Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Dostları mı çağırıyoruz, tuzağa mı düşüyoruz?

Geçtiğimiz cumartesi günü gazeteniz Kocatepe’de yayınlanan “Bizimkiler “Kucaklayalım” diyor, onlar saldırıyor” başlıklı haberi okumuşsunuzdur herhalde. Afyonkarahisar’da daha önce ikamet etmiş Ermenilerin ailelerinin yeniden ilimize dönmeleri için çalışmaların başladığı şu dönemde, Afyonkarahisar’a dönmesi istenen bu kişilerin bir internet sitesindeki nefret söylemlerine yer veriliyordu haberde.
Bu haber sonrasında bir çok tepki aldık hemşehrilerimizden.
Az sayıdaki hemşehrimiz, “Neden bu tür şeyleri gündeme getirerek düşmanlığı körüklüyorsunuz” derken, büyük bir bölüm ise “Adamların mantığı yüzyıldır değişmemiş. Biz bunların nesini geri çağıracağız, kimi ağırlayacağız?” diyordu.
Bizlerin niyeti düşmanlıkları körüklemek, kardeşliği engellemek falan değil. Ortada kardeşlik olduğunu sanarak pembe düşler görenlere gerçekleri gösterebilmek aslında.
Türkiye’den sürülmüş Ermeniler’in buralara yapacağı ziyaretlerle Anzakların Çanakkale’ye yaptıkları ziyaretleri aynı kefeye koymaya çalışanların ne kadar büyük bir yanılgı içerisinde olduklarına bir kez daha dikkat çekmeye çalışıyoruz. Anzaklar “kaderin bir cilvesi” olarak Türk topraklarına gelip, savaşıp, büyük acılar yaşayıp, bu topraklarda bir emelleri kalmadan memleketlerine geri dönen insanlardır. Onların ziyaretinde “başka bir emelleri” olmadığı için bir sakınca olmayabilir. Ama dünyanın buhranlı zamanlarında devletlerine ihanet etmiş, büyük mezalimde başrol oynamış, Türk topraklarından sürülmüş, göçmüş, gitmiş Ermeni ve Rumları yeniden törenlerle, tantanalarla buralara çağırmak, ağırlamak istemek tamamen farklı bir konudur. “Kardeş”likten söz edilen bu insanlar tarihte ve bugün, dünyanın hemen her sathında bizlere kin, düşmanlık kusmakta, hep Türk Milleti’nin aleyhinde yer almaktadırlar. Bu topraklardaki emellerini açık açık dillendirmektedirler. Ermeni ve Rumların durumunu, Anzaklarınkinden ayırt edemezsek eğer, büyük bir tuzağın içerisindeyiz demektir.

TURİZMİ BÖYLE Mİ ÖĞRETİYORLAR?
Bir hemşehrimiz yetkililere defaatle aktarmasına rağmen ne yazık ki çözüm üretilmeyen bir sorunu bize iletti. Biz de hiçbir yorum katmadan bu sıkıntıyı sütunlarımıza taşıyoruz. Yetkililerin kulağına gider de çözüm üretirler ümidiyle…
1 ay kadar önce Emir Murat Özdilek Turizm Meslek Lisesi’nde okutulan mevlide katılmıştım. Salonda kesik kesik çalışan ses cihazı yüzünden ne okuyan hocalar ne de dinleyen insanlar duaya konsantre olabilmişti. Sonunda hoca mikrofonu atıp sesinin yettiği kadarıyla okuyarak duayı tamamladı. Tabii yemek sırasında kim dirseklerini dayarsa o tarafa doğru eğilen masalar da cabası… İnsanlar, masanın üzerindeki tabaklar kimin kucağına devrilecek diye endişe içerisinde ne yediklerini bilememişlerdi.
Geçen gün yine aynı yerde başka bir duaya davetliydim. Baktım ki 1 ay boyunca değişen hiçbir şey olmamış. Yine ayaklarının üzerine sabitlenmediği için aşağı yukarı oynayan masalar, kablo girişlerindeki çok basit arıza yüzünden kesik kesik çalışıp insanları sinir eden ses cihazı… Okul yöneticileri, cihazı tamir ettirmek yerine bir öğrenciyi mikrofonu tutma şekli konusunda yardımcı olmakla görevlendirmişler ki pes doğrusu.
Şehrimizde o kadar dinlenme tesisi ve otel varken Afyonkarahisarlıların “Eğitim kurumudur, katkımız olsun” diyerek tercih ettikleri okul, bu yemekleri verirken elbette parasını da peşin olarak tıkır tıkır alıyor. Vatandaştan parasını aldığına göre de karşılığını sadece yemekle değil, hizmet ve altyapıyla da vermesi gerek. Doğrusunu söylemek gerekirse, özel sektöre ait hiçbir yerde benzer yemeklerde böylesi bir rezalete ve rezalette ısrara rastlamamıştım.
Üstelik burası, adı üzerinde Turizm Meslek Lisesi.
Eğer öğrencilere turizmi böyle öğretiyorlarsa vay Türk turizminin haline…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER