Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 175

Esfele safiliyn yaşantıdaki her türlü sevginin yani tüm sevgilerin içi acı, sonu acı yaşanır. Neden böyle? Bunun tek sebebi var: Esfele safiliyn formatın bilgi platformunda gerçek sevgi dosyası bulunmaz. Sebebi budur. Ama kişi o yaşantıda bulunmayan bu dosyanın boşluğunu sevgi arzusunu yerine getirebilmek için kendi verileri ile yaptığı tanımlarla doldurur.
Dikkat edin lütfen, esfele safiliynin bu amaçla, yani sevgi arzusu için, kullanacağı tek veri ondaki nefret duygusudur; bu veriden nefret duygusuna göre yararlanarak ihtiyaç olan sevgi duygusunu da tanımlar ve kendisinde hissedebildiği “en düşük nefret seviyesini sevgi” olarak adlandırır, böyle bir tanım yapar. Kendisinde hissettiği en düşük nefret seviyesine “seviyorum” der, ona bir şeye veya birisine seviyorum diye davranır. Yani “en düşük nefret seviyesi=sevgi” olur. Bu tanım üzerinden de sevme sevilme tercihlerini heva ve heveslerine göre yaptığı için “seviyorum” diyenin işine gelmeyen herhangi bir sebeple en düşük nefret seviyesi birden yükselir ve “çok seviyorum” dediği birisine veya bir şeye birdenbire “hiç sevmiyorum, hatta nefret ediyorum” der. Bu öyledir ki bir şeyi veya birisini sevince en sevdiği, kızınca en nefret ettiği şekilde bulur. Sevdiği için uğruna ölebilecekken bir anda kendisini onu öldürebilecek şekilde bulur… Bütün bunlar esfele safiliynin nefret verilerine göre sevgi tanımından kaynaklanır ve bütün bunlar esfele safiliynde gerçek sevginin yaşanmadığını gösteren belirtilerdir. Arzu etmediği herhangi bir davranışa göre yükselen nefret seviyesi kişide kişilere, koşullara, mecburiyetlere, menfaatlere göre tekrar düşer ve kişi yine seviyorum der. Daha sonra, yükselen nefret seviyesi düşse de yaşanmışlıklar sebebiyle bazen eski seviyesine inemeyebilir, bu durumda da “eskisi kadar sevmiyorum” der.
Yükselen nefret seviyesi bazen sabitlenmiş olarak kalır, hiç düşmeyebilir. Böyle durumlarda o kişi daha önce “seviyorum” dediği bir şey veya birisi için “ağzıyla kuş tutsa olmaz” yaklaşımını uygular. Bütün bu yaşadığı duyguların aslında hoş olmadığını esfele safiliyn kişi de bilir ama bir teselli üretmiştir; “bunlar hayatın veya sevginin tuzu biberi” der, böyle bir aldatmaca vardır… Ancak enteresan bir şeydir ki dikkat edin, dünya yaşantısındaki hayatlar, romanlar, hikâyeler, masallar, filmler, şiirler bu aldatmacadan çıkar…
Sadrı duniHi algı ve zannlarının hâkimiyetinde olan esfele safiliyn formatlı insanın maalesef tüm sevgileri bu kapsamdadır; eşler arasındaki sevgileri, çocuklar ve ebeveynler arasındaki sevgiler, akraba, eş dost sevgileri hep bu çerçevededir. Düşük nefret seviyesini sevgi zannederek davranan bu insanların hayvan, bitki, doğa sevgileri sahte, yanlış ve başka amaçlıdır. İnsanlar arasındaki nefret dolu yaşantı sebebiyle gerilmiş ve bir ev gibi büyümüş olan sadrlarını, insanlar çok düşük nefret seviyeleriyle yaklaştıkları şeylerle ki böyle şeyler genellikle hayvanlar, bitkiler ve doğa gibi şeylerdir, onlarla sadırlarını rahatlatmak, dengelemek isterler. Çalışanlarına nefretle ve faşizan yaklaşan bir yöneticinin yalnızca şoförüne mülayim olması böyledir. İş yerinde nefretinden gerilen yönetici evine giderken yol boyunca şoförüne düşük nefret seviyeleriyle bakar ve evine dengelenmiş olarak sakin ulaşır. Eğer böyle yapamaz da evine iş yerindeki gerilmiş nefretle ulaşırsa o nefret evde de devam eder. Hayat tarzında alkolün yeri önemli olanların işten sonra eve gitmeden bir yerlere uğramaları da bu sebeplerdendir. Nefret, lügatlerde “kargaşa, kaçışma, panik, antipati, birisinden kaçınma, lanetleme” karşılıklarıyla geçer.
Sevmek ve sevilmek bir arzudur. Bu arzu sevmek ve sevilmek ihtiyacından doğar. İnsan bu ihtiyacını birisini veya bir şeyi kendisine yakın hissetmesi veya uzak hissetmesi ile gerçekleştirir. Bu cümle işin esas, ana temasını oluşturan bir tespittir. Sevmek ve sevilmek bir arzudur, bu arzu sevmek ve sevilmek ihtiyacından doğuyor, bir ihtiyaç olarak çıkıyor, arzuya dönüşüyor. İnsan bu ihtiyacını, birisini veya bir şeyi kendisine yakın hissetmesi veya uzak hissetmesi ile gerçekleştirir. Yakın hissetmek veya uzak hissetmek hallerini ise insan ya formatına göre veya fıtratına göre gerçekleştirir.
Hayatını duniHi anlamda hürriyetle dizayn edenler esfele safiliyn kurallarına dahil olduklarından işin tabiatı olarak yakın ve uzak tutmayı formatlarına göre ortaya koyarlar. Allah esfele safiliyn formatı kendisinden uzağa attığı için, Allah’a göre uzağa düşmüş, aşağıların aşağısına inmiş esfele safiliyn insan yakın ve uzak oluşturmayı Allah ile yapamaz, Allah’ın yakın saydığı şemsiye altında yapamaz, kendi ilahlık hissiyatı şemsiyesi altında yapmak zorundadır.
Dolayısıyla, Allah’ın yakın tutması gerçek sevgi, duniHi ilahların yakın ve uzaklıkları ise nefret olarak ortaya çıkar. Bu tanımı, bu hali fark edin lütfen: Allah’ın kulunu kendisine yakın tutması “gerçek sevgi” olarak ortaya çıkar. DuniHi ilahların yakınlık ve uzaklık davranışları ise “nefret” olarak ortaya çıkar…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti