Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Edep; Ya Hu-263- İLAHLIK HİSSİYATININ KALBE ATTIĞI FORMAT

Allah’a ve Billahi anlamda imana (ve böyle imanlı olan kullara) karşı kalbi katılaştıran şeyin o kalp sahibinin ilahlık hissiyatı olduğunu; bu ilahlık hissiyatının fiiller olarak ortaya çıkış şiddetinin ise kalbin katılığını, tavizsizliğini ve merhametsizliğini doğrudan etkilediğini konuşmuştuk. İkincil şirkler, yani ilahlık hissiyatının ihtiyaç duyduğu putsal oyuncaklar, kalbi katılaştıran etkenler değillerdi. Kalbi katılaştıran asıl etken kalp sahibinin ilahlık hissiyatıdır. İlahlık hissiyatı kalbi katılaştırmak üzere öncelikle sadırda hâkimiyet kurar ve bu hâkimiyetin şiddeti ölçüsünde de kalbin veri tabanını ele geçirir yani kalbi formatlar. İlahlık hissiyatının kalbi formatlaması Kur’an’da fonksiyonel olarak çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Şöyle ki:
Mutaffifin-14’e göre kalp pas tutmuştur.
Mü’minun-63’e göre kalpler gaflet içindedir.
Enbiya-3’e göre kalpler eğlencededir.
Nur-50’ye göre kalpler hastalıklıdır.
Muhammed-24’e göre kalpler kilitlidir.
En’am-25, İsra-46, Kehf-57 ve Fussilet-5’e göre kalpler örtülüdür.
Bakara-88, Nisa-155’e göre kalpler kılıflıdır.
Bütün bu sebeplerden dolayı Bakara-74, En’am-43, Hac-53, Zümer-22’ye göre kalpler katılaşmışlardır.
Kur’an’daki kalp için yapılan bu tanımlar çerçevesinde, ilahlık hissiyatının kalbe attığı bu formatın esas amacı kalbin Yaradanı ve Sahibi olan Allah ile irtibatını kesmektir; böylece kalbin hissiyatını Allah’tan uzaklaştırır. Kalbin hissiyatının Allah’tan uzaklaşmasıyla artık o kalbin Allah’ı arzulaması, O’na ulaşmak istemesi zora girer hatta engellenmiş olur. Ayrıca, kalbin hissiyatı Allah’tan uzaklaşınca o kalbe Allah’a ve O’nunla ilgili olan şeylere karşı bir hücum ve yok etme hisleri yerleşir ki işte bu hisler nefret hisleridir. Bu nefretin fonksiyonel veri sistemi de, bu nefretin fonksiyonel olan veri sistemi de Hicr-47, A’raf-43 ve Haşr-10. Ayetlerde “ğıll” olarak tanımlanmıştır. Ğıll, Allah’tan uzaklaşan kalbin nefret ve hücum duygularını fiillere dönüştürmek üzere beyne talimatlar gönderen bir veri sistemidir. Bu hale düşen kalp, Allah’a ve O’na ait hakikatlere karşı soğuk, ilgisiz, öfkeli ve düşmandır. Yani bu kalp Allah’a karşı katıdır. Sebep ise o kalbin sahibi duniHi ilahın ilahlık hissiyatı ve bu hissiyatına uygun fiilleridir. Hac Suresi 46 ve 52-55. Ayetlere göre böyle insanların kalpleri vardır ancak o kalpler artık Hakk bilgileri akledemezler. Çünkü Nahl Suresi 22. Ayete göre böyle insanların kalpleri katılaşmıştır, böyle insanların kalpleri inkâr edicidir ve kendileri de “müstekbirun”dur, yani “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasında bulunan ilahlık hissiyatlı birer duniHi ilahtır.
Rum Suresi 30. Ayete göre Allah fıtratı üzere ve Tiyn Suresi 4. Ayete göre de Ahseni Takviym vasıfta yaratılan insanın kalbi, A’raf Suresi 172. Ayet gereği Rabbini “bilmesi gereken en saf şekilde” bilerek “Rabbim SENSİN Allahım” şahitliğindedir ve Allah’a karşı kulluk bilincindedir. Yakınlık ve uzaklık kavramlarından münezzeh olarak Allah’tadır. Esas olan da budur. Bu esası bozan insanın ilahlık hissiyatıdır ve bu hissiyata uygun fiilleridir.
Bu ilahlık hissiyatıyla kalpleri katılaşan İsrailoğulları, Bakara Suresi 72 ve 73. Ayetlerde belirtilen Hz. Musa (AS)’ın mucizesine ve Saff Suresi 6. Ayette belirtilen Hz. İsa (AS)’ın mucizelerine karşı merhametsiz davranmış, yapılan tebliği reddetmiş ve Rasullerine “siz aslı olmayan gerçek dışı şeyler sunuyorsunuz” demişlerdir. Lütfen dikkat edin, günümüzde de bu böyledir. İnsanların açıklamalarının, yorumlarının, fikirlerinin ara satırlarını iyi okursanız durum günümüz yaşantısında da böyledir. Nasıl mı? Şuna lütfen dikkat edin; kendilerini müstakilen var ve muhtar zanneden duniHi ilahların Rasul ve Nebilerin mucizelerine karşı çıkmaları, tebliği kabule yanaşmamaları aslında onların “mucize” türü şeylere karşı olmalarından değildir. Bu mucizelerin Allah’ın VAR’lığına, TEK’liğine ve sistemine çağrı özelliği taşımasındandır; karşı olmaları bu mucizelerin Allah’ın sisteminin işine yarıyor gözükmesi sebebiyledir. Zümer-45’ten öğreniyoruz ki, mucize ve açıklamalar eğer duniHi ilahların duniHi algı ve zannlarını destekliyor olursa bırakın karşı çıkmayı sevinirler, hatta müjdeleşirler. İsrailoğulları da taş gibi katı kalpleriyle, Allah’ın Rasulleri Hz. Musa (AS) ve Hz. İsa (AS)’ın mucizelerle yaptıkları “Allah’a doğru şekilde iman” davetine karşı merhametsizlik göstermişlerdir. Bu nankörlük sebebiyle Rabbimiz Saff Suresi 7 ve 8. ayetlerinde onları şöyle kınamaktadır: “İslam’a çağrıldığı halde Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”
Rabbimiz, nurunu tamamlamak üzere insanlığa son Nebi ve Rasul olan Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’i görevlendirmiştir. Maide Suresi 3. Ayette bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Bugün, sizin için dininizi ikmal ettim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için Diyn olarak İslam’a (ilahlık hissiyatından temizlenerek Allah’a teslim olmanıza) razı oldum.”
Ayrıca Rabbimiz A’lu İmran Suresi 19. Ayetle de “Allah indinde Hakk Diyn İslam’dır” diyerek diyn konusunun son noktasını belirtmiştir.
A’lu İmran Suresi 85. Ayetle de tüm insanlar için “artık İslam’dan başka din arayanlar bilsinler ki böyle bir din veya felsefe kendilerinden kabul edilmeyecektir” uyarısı yapılmıştır.
Sonuç olarak, Bakara Suresi 2. Ayete ve Ahzab Suresi 21. Ayete göre denilmektedir ki: İlahlık hissiyatınızdan temizlenerek Allah’a teslim olmanız, Allah’a nasıl kulluk edeceğinizi öğrenmeniz, buna göre bir hayat tarzı oluşturabilmeniz için kitabınız Kur’an’dır, örnek alacağınız ise Rasulullah Hz. Muhammed Mustafa (SAV)’dir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER