Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -238- DAHA BÜYÜK BİR AŞK GEREKİYOR

İnsan hiçbir şeyi, ölümü ve çürümeyi gördüğü kadar net görmez. Buna rağmen hiç görmüyor gibi yaşar. Her şeyden ders alır da ölümden ders almaz veya en az ondan ders/ibret alır. En net bunu görür ki ölüm vardır ve her şey çöp olmaktadır… Bir cenaze olur, ölü evine gider, pide yer, ayran içer sonra iş biter, döner yine çöpe, çöp olacak şeylere yatırım yapmaya devam eder. Ölümle, ölüyle ilgili her şey pide yiyip ayran içinceye kadardır. O iş bitince çöpe yatırıma devam… Cenaze evine veya taziye yerlerine bir kayıt sistemi yerleştirip izleyin, pide ve ayran faslına kadar rahmetliden konuşulur, sonra konu değişir, “tarla, araba, yarın ne yapıyorsun, yıllardır görüşmedik, gel bir gezelim” başlar; dünya yani çöpe yatırım başlar. Vehim mekanizmasını suistimal bu işte, bu olmasa dünyadaki bu hayat olmaz zaten, vehim mekanizması dünya hayatında böyle kullanılıyor. Demek ki bir “A yapı” dediğimiz isyan eden asi yapı var, bir de ona “BEN” diyen var. İşte bu asi yapı yeminini bozmuş kalıptır, formattır. O (Allah’a) yeminini bozmuş bir kalıptır. Bir de ona sahip çıkıp “BEN” diyen var. Ona “BEN” diyenin Kendini Hissetme Duygusu önce o formatı, o yapıyı görür, ona vurulur, o yüzden ilk aşkıdır o. Ona öyle bir vurulur, o öyle bir cezbe oluşturur ki onunla bütünleşir ve ona “BEN” der, bir türlü ondan sıyrılamaz. Nasıl olacak peki? Ondan sıyrılabilmesi için daha büyük bir aşk gerekir. Bu aşk, beşeri olarak Rasulullah Aşkı’dır, hakikatte Allah Aşkı’dır. Ancak bu aşk onu ondan çeker kurtarır. Bu asi yapıya aşktan başka türlü kurtulamaz, ilk aşkıdır çünkü. Kişi bu yüzden küfrüne yani küfre âşıktır. Bu aşkına yani küfre söz de söyletmez. Bu yüzden, kurtulabilmesi için yeni bir aşk lazımdır, o da Allah Aşkı’dır.
Yemini bozanı yakaladık değil mi? “A” Takdim Formu yapısı. Yemini bozan bu yapıya (“A” Takdim Formu’na) “BEN” demek Kur’an’da kalp hastalığı olarak geçer. Kişinin, daha önce saydığımız şahitlik ve yemin bilgilerine sahip kalble/kalıpla esfele safiliyn yapıya (“A” Takdim Formu’na) “BEN” demesine Kur’an’da “hasta kalp” gözüyle bakılır, ona ayet ve hadislerde “kalbi/kalıbı hastalanmış” denir. Eğer kul bu hastalıktan kurtulursa, kurtulmuş kalbin adı değişir, o artık “kalb-i selîm”dir; sağlıklı kalbdir. Demek ki, bu “A” yapıya “BEN” dediği sürece o kalp hastadır ve Kur’an ona hastalanmış (marazlı) kalp der, ayetler onu böyle tanımlar. Peki, bu hastalığın belirtisi var mıdır veya sonucu nedir? Bu hastalığın belirtisi ve sonucu bir iddiadır. Hani klasikleşmiş bir hastalık vardır ya, kişinin kendini Napolyon sanar, onun gibi bir iddia ile yaşar. Kişi eski bir palto bulur, elini de Napolyon gibi koyar ve “ben Napolyon’um” der, bir iddiada bulunur. Aslında ne o Napolyon, ne de palto Napolyon’un paltosu. Ama girdiği bu kılıkta onun bir iddiası var; “ben Napolyon’um” diyor. İşte kalp de hastalanınca bir iddiada bulunuyor: Ben de Müstakilen Varım ve Muhtarım! İddia bu: Ben de müstakilen varım ve muhtarım. Karşı tarafın yani ayetleri yalanlayanların bir özelliği bu; yemini bozmak. İlk ipucu buydu. Tevbe Suresi 14. ayetteki ikinci ipucu: Efendimiz (SAV)in ihraç edilmesi; daha net söylersek, Efendimiz (SAV)in risaletinin ihraç edilmesi. Efendimiz (SAV)in risaleti “A” Takdim Formu’nun yaşantısına uymadığı için hayatından risaleti ihraç etmiştir. O yapıda Efendimizin Risaleti yoktur, onu ihraç edip çıkarmıştır. Yemini bozan ve Efendimizi ihraç eden de kimmiş? “A” Takdim Formu. “A” Takdim Formu”nun ihraç ettiği şey Efendimizin Risaleti. “A” Takdim Formu yapısı bu risaleti ihraç ediyor. Bunu biraz açalım.
Ayetler diyor ki, sizi cennete götürecek olan ameldir. Doğru ama doğru inanırken yapılan amel, yani Salih Amel. Dikkat ediniz, “A” Takdim Formu dediğimiz asi yapı ameli yani nübüvveti ihraç etmiyor, risaleti yani doğru imanı ihraç ediyor, bu yüzden ayet “onlar er-Rasul’ü ihraç ediyor” dedi. O yapı En-Nebi’yi ihraç etmiyor. İhraç edilen er-Rasul, onu ihraç ettiler. “A” Takdim Formu risaleti neden ihraç ediyor. Doğru inanmaman için! Doğru düşünmemen için! Doğru düşünmeni istemiyor, ona katlanamıyor. Bu yüzden diyor ki; doğru düşünme de ne yaparsan yap. Hac’ca Umre’ye git, hayır yap, namaz kıl, yeter ki doğru düşünme. Zaten, o yapı er-Rasul’ü hayatından ihraç ederse, senin amelini şeytan kullanır, salâtı da hayrı da, tüm yaptıklarını onun için yapıyor olursun. Amel onun kullanacağı bir malzemedir. Bu yüzden nübüvveti, amelleri, en-Nebi’den öğrendiğimiz uygulamaları ihraç etmiyor. Ayet diyor ki “onlar er-Rasul’ü ihraç ediyorlar”. Evet, “A” Takdim Formu yapısı için bir ipucu da budur, bu ipucunu da yakaladıysak paylaşımımızı bir müjdeyle bitirelim.
Enfal Sûresi 33: “Halbuki sen onların içindeyken Allah onlara azab vermezdi. Ayrıca istiğfar edenler de varken Allah onlara azab verici değildir.”
Buradaki gizli müjdeyi fark ettiniz mi? Eğer bir kalpte er-Rasul varsa yani onda risalet mevcutsa, hele bir de bu kişi tövbeyle meşgulse Allah ona azab edici değildir. Ama “A”si Takdim Formu yapısı bunu bilmez. Niye? Çünkü o yapı şeytaniyettir. Ayette gördük, ona bu bilgi işlenmemiştir. O yüzden, esfele safiliyn yapı yaptığına tereddütsüz inanır, çok kuvvetli inanır. Çünkü bu bilgi onda yok: “Oysa Sen (Rasulüm, risaletinle) onların içindeyken Allah onlara azab edici değildir.”
Bütün bunları böyle anladıktan sonra, şimdi lütfen hayatımızdaki ipuçlarına dikkat edelim…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER