Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BİRLİĞİMİZİ “ELLERİMİZLE” BOZMAYALIM – Kocatepe Gazetesi

Ümit Demir 25 Temmuz 2016 Pazartesi 13:07:24
 

15 Temmuz darbe tehlikesini şimdilik atlattık ama önümüzde iki büyük tehdit daha var. Birincisi yeni ve daha büyük bir darbe olasılığı, ikincisi iç savaş… OHAL de zaten bu iki tehdit üzerine uygulanıyor ki tam isabet oldu.
Baktığımız zaman, mesela Fransa birkaç şehirdeki terör saldırısı üzerine bunu yaparken Türkiye, ülkesinin ve milletinin bekâsı ve istikbali için yaptı. Bunu dahi anlamayıp eleştirenleri gördükçe üzülüyoruz.
Çünkü eğer ki OHAL ilan edilmemiş olsaydı şu söylenmeyecek miydi: “Darbe girişimini öncesinde öğrenmesine rağmen önlem almayan iktidar, 2. darbe ve iç savaş tehdidine rağmen hiç bir şey olmamış gibi davranmaya devam etti!”
İşte OHAL, bu tehlikelerin önüne bir set amaçlı olarak, daha fazla kan dökülmemesi için alınmış bir karardı. Karşı çıkanların önce kendilerine dürüst olması gerekiyor galiba.
***
15 Temmuz gecesi gördük ki halk karşısında durabilecek bir güç yoktur. Bu hem iyi, hem kötü… İyi tarafını gördük. Kötü tarafı ise halkın bu gücünü kendi içinde, kendine karşı kullanmasıdır.
Halkı birbirine düşürme planlarına karşılık iç barışın korunması gerekir derken Suriye’yi hatırlamak lazım: Önce iç çatışma çıkardılar, halkı birbirine düşürdüler, paralı lejyonerlerini/gerillalarını gönderdiler, baktılar olmuyor 2013’te “ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, kendilerinden istenmesi halinde harekete hazır olduklarını” yani Suriye’yi Irak’a döndürmeye hazır oldukları şeklinde bir açıklama yaptı. Durumun bu safhaya gelmesinden Allah muhafaza eylesin bu ülkeyi.
***
Geçmişte, ülkenin bir kısmına “örümcek kafalı, yarasa, yobaz” denilmesini ret ettiğim gibi gezi ile birlikte başlayan süreçte yine ülkenin bir kısmına “gezizekalı, çapulcu… vs.” denilmesini de ret etmiştim.
Elbette suç ve suçlu gereken cezayı almalıdır. Ama bu yaşananları ayrışmaya döndürmeyi, suçu azınlığa değil de genele yayma niyetini, komşulara dahi düşman gözle bakma zorlamasını kabullenemedim.
Her şeye ve aldığım tepkilere rağmen birbirimizi anlamayı, farklılıklarımıza rağmen birbirimize saygı duymayı esas bildim.
Tavandan tabana kullanılan keskin üslup bizi kutuplaştırmaktan başka bir işe yaramıyor; sosyal dokuyu, toplumsal birliği, aile ve akrabalık ilişkilerini derinden zedeliyordu çünkü.
***
Şimdi…
15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte başlayan bu dönemde, yaygın kanaate göre bir sonraki aşama -yukarıda da belirttiğimiz gibi- bu ülkede “İÇ SAVAŞ” çıkarılmaya çalışılmasıdır.
Darbeye dur diyen meydanlarda gördük ki Doğusu Batısı, Kuzeyi Güneyi, Türkü Kürdü, Alevisi Sünnisi, Lazı Çerkesi, Laiki Muhafazakârı, Müslümanı Hıristiyanı, Köylüsü Kentlisi… vs. el ele, gönül gönüle verdi.
Bu birliktelik yabana atılmaması bir birliktelikti. Çünkü oyunları bozan şey bu oldu!
Bütün bunların ışığında, gün artık çatışma, laf sokma, farklı etnik unsurların, ideolojilerin, dinlerin diğerini suçlama günü değildir.
Gün, ülkenin, milletin ve bayrağın bekâsı adına ve uğruna “sövene dilsiz olma” günüdür.
Özelikle sosyal medyada kişisel tartışmalardan uzaklaşma, nefsimiz incinse de susma günüdür.
Ne olursa olsun saygıyı, empatiyi, hoşgörüyü elden bırakmama günüdür gün.
***
Bazımıza yine zor gelse de bunu başarabilirsek asıl zaferi o zaman kazanmış olacağız.
Aksi, denizi geçip derede boğulma hadisesidir ki Allah korusun!

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER