Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

DİNİ ALLAH’A HAS KILMAK/DİNDE İHLÂSLI OLMAK

Muharrem Günay 3 Ocak 2019 Perşembe 13:32:02
 

Dini Allah’a has kılmak/dinde ihlâslı olmak; dini, kendine veya başkalarına göre değil, Allah’ın emrine uygun yaşamak, O’nun emrine aykırı olan emirleri ondan üstün tutmamaktır. Aynı zamanda akla ve nefse uygun gelen şekli ile algılanan ve yaşanan İslâm da, Ehl-i Kitab’ınki gibi, Allah’ın dini olmaktan çıkar. [bk. Fatiha 1/4; Zümer 39/2-3] (Feyz’ül Fürkan Hasan Tahsin Feyizli, Beyyine 5. ayetin dipnotu)
“(Ey Resûlüm!) Şüphesiz biz, bu kitabı sana hak/gerçek olarak indirdik. O halde Allah’a, O’nun dinine ihlasl(a gönülden bağl)ı olarak kulluk et.” (Zümer/2) “ İyi bilin ki halis din, yalnız Allah’ındır. O’ndan başkasını velî/dost edinenler: “Biz, onlara ancak, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz.” (derler). Şüphesiz Allah, onlar (ile mü’minler) arasında, (bu şekilde) ayrılığa düştükleri şeylerde hükmünü verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı (olan, içten içe sevdikleri putlarını ve putlaştırdıklarını gündemde tutarak), nankör olan o kimseleri doğru yola iletmez.” (Zümer / 3)  [bk. 2/165-167; 5/35] , “ De ki: “Ben, dinimi Allah’a halis kılarak (ihlâslı olarak) yalnız O’na kulluk ederim.” (Zümer 39/14)
“Din, insanların keyiflerine göre değil, yüce Allah’ın belirlediği, razı olduğu ve Resûlü’nün uyguladığı şekliyle yaşanmak ve hayata geçirilmekle Allah’a halis kılınmış olur. Müşrikler ise, Resûlullah’tan, kendi sistem, gelenek ve yaşantılarına uygun olacak ve onları değiştirmeyecek bir din şekli istiyorlardı. Resûlullah (sas.) bu istekleri doğrultusunda hareket etmeyince, “bölücülük yapıyor” dediler. Yüce Allah bu âyetlerle insanın neyi tercih edip kime kulluk edeceğini bildirmektedir. [bk. 5/92; 6/102; 9/31; 39/64-66]” (H. T. Feyizli, Feyzü’l-Fürkan,  Zümer 39/14. Ayetin açıklaması)
İhlâs: Kişinin ibadetlerini Allah-u Teâlâ’ya mahsus kılması (sadece Allah için yapması) ve işlediği amelleriyle Allah-u Teâlâ’nın rızasından başka bir şey istememesinden ibarettir. Bundan dolayı Tarikat-ı Âliyeyi Nakşibendî’nin reisi olan Muhammed Bahauddin şahı Nakşibend (Kuddise sirruhu) Hazretleri zikrederken her yüz başında: “İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî” “Ey Allah’ım! Benim maksadım ancak sesnsin ve benim aradığım ancak senin rızandır.” Diye niyaz ederdi.
İbni Sirin Hazretleri. “Bana iki rekât namazı mı cenneti mi tercih edersin?” Diye sorsalar. Ben İki rekât namazı tercih ederim. Çünkü namazda Allah rızasını kazanmak vardır. Nefsim ise cennete girmeyi arzu eder.” Der.
Din yalnız Allah’ındır. İslâm, kaynağını Kur’an’dan alan ve bu doğrultuda insanları yönlendiren bir hukuk sistemi ve İlâhî dindir. Kimsenin onun üzerinde/uygulanmasında kendi hevâsına göre tasarruf hakkı yoktur.
“O halde kâfirlerin hoşuna gitmese de dini yalnız Allah’a has kılarak O’na dua (ve ibadet) edin.” (Mü’min 40/ 14)
Dini Allah’a has kılmak, dinin gereğini yerine getirirken onun üzerine nefsin ve dış güçlerin izin verdiği kadarıyla yapabilmek gibi bir gölge düşürmemek, samimi olmak, başka şeyleri gönülden çıkarmaktır. Dinin emirlerini yerine getirmede Allah’ın hâkimiyeti geçerli olmalı ki din Allah’a has kılınmış olsun. (Feyz’ül Fürkan Hasan Tahsin Feyizli, Mü’min suresi 14. ayetin dipnotu)
Dini hayatını Allah ve Resûlünün gösterdiği yolun dışında nefsinin ve başkalarının istek ve emirlerine göre düzenleyenler hayatının bazı bölümlerinde Allah’ın bazı bölümlerinde de nefsinin ve başkalarının kulu olurlar. Böyleleri müslümanım dedikleri ve Allah’a ibadet ettikleri halde Allah korusun şirke düşerler.
Allah’a kul olma özelliğini kaybedip, nefsine (hevasına)  tapan insanlar bütün iş ve hareketlerinde doğruluk ve meşruluk onayını Allah’ın koyduğu hükümlerden değil, nefislerinden, ona hoş gelip gelmemesinden almaktadır. Böylece onlar, nefsini, hatta nefsânî aklını ilâhlaştırmış olurlar. Mehmed Âkif bu durumu şöyle ifade ediyor:
“Beşerin taptığı kendisinin heykelidir / Dinlemem, etse de Allah’ı bütün gün takdîs / Ben bu mel’ûn putun uğrunda geberdim / Hâlâ kabaran kokmuş içimden: Yaşasın nefs-i nefîs!”  
Nefis insanın en büyük putudur ve şeytanın ta��eronudur. Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendi konunun önemini şu cümleleri ile ifade etmektedir:
“Dikkatlerinizi çarpıcı bir tarife odaklamak istiyorum. Önce kendimi sonra da sizleri sahte tanrılarla istikrar ve ısrarla mücadele etmeye davet ediyorum. En tehlikeli sahte tanrı nefsimizdir. İçimizde barındırır, elimizle besler, büyütürüz. Tanrı gibi her dediğini, emrettiğini yaparız. Dost gibi, bizden gibi gözükür ama münafıktır ve şeytanla, kötülüklerle işbirlikçidir. Kontrol altında tutulmazsa, bize ihanet eder. Kaybı kesin ve ebedi olan dünya oyununda sahte yansıma, cazibe ve güzelliklerle aldatarak zamanımızı öldürür. Dönüşü olmayan noktaya gelindiğinde, yani, ekranda “Game Over” yazdığında, “keşke toprak olsaydım” der. Heyhat, artık dönüş yalnız hesap meydanınadır.”  (M. Nureddin Coşan)
Kur’an nefsini temizleyip şirkten ve kötü duygulardan arındıranlara şöyle hitap eder:
“Her bir nefse ve onu (insan şeklinde) düzenleyene, sonra da ona, hem kötülüğü, hem de (kendisinden) sakınmayı ilham edene andolsun ki! O (nefsi)ni (günahlardan şirkten, ibadetsizlikten, kötü duygu ve fiillerden.) tertemiz yapan, muhakkak kurtulup umduğuna ermiştir. Onu (günahlarla) örtüp gömen de elbette ziyana uğramıştır. (Şems suresi 91/ 8-9-10)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER