Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

DUA 20

Hud Suresi 47. ayet: “Rabbi innî eûzu bike en es´eleke mâ leyse lî bihî ilmün, ve illâ tağfirlî ve terhamnî ekun minel hâsiriyn.”
“Rabbim, neticesi hakkında kesin bilgim olmayan bir konuda (ısrarla) senden bir şey istemekten sana sığınırım. Böyle bir hatam dolayısıyla beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana uğramışlardan olurum.”
Ayetle bize öğretilen Hz. Nuh (as)’ın duasını duamız olarak anlamaya çalışalım.
Hz. Nuh (as) rasul olarak gönderildiği kavmine uzun yıllar Rabbimizi anlatmak ve doğru yolu göstermek için hizmet etti. Gönderildiği kavmin hasletlerinden biri, yanlışlarında inatçı bir kavim olmaları ve Hak yolda söylenenleri duymamak için kulaklarını tıkamalarıdır. Hz. Nuh (as) yıllar süren hizmeti sonrasında Rabbimizin emriyle bir gemi yapar, “bu gemiye binenlerin kurtulacağı” Rabbimiz tarafından ona bildirilir. Rabbimiz, Hz. Nuh (as)’a “Her türden birer çift ve daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında aileni ve iman edenleri gemiye bindir.” der. Sular yükselmeye başlar ve oğlu hala gemiye binmemiştir. Rabbimizin sözü üzerine Hz. Nuh (as) oğlunu gemiye çağırır ve oğlu “Beni sudan koruyacak yüksek bir dağa sığınacağım.” der. Suların yükselmesiyle artık boğulacak oğlu için Hz. Nuh Rabbimize: “Rabbim, muhakkak ki oğlum ailemdendir ve muhakkak ki senin vaadin Haktır” yakarışında bulunur. Bunun üzerine Rabbimiz Hz. Nuh’a “Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı salih olmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyi benden isteme! Cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum” nidasında bulunur. Hz. Nuh (as) bunun üzerine, “Rabbim neticesi hakkında kesin bilgim olmayan bir konuda ısrarla senden bir şey istemekten sana sığınırım. Böyle bir hatam dolayısıyla beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana uğramışlardan olurum.” duasıyla Rabbimize sığınır.
Hz. Nuh (as) yaşadığı bu olayda bir baba olarak oğlunun gemiye binmesini ve kurtulmasını dilemektedir. Rabbimizin “Daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri gemiye bindir” demesi üzerine, haddini aşmadan “Rabbim, muhakkak ki oğlum benim ailemdendir ve muhakkak ki senin vaadin Haktır” der. Oysa Hz. Nuh’un burada “muhakkak ki” ifadesi bir hüküm içeriyor. “Ya Rabbi, muhakkak ki oğlum ailemdendir ve muhakkak ki senin vaadin Haktır. Sen ailemi kurtaracağını bildirdin, oğlumu uyarmama ve çağırmama rağmen hala gemiye binmedi.” Bir baba olarak oğlunun da gemide olmasını isterken aynı zamanda Rabbimize gösterdiği teslimiyetle “Kesinlikle biliyorum ki senin vaadin Haktır.” yakarışında bulunuyor. Rabbimizin “Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı salih olmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme! Cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum” nidasıyla Hz. Nuh (as) anlamıştır ki Allah katında aile kan bağıyla değil iman bağıyladır. Bunu öğrenince Hz. Nuh (as) “Rabbim, ben yanlış bir ısrarda bulundum, beni affet” diyor ve teslimiyetle Rabbine sığınıyor.
Tevbe Suresi 23. Ayetinde “Ey iman edenler, eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir” buyurulmuştur. Hud Suresi 47. Ayet ve Tevbe Suresi 23. Ayetten de anladığımız gibi önemli olan “dost” olmaktır. Ailemizden olabilir, ancak küfrü imana tercih etmişse dostumuz değildir. Bu durumun başka bir örneğini de Lut kavminin helakinde görebiliriz. Hz. Lut (as)’ın eşi olmasına yani ailesinden olmasına rağmen eşi onun dostu olmadığı için helak olanlardan olmuştur.
Önceki haftalarda yazdığımız Rasul ve Nebi dualarında da belirttiğimiz gibi Rasul ve Nebilerin yaşadığı olaylar sadece yaşanılan o zamana ait olmayıp kıyamete kadar yaşanılacak her zaman dilimi için geçerlidir ve bu dünyada bizim yolumuzu aydınlatır.
Biz kul olarak hep isteriz. İsteriz ki çocuğumuz en iyi okullarda okusun, eşimiz “beyaz atlı prensimiz” olsun, kariyerimizde en güzel konuma kolayca gelelim, az çalışalım ama çok kazanalım… Bu gibi isteklerle dolu dualarımız olabilir, bu duaları da Rabbimiz kabul edebilir. Ancak bu duaların kabulünün sonucunda yaşayacaklarımız hakkında hiçbir bilgimiz yoktur… Bunlardan bilgimiz olmadan isteriz. Bilsek ki duamızla en iyi okullarda tahsil yapıp dünyayı tanıyan çocuğumuz Rabbini tanımadan dünyadan ayrılarak ahiret hayatını mahvedecek, hiç bu şekilde dua edebilir miyiz? Evleneceğimiz kişide aradığımız özellikleri sıralarken istediklerimizin daha bu dünyada bizim imtihanımız olacağını bilsek aynı şeyleri ister miydik acaba? İşte, neticesi hakkında hiçbir bilgimiz olmadan Rabbimizden ısrarla bir şey istemekten yine Rabbimize sığınmayı bu duayla öğrenmiş oluyoruz.
Biz kul olarak tabi ki Rabbimize dua edeceğiz. Hatta “iyyake na’budu ve iyyake nestain” sırrınca yalnızca Rabbimize kulluk edip yalnız Rabbimizden yardım isteyeceğiz. Ancak yaptığımız dualarda, kul olarak farkında olamadığımız, neticesi hakkında kesin bilgimiz olmadığı halde Rabbimizden ısrarla isteklerimizin şerrinden yine Rabbimize sığınacağız. Ebeveyn olarak çocuğumuzun iyi bir okulda okumasını veya eşimizde görmek istediğimiz güzel özellikleri Rabbimizden elbette isteyelim. Ancak, bu ayetlerden öğrendiğimiz gibi yaptığımız dualara artık “Rabbim neticesi hakkında kesin bilgim olmayan bir konuda ısrarla senden bir şey istemekten sana sığınırım. Böyle bir hatam dolayısıyla beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana uğramışlardan olurum.” duasını da ekleyelim, bu duayı hayatımıza eklememiz gerektiğini bilelim…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER