Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

BÜYÜK TAARUZ’UN SEKİZİNCİ GÜNÜ 2 EYLÜL 1922. BATI ANADOLU ATEŞLER İÇİNDE

Dumlupınar Zaferi’nden sonra süvarilerimiz ve piyadelerimiz ,çekilen kaçan Yunan birliklerini kovalamayı sürdürdüler durup dinlenme bilmeden..Yunan generali Frangos’un birlikleri Murat Dağlari üzerinde bir cephe tutmuş ve direnişe geçmişti.. Kolordu komutanının en iler saflarda çarpıştığı birliklerimiz 31 Ağustos’ta Kaplangı Dağı’na taarruz ederek düşmanı püskürttü..Perişan olan Yunan birlikleri saat 8.30’da Uşak’a yönüne çekildi…Çoşku, heyecan ve vatan sevgisinin doruk noktasındaki askerlerimizin hedefi “Akdeniz”di ve akşama varmadan Uşak’a girdiler…
Uşak yanıyordu…
Türk ordusunun önünden kaçan Yunan ordusunun artıları Uşak’ı yakıp yıkmışlar ve şehirde yaklaşık 300 kişiyi öldürmüşlerdi.. Süvarilerimiz, evlerini söndürmeye çalışmak yerine sevinç içinde kendilerine su vermek için koşturan Uşaklılara şaşkınlıkla baktılar.
Yunan artçılarının tahriplerine engel olabilmek için onlara yetişme telâşı içindeki süvariler, atlarının dizginlerine yapışıp onlara su, ekmek, sigara ikramında bulunmak isteyen Uşaklılara kendilerini bırakmaları için yalvarmak zorunda kaldılar.
Artçıların öldürdükleri Uşaklılar arasında Besim Atalay’ın annesi ve kızkardeşi de vardı. Kızkardeşi evi yakılan komşularına yardım için sokağa çıkmıştı ve bir Yunan askeri tarafından vuruldu. Kızının çığlığını duyup dışarıya fırlayan yaşlı anneciği de aynı akıbete uğradı. Genç kız hemen öldü, annesi birkaç gün yaşadı.
Ordumuzun ardından hemen Uşak’a gelen Besim Bey’e annesi kızının mezarına gömülmek istediğini söyleyip hayata gözlerini yumdu.Anne kız Bozkırlı Mezarlığı’ndaki aynı mezara gömüldüler. Besim Atalay, ana-kızın mezar taşları için şu satırları yazıp, taşa oydurttu:
“Burası mezar değil, bir kalp gibi atıyor
Anne-kız iki şehit, kucaklaşmış yatıyor.”
(BESİM ATALAY 1882’de Uşak’ta doğdu Millî Mücadele yıllarında bazı siyasî faaliyetlere de katılan Atalay, 1919’da Silifke’de Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasında önemli rol oynadı. Uşak’ta İstiklâl Savaşı’nı destekleyen çalışmalar yaptı. 1920’de Maarif Vekâleti kültür müdürü oldu; aynı yıl I. Büyük Millet Meclisi’ne Kütahya milletvekili olarak girdi. Daha sonra üç devre Aksaray, üç devre de Kütahya milletvekili seçildi. 12 Temmuz 1932’de kurulan Türk Dil Kurumu’nun 26 Eylül 1932’de gerçekleştirdiği I. Türk Dil Kurultayı’nda merkez heyeti muhasibi seçildi. Bu kurumda on sekiz yıl merkez heyeti üyesi olarak çalıştı. 7 Kasım 1965’te Ankara’da öldü.
Asıl şöhretini Türk dili sahasında yayımladığı tercüme ve telif eserlerle yapan Besim Atalay’ın faaliyetleri arasında en önemlisi Dîvânü lugāti’t-Türk tercümesidir (bk. Kur’ân-ı Kerîm’i Türkçe’ye tercüme eden ve bazı dinî eserler de kaleme alan Atalay, Türkçe’ye çok değerli hizmetler vermiştir..
DÎVÂNÜ LUGĀTİ’t-TÜRK, Kâşgarlı Mahmud tarafından Araplar’a Türkçe’yi öğretmek ve Türkçe’nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla yazılan ilk Türk dili sözlüğüdür)
Uşak ve çevresi bir mahşeri andırıyordu. Öğleden beri yanmakta olan kent, koyu bir duman ardında kaybolmuş, çevresindeki köyler yer yer yanıp kavrulmuştu .
Afyonkarahisar’dan itibaren Uşak’a kadar bütün demiryolu, köprüler, telgraf hatları tamamen tahrip edildikten başka, yüzlerce köy ve kasaba da yakılıp yıkılmış, insanlar katledilmiş, hayvan sürüleri götürülmüş, su kuyuları toprakla doldurulmuştu. 1 Eylül 1922 Cuma gününün hüzünlü gecesinde Uşak Ovası, hâlâ yer yer yanmakta olan kent ve çevre köylerinin alevleri ile kıpkızıldı .
Uşak kurtulmuştu ama harabe ve bir yığın külden başka bir şey değildi. Henüz Yunan artçı birlikleri bile çekilmeden Uşak’a hızla girilmiş olmasına ve kaçamayıp Kentte kalan bir kısım halkın da yardımıyla yangınların söndürülmesi için verilen uğraşa rağmen yine de 1500 den fazla ev, 500 den fazla işyeri, cami ve mescit yanıp gitti.
2 Eylül 1922 günü Garp cephesi karargâhı Uşak’a nakledildi..
Hem ruhsal hem de silah ve cephane,askeri disiplin yönlerinden tam anlamıyla çöken Yunan ordusu Dumlıpınar –İzmir arsındaki dağlar, ormanlar ,dereler,akarsular ve sarp kayalar arasınada canını derdine düşmüş kaçıyor, bir tarafatan da yakıp yıkıyor ,tecavüz ediyor,öldürüyordu..
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa o güne ait tarihi nutuklarında bu ruh hâlini şöyle anlatır:
“Askerimizin,Yunan ordusunun kalp ve vicdanına verdiği dehşet çok ehemmiyetlidir.Yunan ordusunun vicdanında hâsıl olan bu korku ve haşyet,bütün Yunan milletine sirâyet etmişti.O kadar ki adalarda bulunan Yunanlılar bile, “Türk ordusu geliyor” diye firara teşebbüs ediyorlardı.bunlar arada deniz olduğunu unutuyorlardı.Kaçamadığından ,kaçamayacağını anladığından delirenler vardı…
Yarın: İzmir’e doğru…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti