Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

DUA 14

“Allahümme inni euzu bike en üşrike bike şey’en ve ene a’lemu ve estağfiruke lima la a’lem. İnneke ente’l allamul guyub.”
“Allah’ım bir şeyi bilerek sana ortak oluşturmaktan (müstakilen var ve muhtar iddiasında bulunmaktan) kesinlikle sana sığınırım. Bilmeyerek yaptıklarım içinse istiğfar ederim. Şüphesiz ki sen gaybı hakkıyla bilensin.”
Rasulullah (sav)’den öğrendiğimiz bu duayla biz şirkten Rabbimize sığınıyoruz ama sığındığımız şirk nedir? Onun ne olduğunu anlamaya çalışalım.
DuniHİ algı ve zanlarına sahip çıkıp, “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasında bulunup ilahlık hissiyatlarına bürünerek, bir duniHİ ilah olarak hayat tarzı oluşturmak şirktir. Şirk budur! Fark etmemiz ve kurtulmamız gereken de öncelikle budur.
Allah’a ortak koşmanın yani Allah’la birlikte başka bir ilah oluşturmanın adı şirktir. Ancak tanımı bu şekilde yaptığımızda pek çoğumuzun üzerine alınmadığı bir tanım yapmış oluyoruz ve dolayısıyla “Zaten ben şirk içerisinde değilim” diye düşünüp bu duayı kendimizden öteliyoruz. Evet, bir inanan olarak açıkça “ben Allah’a ortak koşuyorum” demeyiz ama “ben bana ait güç, hüküm ve mülk sahibiyim” dediğimiz an şirk kapsamında oluyoruz. Şirk, Allah’ı örtmektir, Rabbimize ait olan vasıflara sahip çıkmaktır.
Şirk neden bu kadar önemli?
Rabbimiz Zümer Suresi 65. Ayette bize, şirk koşarsak amellerimizin boşa gideceğini buyurmuştur. Şirkin ne kadar önemli olduğunu bize bu ayet anlatır. Rabbimiz, temelinde şirk varsa yaptığımız her amelin boşa gideceğini bildirmiştir, bu nokta çok önemlidir. Çünkü bu şirk, kul olarak bir başkasına bakarak dışarıdan anlayabileceğimiz bir durum değildir. Bir kişiyi dışarıdan gördüğümüzle “Ne kadar yardımsever, hep hayır işlerinde koşturuyor.” diyebiliriz, ancak niyetini bilemeyiz. Koşturma sebebi eğer ki kendi ilahlık hislerini tatminse, yani başkalarına yardım ederek kendinde müstakil bir kudret görüyorsa bu amel şirk temellidir. Yapılan bu yardımın “iyi insan” olarak bir karşılığı olabilir ancak “iyi kul” olarak Rabbimiz katında bir değeri yoktur. Hadis-i şeriften öğreniyoruz ki ameller niyetlere göredir. Dolayısıyla, kimse bir başkasının ne niyetini ne de görmüş olduğu davranışın Allah katındaki karşılığını bilebilir. Yapılanın sadece Allah rızası kapsamında olması gerekiyor, Rabbimizin katında ancak bu kıymetlidir.
İslam tarihinden bir örnekle devam edelim. Rasulullah (sav) ve Ashab-ı Kiram, müşriklerle cihad için Uhud’a çıktıklarında Kuzman onlara katılmamış daha sonra Medine’de katılmıştı. Bunun üzerine bazıları “savaş kaçkını “diye alaya almışlardı ama o savaşta ilk oku atıp, ilk kılıcı çektiğinde herkesi kendine hayran bırakmıştı. Savaşta ağır yara alan Kuzman hakkında şehit oldu iddiaları çıkınca Rasulullah (sav) “Kuzman Cehennemliktir” demiştir. Rasulullah (sav)’in bu sözlerinden habersiz olan Katade bin Nu’man (ra) Kuzman’ın yanına gidip “şehitlik sana mübarek olsun” diye tebrikte bulundu. Bunun üzerine Kuzman “Vallahi ben din için mücadele etmedim, kavmimin itibarı için savaştım.” demiş ve yarasının acısına dayanamayıp kılıcının keskin tarafı üzerine yüklenip intihar etmiştir. “Kavmimin itibarı için savaştım” demesi onun ilahlık hissiyatının tatmini için savaştığının göstergesidir.
İlahlık hissiyatı! Bahsetmeye çalıştığımız bu şirk çok derinlerdedir, gizlidir. Böyle olduğu için bir inananın “Acaba benim şirk içerisine (ilahlık hissiyatına) düştüğüm hallerim var mı? Bilerek ya da bilmeyerek Rabbime ortak koştuğum bir halim var mı?” deyip şirki kendinde araştırması gerekiyor. Bir inananın “Bugün beş defa tavaf yaptım, tesbih salâtı ikame ettim, şu zikri 1000 adet çektim.” dediğini düşünelim. Eğer yaptığı bu işleri, bu ibadetleri Allah rızası kapsamında değil de ilahlık hissiyatının tatmini için yaptıysa Zümer Suresi 65. Ayete göre tüm amelleri boşa gider. DuniHi algı ile yani Allah dışında ben de varım ve müstakilim zannıyla yapılan bir işte, bir ibadette kişi kendi beden mülkünün sahibinin de Rabbi olduğunu unutarak bedenini ilahlaştırmakta, yaptığı amellerle kendini tatmin etmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla bu ibadet şirk kapsamında kalmaktadır.
Örneklerden anladık ki idrak etmeye çalıştığımız şirk inanmayanların ortaya koyduğu şirk değil! Bilakis inananların içerisinde bulunduğu ve çok zor fark edebildikleri bir şirkten bahsediyoruz. Bu öyle bir şey ki… Bu dünyada kendimizin çok iyi Müslüman olduğunu düşünüyoruz ama ahirete gittiğimizde bir bakmışız ki yaptığımız ibadetlerin Rabbimiz katında hiçbir değeri yok. Ne kadar zor bir durum. Mesela, Allah’ımızın tesettür önerisini içeren ayetine uyup kendi çevresinin olumladığı şekliyle tesettüre giren bir inananın, tesettürlü diğer inananların tesettürünü beğenmeyerek eleştirmesinin altında onun ilahlık hissiyatı yatmaktadır; buradaki ilahlık hissiyatını iyi tanımamız gerekir. “Benim gibi, bizim gibi olmayan yanlış yoldadır” deyip başkalarını küçük, kendini ayrıcalıklı ve güç sahibi olarak görmek bir şirktir. Çünkü sen Allah değilsin ve bir başkası hakkında Allah adına hüküm veremezsin. Bu hallerimizi aramalıyız! Bu halleriyle yüzleşen bir inanan bunu kabul etmekte zorlanır, hatta bulduğunda yaptığının Allah rızası için olduğunu iddia eder. Bu gibi durumlarda insanın kendindeki şirki fark etmesi çok önemlidir ama çok da zordur. Onun için her adımımızda kendimizi yoklamamız, “Acaba bu halle ben Rabbime ortak koşmuş olabilir miyim?” diye düşünmemiz gerekir, eğer talip isek…
Kendimizde şirk kapsamında bir hal yakaladığımızda ne yapmalıyız?
Öncelikle bu hali yakalayabilmemiz ve temizlememiz için bizde “Lüb nuru”nun açığa çıkması lazım. Lüb nuru, insanın müstakilen var ve muhtar olmadığını aklın bulabilmesine imkân sağlayan nurdur. Rabbimiz lütfetti de aklımızla “Yanlış yapıyorum, ben hüküm sahibi değilim, hüküm sahibi olan ancak Rabbimdir.” dediysek, kendimizde gördüğümüz ilahlık hissiyatına “la ilahe” der ve onu yok ederiz. Sonra da “illa Allah”. Bu nur ve bu idrakla yapacağımız “La ilahe illallah” çalışmasıyla şirk kapsamında olan ilahlık hissiyatından biiznillah kurtulmuş oluruz.
Gördüğümüz gibi “La ilahe illallah” bizim cennete açılan kapımızın anahtarıdır. Çünkü cennete girebilmenin tek şartı şirk ehli olmamaktır.
Yukarıda örneklerle anlatmak istediğimi Rabbimiz bize Kehf Suresi 103-104-105 ayetleriyle şöyle bildirmektedir:
“De ki: Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir (Elif). İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır (Elif). Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz (Elif).”
Öyleyse gelin, bu ayetlerde bahsedilen ziyana uğran kişilerin kapsamından kurtulup çıkabilmek üzere Rabbimize Rasulullah (sav)’den öğrendiğimiz duamızla sığınalım: “Allahümme inni euzü bike en üşrike bike şey’en ve ene a’lemu ve estağfiruke lima la a’lem. İnneke ente’l allamul guyub.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER