Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

DUA-8

Duayı anlamaya çalıştığımız yazı dizimize bu hafta Resul ve Nebi dualarıyla devam edelim.
Bizim yaşadığımız sıkıntıları acaba onlar da yaşadı mı?
Yaşadıkları sıkıntılı hallerde Rablerine nasıl sığındılar?
Hangi Rasul ve Nebi’nin duası bize ne anlatır?
Bu duaların hakikatleri nelerdir?
Kur’an-ı Kerim’de bize bildirilen Rasul ve Nebilerin duaları bizim için bir yol göstericidir; içinde onların anlatıldığı her kıssa tüm zamanlarda, gelmiş ve gelecek, tüm insanlık için yol gösterir.
Ayetlerde bize bildirilen durum, hal ve davranış biçimleri yalnızca o zamana ait bir tespit değildir; anlatılmak istenen aslında yaşayan her neslin kendi çağına aittir. “Hz. Âdem yanlış yapmış ceza olarak dünyaya gönderilmiş” deyip ayetleri ötelersek ayetlerden kendimiz için hiçbir pay çıkaramayız. Oysa “Ben de bu dünyada bir yanlışa düşersem Hz. Âdem’in izinden gitmeliyim. O’nun tövbesi kabul olmuş, kabul olunmuş o tövbeyi öğrenebilmek için gayrette olmam gerekir” deyip olayın kendimiz için güncel olduğunu bilmemiz gerekir. Bunu bütün rasul ve nebi kıssaları ve duaları için yapmalıyız.
Konumuz Rasul ve Nebi Duaları olduğundan, konuyu incelerken şunu göreceğiz, şunu anlayacağız: Hz. Âdem’in tövbesi bir BEKLEYİŞ’tir; Hz. Yunus’un tövbesi ARAYIŞ’tır, Efendimiz (SAV)’in hali ise DURUŞ’tur.
A’raf suresi 23: “Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne
minel hâsirîn.”
“Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik! Eğer sen bağışlamazsan, merhamet etmezsen (mahvolur) hüsrana uğrarız.”
Bu ayette biz Rabbine yönelen Hz. Âdem’in duasına şahit oluyoruz. Peki, Hz. Âdem’in bu duayla sığınışının sebebi ne olabilir acaba? Onu A’raf Suresi 19-20-21-22’den öğrenelim:
Rabbimizin Hz. Adem’e uyarısı: “istediğinizden yiyin için, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, zalimlerden olursunuz.” Bunun üzerine şeytan Hz. Âdem ve Hz. Havva’yı Rablerine asi yapacak, onlarda bulunan Billahi yapıyı örtecek şekilde vesvese verdi, sonra da “Kesinlikle ben size nasihat edicilerdenim.” dedi. Onlar yasaklanan ağaçtan tadınca da “Aşağıların Aşağısı”na yani dünyaya indirildiler. Önceden görmedikleri avret yerleri birbirine gösterildi de hemen örtmeye başladılar. Rabbimiz onlara nida etti (seslendi): “Ben size şu ağacı yasaklamadım mı? Ve ben size “muhakkak şeytan sizin için apaçık düşmandır” demedim mi?”
Bunun üzerine Hz. Âdem ve Hz. Hava yaptıkları yanlışın farkına varıp hemen şu duayı ettiler: “Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik! Eğer sen bağışlamazsan, merhamet etmezsen (mahvoluruz) hüsrana uğrarız.”
Hz. Âdem ve Hz. Havva Rablerinin yasakladığını nasıl yaptı? Şeytanın tuzağıyla yaptılar. Peki, bu tuzak nedir? Şeytanın inananlar için temelde tek bir tuzağı vardır: Kuldaki Billahi yapıyı örtmek. Bunun için farklı tuzaklar kurmuş gibi görünse de hizmet ettiği amaç tektir. Kulu Rabbine asi yapmak! Şeytan sadece bunun için çalışır. Bir gücü olmamasına rağmen şeytan verdiği vesveseyle Hz. Âdemi ve Hz. Havva’yı yasaklanan o ağaca yaklaştırdı. Bu vesvese öyle hemen bir anda olup bitmiş bir olay değildir, yani onlar bir anda gelip hemen o ağaca yaklaşmadılar, şeytan zaman içerisinde yavaş yavaş vesvese verdi. Onlar bu vesvese sonucu ellerinin altında onlara hizmet eden nimetleri gözleri görmeden yasak ağaca yaklaştılar. Ama yaptıkları yanlış sonucu Rablerinden ayrı düştüklerinin hemen farkına varıp Rablerine sığındılar.
Gelelim günümüze. Hz. Âdem veya Hz. Havva bu dünyada biziz. Şimdi bu bakışla, Rabbimizin yapmamızı istemediği ve yasakladığı bir hali kendimizde yakalamaya çalışalım, sonra bu hale nasıl geldiğimizi sorgulayalım. Bu hali yaşadıktan sonra şimdi de bu halden kurtulmak için ne yaptığımıza bakalım.
Hucurat suresi 12: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı (Elif)? Tabii ki bundan tiksinir! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur (Elif).”
İnananlar olarak en çok zorlandığımız yasaklardan, yanlışlardan biri gıybettir. Öyle ki bu günaha en çok sevdiklerimizle gireriz. Oysa gıybet ve zan bizdeki Hakk yapıyı örter, onun örtücülerindendir, farkına varmadan bizi Rabbimizden ayrı düşürür. Bir kahveyle başlayan dost sohbetleri bir de bakmışız ki sevdiğimiz başka bir arkadaşın gıybetiyle devam ediyor. Bu halle Rabbimizden ayrı düşüşümüzün farkına da varamayız. Eğer taraflardan biri fark edip arkadaşını uyarırsa, şeytanın savunması hazırdır: “Canım, olmayan bir şeyi konuşmuyoruz ki” veya “Onu çok sevdiğimiz için böyle konuşuyoruz.” Dikkat ederseniz bu gibi savunmalar yaparız ama bu savunmalar şeytanın tuzaklarındandır; bu tuzaklarla Rabbimizden ayrı düşürebilmek için bizi dünyalık bahanelerle rahatlatmaya çalışır.
Bilin ki biz de “aşağıların aşağısı” olan bu dünyada zalimiz, asiyiz, şakiyiz. Bu durumdan kurtulmamız için Hz. Âdem ’den öğrendiğimiz duaya sıkı sıkı sarılmalıyız : “Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn”
Hz. Âdem’in yaşadığı bu hal ve bu dua biz inananlar için önemli bir yol göstericidir; Rabbimiz bize buyurur: Ey Âdemoğlu, sen de ataların gibi yanlışa düşebilirsin. Eğer düşersen kurtuluş reçeten olan Hz. Âdem’den öğrendiğin duana sarıl…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti