Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

BİZE ÇOK UZAK – ÇOK YAKIN ÜLKE Ç İ N (VII)

PEKİN
20 Ağustos 1997 sabahı 06.30’da otelden ayrılıp, Lan Cou hava alanına gelmiş, VİP salonundan uçağa geçmiştik. Kuzeybatı Çin Hava Yollarının Tupolev uçağı saat 08.30’da havalanmış, 2 saatlik uçuştan sonra Pekin hava alanına inmiştik. Alanda bizi iki otomobil bekliyordu. Doğru şehre gidip, uluslararası nitelikli Shangri-La Hotel’e gelmiş ve ben 23. Kattaki 2303 no.lu odaya yerleşmiştim.
Öğleden sonra Çin Uluslararası Radyosu’nun Türkçe Yayın Bölümünü ziyaret etmiş, çalışmaları hakkında bilgi almış ve çalışanlarla tanışmıştım. Radyonun yayın şefi Murat takma adlı bir gençti. Ankara Üniversitesi DTCF mezun olmuş, Gonca takma adını kullanan karısı Gonca ile birlikte, 2 yıl ÇHC Ankara Büyükelçiliğinde çalışmışlardı. Murat’ın yardımcısı Wei Qiu Fen adlı genç idi. Ayrıca Sevgi takma adını kullanan Bn.Cao Yi Çün, Canan adını kullanan Bn.Xü Xinyue, Bn.Liu Lin ve Mao Zhiwei de oradalardı.
O akşam Pekin Operası’na gitmiş, 1 saatte sahnelenen 3 ayrı eseri seyretmiştik. Bu eserler tamamen folklor içerikliydi. Esasen Çin’de hemen hemen bütün sanat dallarında, geleneksele, örf ve adetlere büyük önem veriliyordu. Kısa sürelerle sergilenen oyunlar şunlardı:
Çu Ciang (Irmağı), Melekler Çiçen Saçıyor ve Maymun Kral…
***
21 Ağustos sabahı kahvaltıdan sonra, Pekin ana yollarını turlayarak, Rukiye Hacı hanımı da evinden almıştık. O arada kapı önünde eşini, kızını ve oğlunu da görmüştüm. Rukiye hanımın yardımıyla bazı mağazalardan bir şeyler; eza Azınlık Üniversitesi önündeki kitap mağazasından da iki kitap satın almıştım.
Öğleden sonra saat 15.00’de Seyfettin Azizi’nin eşi Ayim Hanım, Rukiye Hanım ile birlikte otele gelmişler, rehberlerim Tien ve Van’ı da yanımıza alarak, Seyfettin Beyin sarayı andıran evine gitmiştik. Çay kahve ikramı sırasında Ayim Hanım; “Türkleri seviyoruz. Ama Türkiye’deki Uygurlar öylesine yanlışlıklar yapıyorlar ki, T.C.Büyükelçiliğindeki davetlere bile gitmeye çekiniyoruz…” demişti.
Seyfettin Bey, evinde bana uzun uzun sarılmıştı. Evde koruması, Çinli sekreteri, doktoru, hizmetçisi ve aşçısı vardı. Daha sonra akşam yemeği için Parlamento binasına giderek, buradaki Uygur Özerk Bölgesi salonunda hazırlanan sofraya oturmuştuk. Binada her eyaletin ve özerk bölgelerin halk sanatlarıyla ilgili malzemeler ve motiflerle süslü salonları vardı. Uygur salonunun bir duvarında, folklor motifleriyle işlenmiş büyük bir halı, karşısındaki duvarda ise Tanrı Dağları ve Gökgöl görüntüsü vardı.
O tarihlerde Seyfettin Bey, kâlp krizi ve beyin kanaması geçirmişti ve bu yüzden yorgun görünüyordu. Sofrada, T.C.Pekin Maslahatgüzarı Mehmet Bilir de vardı. Yemekte Bilir, Helsinki’ye tayin edilmiş olduğunu söylemişti. Sofrada ayrıca, ÇHC yönetiminin üst kademe yöneticilerinden birkaç kişi daha vardı.
Seyfettin Azizi
12 Mart 1915’te Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Atuş şehrine bağlı Vakvak köyünde dünyaya gelen Seyfettin Azizi, 1935-1937 arasında SSCB’nin Taşkent Orta Asya Üniversitesi’nde öğrenim görmüştü. Öğrenimi bitince ülkesine dönen ve 1944’te İli, Çevçek ve Altay bölgelerinde başlayan devrimci harekete katılan Azizi, kurulan geçici hükümette eğitim bakanlığı yapmıştı. Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilan edilince, Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı Birinci Kongresine katılan Sincan heyetine başkanlık eden Seyfettin Azizi, merkezi hükümet üyeliği ve merkezi milliyetler komitesi başkan yardımcılığı görevlerine atanmıştı. Daha sonra Sincan Uygur Özerk Bölgesi Birinci Başkanlığı ve Çin Ulusal Halk Meclisi Daimi Komitesi Başkan Yardımcılığı gibi çok önemli görevlerde de bulunmuştu. 1955’te Çin Halk Kurtuluş Ordusu tarafından korgeneral rütbesi ve kurtuluş madalyası verilmişti. 1977 yılında Çin Komünist Partisi Merkez komitesine seçilen Azizi, partinin üst düzey 26 üyesinden biri olmuştu.
Seyfettin Azizi’nin, siyaset ve devlet yönetimi alanlarındaki bu parlak başarılarının yanında, sanat alanında da çok önemli çalışmaları olmuştu. Çin Ulusal Yazarlar Birliği Başkan Yardımcılığı yapan Azizi, kendi hayatından izler taşıyan “Ömür Destanı” adlı bir roman yazmış ve Uygur tarihine dönük birer klasik eser olan “Satuk Buğra Han” ile “Tianshan Kartalı”nı kaleme almıştı. Hukiye Hacı çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan ve ülkemizde de yayımlanan Satuk Buğra Han kitabı büyük ilgi görmüştü. “12 Makam Üzerine”, hikâyeler külliyatı “Evliya Ata”; binden fazla şiirini içeren “Fırtına Şarkısı”, “Hayatın Şarkısı”, “Parlak Yıllar” şiir kitapları da bulunan Seyfettin Azizi, 1995’te Pekin’de Uygur Tarihi ve Kültürünü Araştırma Derneği’ni kurmuştu.
Bu değerli insanı maalesef 2003 yılında kaybetmiştik. Ben bu insanı tanımak, onun konuğu olarak 13 gün süreyle Çin’in önemli kentlerini, bird aha gezip görmek onurunu ve mutluluğunu yaşamış bir kişi olarak ona Allah’tan Rahmet diliyorum. Onun evinde bulunmuş, eşi Ayim Hanımı (bu hanımefendi Sincan Uygur Özerk Bölgesi Kültür Bakanlığı yapmıştı), oğlu Ferhat (1960), kızı Arzugül (1951)’ü tanımıştım. Arzugül eşi Murat, bir devlet firmasında çalışıyordu. Arzugül vefatına kadar babasının sekreterliğini yapmıştı. Ferhat da Hong Kong’ta bir devlet işletmesinde görevliydi.
***
Bu kez Çin’de çok üst düzeyde konuk edilmiş, ağırlanmıştım. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra valizlerimi arabaya koymuş, otele veda ederek, 16 azınlığın yaşantılarını simgeleyen bir parka gitmiştik. Bu Azınlıklar Parkı’ nda, her azınlığın yaşadığı köy, evler, ibadethaneler, örf ve adetler ayrıntılı biçimde sergileniyordu. Burayı gezerken bazı kızlarla fotoğraf çektirmiştim. Bu kızlardan birisi İç Moğolistan’da yaşayan bir azınlığa mensuptu ve ona dinini sorduğumda “Şaman” demişti.
Parkta bu azınlıkların halk oyunları gösterilerini izlemiştim. Kostüm zenginlikleri, müzik ve oyun çeşitliği adeta başımı döndürmüştü.
***
Fransız Hava Yolları (Air France)’nın beni Paris’e götürecek olan Boing 747-400 Combi uçağı 25 dakika gecikerek, 22 Ağustos 1997 günü saat 12.55’te Pekin’den havalanmış, saatlerce uçtuktan sonra Paris’e ulaşmış; oradan İstanbul’a, İstanbul’dan da Ankara’ya uçarak,
Evime ve aileme kavuşmuştum.
İKİNCİ ÜÇÜNCÜ ÇİN SEYAHATLERİ
HAZIRLANMAKTADIR

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti