Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

BURÇLARLA, DÛNİHİ ALGI VE ZANN’LARIN İLİŞKİSİ

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 13 Haziran 2017 Salı 13:40:18
 

-3-
Burçları birbirinden ayıran temel farklar nelerdir?
Birincisi şimdi değineceğimizdir ki burçları tek tek ele aldığımız zaman hep bu kriterle başlayacağız: O burç insanının “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasına sahip çıkma derecesi, onu yükseltme hırsı derecesi, ona hayranlık derecesidir. İlk farkı bu oluşturur. Eğer kişi “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasının ne olduğunu bilmezse, burçların bu farklarını göremez. “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası “ESAS KÜFÜR”dür. Bu iddia esas küfür olduğu için, burçları ayıran özelliklerin birincisini şöyle tekrar edelim: O burç insanının küfrüne sahip çıkma derecesi, küfrünü yükseltme hırsı derecesi ve küfrüne hayranlık derecesi, burçların birini diğerinden ayıran birinci farktır.
Bir diğer fark “terk edebilmek” ile ilgilidir. Herhangi bir şeyi terk edememe sebepleri insanlarda farklıdır, o da burçların ayrılmasında işe yarar.
Dünyayı, dünyaya ait şeyleri sevme sebepleri farklıdır, burç insanları böyle de ayrılırlar.
Öfkelenilen şeyler ve öfkelenmenin dereceleri farklıdır, o da burçlarda ayrılık yapar.
Ve cinsel platformla olan ilişkileri farklıdır, bu da burçları birbirinden ayırmada kullanılır.
Güneşin tohuma etkisi gibi, salatın
ikamesi ve Ramazan’ın insana etkisi vardır

Günlük hayatımızla ilgili bir örnek verip burçları tek tek ele alalım.
“Ne ekersen onu biçersin” atasözünü biliriz. Buğday ekmişseniz buğday, arpa ekmişseniz arpa alırsınız gibi. Yani tohumda ne varsa, ne tohumuysa, bir nanoteknoloji sırrıyla o küçücük tohumdan o çıkar, içindeki özellik neyse o ürüne dönüşür, günümüzün bilimiyle şimdilik böyle söyleyebiliriz. Tohumun bu ürüne dönüşümünde güneşin de rolü vazgeçilmez derecede önemlidir. Konuyu birleştirip tek cümle yapacak olursak: Bir tohumdan ne ürün çıkacaksa, güneş o ürünün ortaya çıkmasında çok önemli bir faktördür. İnanın, güneşin aynı rolü insan için de böyledir, insan için de güneş böyledir. İnsandaki neyse, yani ondaki ne tohumuysa (ne yazılımıysa) güneş onu coşturur, onu filizlendirir, onu ürüne çevirir. Eğer insandaki esfele sâfiliynse güneş onu coşturur, onu ürüne, fillere çevirir; Billâhi anlamda imansa güneş onu coşturur ve fillere çevirir. Ancak dünya yaşantısı gereği insanların dünya formatı öyle bir özelliktedir ki Billahi iman tohumuna yer bırakmaz, o biraz filizlenecek olsa hemen etrafını esfele sâfiliyn kaplar. Böylece güneş tam Billahi imanı coşturacakken üstünü, etrafını esfele sâfiliyn kaplar, bu sefer yine güneş tesiriyle esfele sâfiliyn filizlenir, onun fiilleri çıkar. Hâlbuki Billahi iman çıkacaktı, ama esfele sâfiliyn bırakmıyor, etrafı kaplıyor. Onun özelliği o: Billahi imanın özelliği çekinmek, esfele sâfiliynin özelliği kaplamak! Peki, biz böyle, çekinen bir şeyi nasıl dışarıda tutalım ki güneşten o yararlansın?
Salât ikâmesiyle! Bizde Billahi imanın sürekliliği ancak salât ikamesiyle… Onun için ezanda “Kurtuluşa koşun” denir. “Kurtuluşa koşun” denirken ki kurtuluş o an içindir. O anlar, güneşin tesirinden Billâhi anlamda yararlanmak istiyorsan gel esfele sâfiliyni devirelim saatleridir. Bu yüzden, Billâhi anlamda imanı sürekli tutabilmek için, onun güneşten yararlanıp filizlenip ürün çıkarabilmesi için dünya hayatında, hayatımızda önemli iki şey var:
Salât ikamesi ve Ramazan ayı.
İkisi de güneşle çok ilişkilidir. Cuma salâtı saati de esfele sâfiliynin başının ezilebileceği ve Billâhi imanın hâkim olmasının sağlanacağı önemli bir saattir. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, Cuma salâtı ikâme edileceği zaman güneş tepededir, bir de astronomik pozisyon açısından dünyanın o noktası için saat güneş saatidir; hem güneş saatidir, hem güneş tepededir. O yüzden Kur’an bizi uyarır: Cuma salâtı için çağırıldığınızda neyle meşgulseniz bırakın, salâta koşun, sonra tekrar yeryüzüne dağılın” der. Bu çağrı o an için!
Burcun tüm özellikleri
kişide olmayabilir

Araya konulmuş bu örnekten sonra konumuza dönelim.
Burçlar ve Küfürler yazılarımızda konunun temel bilgisini paylaşacağız; yalnızca insanın doğum gününde aldığı özelliklerden bazılarını ele alacağız. Amacımız bütün özellikleri sıralamak değil. Çünkü biz bir olayı açıklamaya ve anlamaya çalışıyoruz, amacımız bu.
Dikkat etmemiz gereken bir diğer husus da şudur: Burçlar ve Küfürler konusunun anlaşılabilmesi için bu yazılarda paylaşacaklarımızın tamamını okumak gerekiyor. Çünkü eğer siz hâlinizi gerçekten öğrenmek isteyen bir talip iseniz, kendinizdeki herhangi bir özelliği başka bir burca ait anlatım içerisinde de görebilirsiniz. Veya bir özelliğin başka bir burç anlatımı içerisinde farklı bir izahını görebilir ve yararlanabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, kişi kendisine ait burçta yazan bütün özellikleri taşımıyor olabilir. Çünkü burç özellikleri diye bilinen ve tanımlanan özellikler ortalama ve genelleme bilgilerdir, her insan için tam bir şablon oluşturmazlar. Özellikle de müslümanlar için! Çünkü bir müslüman ayet ve hadisleri okuyup da onlara uymaya gayret gösterirken, oluşturduğu hayat tarzı sebebiyle, burcunun bazı özelliklerini baskılamış, onların ortaya çıkmasını engellemiş olabilir; o yüzden de kendisinde o özellikler yok zannedebilir. Veya işe dünya genelinde bakacak olursak, kendisine “iyi insan olmak gerekir” telkini yapılan ve bunu çok önemsemiş hümanist birisi de bazı burç özelliklerini baskılamış ve onların ortaya çıkmasını engellemiş olabilir.
Yanlış öneriler yanlışa götürebilir
Bir kişinin burcunda istenmeyen, olumsuz sayılacak şeyler varsa dûniHİ algı ile burç yorumu yapanlar ona bir takım önerilerde bulunur. Astrologlar olanlara genellikle burcunda baş edemediği, rahatsız olduğu ve hoşlanmadığı özellikleri baskılamalarını önerirler, en çok önerilen budur. Örneğin bazı burçlarda o burç insanının bir özelliği vardır; mükemmele hayranlık. Kişi mükemmeli arar, mükemmele hayrandır. Fakat kişi dünyada duniHİ algı ile yaşadığı esfele sâfiliyn hayatta o mükemmeli ne bulabilir, ne de tanımlayabilir. Ama elinde de değil; mükemmeli istiyor, içinden öyle geliyor. İşte dûniHİ algı ve zann’larıyla yaklaşan yorumcular ona derler ki; “bu duygunu baskıla, körelt, hiç bir şey mükemmel değildir.” Çünkü o kayıt ilmî sûretlenirken doğumu esnasında astronomik pozisyondan yararlandı, gözlem bilgilerine göre, onda yani kaydında “mükemmeli arar” emri açığa çıktı. Fakat kişi dünya hayatında bu özelliğine dûniHİ algı ve zann’larıyla yaklaştığı için onu dûniHİ algıyla değerlendirdi ve Mükemmel’i esfele sâfiliynde aradı. Esfele safiliyn yaşantıda gerçek mükemmeli bulamayınca da rahatsız oldu, kendini çaresiz hissetti. İşte o zaman ona şu öneriliyor: Bu duygunu baskıla! Bu o kadar yanlış bir öneridir ki! Ama dünyada yapılan da budur! Elbette başka öneriler de var, onları göreceğiz. Ama duniHİ algıdakiler ona “bu duygunu baskıla” dedikleri için o da onu baskılar. Böylece kendindeki çok önemli bir yeteneği köreltmiş olur. Bu öneri bu kadar tehlikeli ve yanlıştır. Ama yapılan maalesef budur.
Mükemmeli arama özelliğini baskılayıp köreltenin kendinde baskıladığı önemli özellik nedir bakın: Mükemmel‘i aramak demek, farkında olmadan Allah’a ulaşmaya çalışmak demektir. Mükemmeli arayan Allah’ı arıyor demektir. Onun kaydına “Allah’ı ara” bilgisi yüklenmiştir. Ama o bunu dûniHİ algıyla esfele sâfiliyn değerlendirdiği için, esfele sâfiliyn takâsür içerisinde mükemmeli arar. Birisi de “Onu baskıla” der, baskılar ve kendisini Allah’tan perdeler. Bu kadar sakıncalı olduğunu belirtmek için şimdi bir kaç cümle paylaşmış olduk, onları ileride yerlerinde tekrar göreceğiz.
Hayatları da, anlattıkları da
dûniHİ algı ve zann’lar olunca…

Baskılamanın dışında sık karşılaştığımız başka öneriler de var. Mesela, boş verici olmayı önerirler. “Tamam, o özelliğin var ama biraz da boş vermeyi öğren” der veya iyi insan olmayı önerir. Veya; “Bardağın dolu tarafından bak” der, kişi biraz huzursuzsa ona bunu önerir. Veya kişinin burç özelliğine göre egosu yüksektir, ona “Ego çıtasını biraz indir” der. Sanki indirebilir de! Sanki öneride bulunan kendi indirebiliyormuş gibi “Bu çıtayı indir, düşür” der. “Ben bu özelliklerimle ne yapacağım” diyenlerin karşısına işte böyle önerilerle çıkarlar. Neden? Çünkü kendileri dûniHİ algı ve zann’larındadır, anlattıkları hayat tarzı da dûniHİ algı ve zannıdır. Bunların tamamı boş ve yanlıştır. Kişi kendisine çok lazım olacak yetenekleri baskılar, boş verir, yok sayar. Sonuç olarak, baskılamak dâhil bu önerilerin hiç birisi çare değildir.

Burçlar ve Küfürler -3-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER