olan kahvehaneler anlamına gelir. Şehir merkezinde Gazlıgöl caddesi ile Alparslan Türkeş Bulvarı’nın kesiştiği noktada bulunan Hanönü mevkii kahvehaneleri, kabadayıları, bitirimleri, kavgaları ve siyasi çekişmeleri ile anılır. 1940’larda bölgeye yapılan ilk kahvehane ve hemen karşısında bulunan han ile başlayan Hanönü macerası, günümüze kadar sürdü. Geçmişte Hanönü’ndeki fabrikalardan çıkan işçilerin buluşup asma altında oturdukları, akşamları kapı önüne masa sandalye atıp çaylarını yudumlayıp oyun oynadıkları, sohbet ettikleri bu mekan uzun yıllardır eski günlerini arar olmuştu. Yeni nesilde kahve kültürü olmayışı, kapalı mekanlarda sigara yasağı gibi etkenler çok zamandır bir çoklarının olduğu gibi Hanönü Kahveleri’nin de müşterilerini azaltmıştı. Bugünlerde Hanönü’ndeki “eski” kahve mülk sahiplerinin kat karşılığı müteahhitle anlaşması sonucu yıkılmaya başlandı. Hanönü’ndeki eski kahvenin yıkımı aslında bir devrin kapanışının da işareti. Tıpkı yıllar önce Hükümet Meydanı’nda ki Ferah, Cumhuriyet, Şafak, Merkez, Emirgan gibi kıraathanelerin yıkılarak işhanına, binaya dönüşmesi, anılarda izler bırakarak zamana direnemeyişleri gibi.
Biz de gazeteniz Kocatepe’nin Yazı İşleri Müdürü Burak Aydın ve yazarları Hasan Özpunar ile Sezer Küçükkurt olarak “Nedir bu Hanönü?” diye sorduk bilenlere. Biz az çok Hanönü kültürünün ne olduğunu bilsek de, bizden sonrakilere Afyonkarahisar’ın sosyal yaşamındaki bu mihenk taşını aktarmak istedik.
ÖNCE HANDI,
SONRA KAHVE OLDU
İlk olarak Hanönü’ndeki Büyük kahve, ya da diğer isimleriyle Yeni Kahve, Lafçılar’ın Kahve’ye konuk olduk. 81 yaşındaki 63 yıllık kahveci esnafı Kadir Lafcı bize Hanönü’nü anlattı:
“Ben 1932 doğumlu Kadir Lafçı. Lafcıların Kadir ya da Kahveci Kadir derler bana. 63 senedir burada vergi mükellefiyim. İçinde bulunduğumuz kahvenin olduğu yer bize ait hanın avlusuydu. Köylü vatandaş kağnılarla şehre gelir, hayvanları buraya bağlar, handa geceler, sonra şehirde işini görürdü. Lafcıların Han da denirdi, Çiftçiler Kahvesi de denirdi. Babam burada hancılık ederdi. Bizler yetiştik devraldık. Bu muhitteki tek han burasıydı. Şimdiki gibi değil. Köylü şehre at-eşek sırtında ya da kağnıyla 2 günde ancak gelirdi. Şehrin amelesi ya da köyden kente ihtiyaç için gelen kimse bu handa hasırın üzerine kepeneğini serer, yatardı. Geceliğine 10 kuruş alırdık. 10 kuruşu dahi veremeyenler olurdu. 63 senesinde ben biraderimden ayrıldım. Burayı ben devraldım ve kahvehane yaptım. Hancılık bitti. Kahvecilik işi başladı. 6 kuruştu çay. Şimdi 50 kuruş.”
HER PARTİNİN
KAHVESİ AYRILDI
Kadir Lafcı’ya bugünlerde yıkımı süren eski kahveyi soruyoruz. 1940-45 arasında yapıldığı belirten Kadir Lafcı eski kahve ile ilgili bildiklerini de şöyle sıralıyor:
“Cozu diye gabriban bir adamındı orası. Karagözoğlu rahmetlik, o zamanın müteahhiti. O adama biraz para verdi, altını dükkan yapayım, üstünü de sana oda yapayım diye aldı. Kahveyi yaptıktan sonra buraya sahip oldu. Cozu’yu buradan çıkardı. Cozu’nun iki çocuğu vardı, onları çocuk esirgemeye verdiler. Kendileri de yokluk içinde öldüler. 20 sene evveline kadar oğlu gelir giderdi. 1945 senesinde filan yapıldı. 70 sene garanti oldu. Ben yapıldığında çocuktum. Köşede mutaf vardı. Beygirlere takılan torbaları örerlerdi köşede. Yanında Cozu, onun yanında da Sinan’ın kör Ahmet vardı. Bunlar zamanla dağıldı. Sonra kahve başladı. 5-6 sene burayı yapan adam Karagözoğlu çalıştırdı, sonra Sütçülere geçti. Sütçülerin Kadir ağa çalıştırdı. Sonra kardeşi Ömer’e verdiler, Ömer çalıştırdı.”
1950’li yıllarda Demokrat Parti, Halk Partisi çekişmesi doruk noktasındayken Hanönü’ndeki iki kahve de “Demokrat Kahvesi” ve “Halk Partililer Kahvesi” diye ikiye ayrılır. Bugün yıkılmakta olan eski kahve Demokratlar’ın, büyük kahve ise Halk Partililerin kahvesidir. Bir çok siyasi tartışma, propaganda ve hatta kavga bu mekanlarda yaşanır. Hemen hemen her gün siyasi çekişme, tartışma yaşanmaktadır Hanönü’nde. Kadir Lafçı’ya o günleri soruyoruz:
“Biz esas Demokrat Partiliyiz. Amma nedenler girdi burası Halk Partili, orası Menderesçi oldu. Halk Partililer oraya gitmezdi, Demokratlar buraya gelmezdi. Herkesin kahvesi ayrıydı. Demirel’in zamanına kadar bu sürdü. Demirel zamanında biz buraya onun afişlerini taktık. Hatta afişleri taktık diye zabıt tuttular seçim yasağına girdiği için 1 ay kapattılar burayı. O sırada bizim güvendiğimiz parti kazandı ve savcılık kahveyi açsınlar dedi. Mührü söktüler açtık.”
ŞENLİKLİYDİ BURASI,
KAVGA EKSİK OLMAZDI
“Kavga dövüş çok olur muydu buralarda? Kimler vardı eski efelerden?” diye soruyoruz Kadir Lafcı’ya. Başındaki şapkayı masaya atan Kadir Lafcı başındaki dikiş izlerini, kolundaki, göğsündeki, ellerindeki bıçak izlerini göstererek o günleri de şöyle anlatıyor:
“Şenlikliydi burası. Çarşı’da 2 petire atan diyah çekmek için Hanönü’ne gelir. (Petire Afyon tabiri ile kadeh demek. Diyah çekmek ise nara atmak yani bugünkü gençlerin tabiri ile eyop çekmek) Han önü o zaman Amerika’nın Teksas’ı gibiydi. Payton zamanı. Sarhoş adam gelir karşına. Git len dersin, Gitmeyon der. Geliyon ha dersin, Gelive der.”
Bu sırada kahvenin tezgah altında duran sopalarını çıkarıp gösteren Kadir Lafcı “İşte bunlar iş görürdü o zaman” diye ekliyor. Kadir Lafçı eski devrin külhanbeylerini sayarken “O zamanın mırmırları Meşhur Kumartaşlı Hüseyin vardı. İzmir’de iki adam öldürmüş. Buraya geldikten sonra haraç toplamaya başlıyor. Börek Hasan, Celep Hasan, Herro Kadir var. Buranın kül dökenleri bunlar. Kellerin ya da Lafçıların Saadet, Mühsürlerin Selahattin. Bunlar buranın mırmırları işte” diyor. Şimdi Hanönü’nün en eski “küldökeni” olarak kendisinin kaldığını da sözlerine ekliyor.
SEÇİMLERİN
KADERİNİ HANÖNÜ BELİRLERDİ
“Siyasi çekişmeleri, parti tartışmalarını anlatır mısın?” dediğimiz Kadir Lafcı “Seçimlerin yönünü Hanönü tayin ederdi” diye başlıyor söze ve şöyle devam ediyor:
“Siyasi kahveler de oldu buralar zamanında. Sami Öznur zamanıydı. Demokratların adayı burada konuşurken, bir kavga çıktı. Sandalye, masa, kasa her şey havada uçuştu. Demokratlar da gelir konuşurdu ama ortalık karışırdı. Eskişehirli bir bakan vardı. O burada masanın altına saklandı. Ben çıkardım. Mehmet Turgut muydu neydi adı. Seçimin kaderini burası belirlerdi. Karaman Mahallesi ve Mecidiye tarafı sakinleri burada oturur. Oranın insanları buraya gelir gider. Seçimin kaderini burası tayin ederdi. Aşağıda Lastik fabrikaları vardı. İşçilerin hepsi burada buluşurdu. Akşam üstü ezanla yatsı arasında buraya giremezsen kapının önünde beklersin. 200-220 sandalyede yer bulunmazdı. Çift ocak çalışırdı 8 garson hizmet ederdi. İlk televizyonu buraya ben getirdim.. Bu fabrikalar 1952-53 arasında kuruldu. Ağanın değirmeni vardı. Bıdığın un fabrikası vardı. O fabrikayı kuran Kölelerin Kör Emin’dir. Bıdık ondan aldı. Savranlıların lastik fabrikası oldu. Sonrada Biçiciler, Ulaşlar geldi. Onların tüm çalışanları burada buluşurdu. Kiremitçilerin hepsi burada buluşurdu. Bizim kahvehanenin arkası mezarlıktı. Ben çocukluğumda oranın mezarlık olduğunu hatırlarım. Ziyarete gelenleri hatırlarız. 40’larda falan kaldırıldı. Alman harbinde sığınak kazın dediler. Biz o mezarlara sığınak gibi kazdık. Buralardaki tarla bahçe sahipleri bize gelirlerdi 5 liraya alıver, satıver diye. Karşı kahvenin orası Kemal Özçoban’ın bahçesiydi. Mühsürlere 340 liraya satıldı. Kemal Özçoban eski milletvekili, Alparslan Türkeş Bulvarı’nda geçenlerde yıkılan tenekeli evin sahibi. Babası İsmail Ağa o zamanın avukatı. Çocukları şimdi İstanbul’da zengin oldu. 2 gemileri var. ”
ORASI HALK PARTİLİLERİN,
BURASI
DEMOKRATLAR’IN KAHVESİ
Hanönü’nen geçmişini bir de yıkılan kahvenin bir dönem işletmeciliğini yapmış olan ve Hanönü’nde doğup büyüyen Halil Türkeşsiz’den yani Sütçülerin Halil’den dinledik. Halil Türkeşsiz ise şöyle anlattı Hanönü’nün durumunu:
“Benim bildiğim kadarıyla Mustafa Karagözoğlu namı diğer Postalcıoğlu. Bu adam inşaatçı. Bir Almanla ortak oluyor. Kız Enstitüsü’nü yapmış, belediyeyi yapmış. Han önü ismi eski handan geliyor. Lafcıların Han. Buranın asıl adı Voyvoda mahallesi. Han 60’lı yıllarda ortadan kalktı. Yerine kahve yapıldı. Köylü gelir atını eşeğini bağlar, arabasını koyar. Merkep 5 kuruş at 10 kuruş, araba 25 kuruş. Parayı alırın, malınıza karışman diye esprisi bile vardı. Bizim kahve 40’lı yıllarda yapıldı. Karagözoğlu’ndan sonra çalıştıran Börek Ali, sonra Tefçiler derler onlar, sonrası Sütçülerin Ömer yani amcam, 6/7 sene işletti. Sonrasında 3-5 el değiştirdi. Akşam servisinde 500 çay satılırdı. İki çay 25 kuruş. 68’de bana geçti. 70’e kadar çalıştırdım. İşimiz iyiydi.”
Parti tartışmalarını anlatmasını istediğimiz Halil Türkeşsiz söze şöyle devam ediyor: “Karşı taraf Çiftçiler kahvesi diye geçer. Halk partilidir orası. Burası Demokrat Partilidir. Kavga dövüş olsa da insanlar kendini bilen insanlardı. Saygılı insanlardı. Giyim tarzlarından dolayı biraz öyle kavgalı dövüşlü gibi hava oluşmuş. Hanönü’ne gelenlerden bazıları külot pantolon giyer, yaka açılır, sekiz düğme yelek giyilir, şapka yana yatırılır. Ceketi omuza atmak, ayakkabının arkasına basmak marifet gibi görülürdü. Fabrikaların bu bölgeye büyük faydası vardı, işçilerin hepsi bu kahvelerin müşterisiydi. O zaman yokluk dönemi, kanaat dönemi. O zaman bir ineği, bir dombeyi olanın durumu iyi. Hele bir de 2-3 dönüm tarla varsa senden iyisi yok. Öyle bir dönemde yaşandı bu anlatılanlar”
KAHVEHANELER BİR DÖNEMİN TANIĞI
“Peki, sadece Hanönü’nde mi kahve vardı, Afyon’da başka kahve yok muydu?” diyoruz, Sayıyor Halil Türkeşsiz aklına gelen önemli kahvehaneleri. Çünkü o dönemde kahvehane demek, sosyal hayatın sürdüğü, nabzın tutulduğu, kamuoyunun oluştuğu mekanlar. Herkesin mekanı farklı. İşte o zamanın meşhur kahvehaneleri: “Ferah var. Şafak var. Emek var. İmaret’in oradaki kahve var. Onlar çarşının kahvesi. Keçeciler Kahvesi Keçeçiler Çarşısı’nda, Kristal Kahvesi bugünkü Bankalar caddesinde. Mecidiye’de Çavuşun Kahve, bugünkü Ticaret Odası yanında Şoförler Kahvesi ya da diğer adı Yaşarın kahve, Bayramoğlu kahvesi. Kasaplar içinde Bacakoğlu’nun kahve. Han önünde iki kahve var. Oruçoğlu kahvesi şimdi işhanının olduğu yer. Merkez kıraathanesi, şimdi Halkbankası’nın olduğu yer. Boduoğlu’nun kahve onun yanında, şimdi işhanının olduğu yer. Cumhuriyet kahvesi parkın yanında şimdi TEB Bankasının olduğu yer. Orası sabahçı kahvesi, Onun altında Emirgan, cezaevi ile şehir kulübü arasında ön tarafı bahçe idi, aileye açık çay bahçesi. Yukarıda, Hacıpaşa Hamamı önünde Bahçeli kahve. 58’de filan Hüseyin Peyda orada film çekti. Mecidiye’de Göbellerin kahve var. Örenbağ’da Örenbağ kahvesi.”
Kahvehanenin önünden gelip geçen eski müşteriler hüzünlü gözlerle yıkımı izliyorlar. 45 yaşındaki Murat Söğüt ‘’Benim çocukluğum, gençliğim burada geçti, keşke yıkılmasaydı’’ diyor. Bir başka Hanönü Kahvesi müdavimi ‘’Ben burada yetiştim, başka mahalleye yerleştim ama gene de yıllardır bu kahvehaneden başkasına gitmedim’’ diyor. (Kocatepe)