Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 111

Sadır Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun kaydının his alanıdır demiştik. His alanı! Eğer kişi, esas Kendini Hissetme Duygusu’nu, sonra da suretlerdeki Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nu fark edemezse bu yolda birçok şeyi doğru tanı(mla)yamaz. Birçok şey birbirinden kopuk ve zor anlamlandırılan şeyler gibi gelir.
Herşey kökenini Kendini Hissetme Duygusu’ndan alır, suretlerde de böyledir, onlarda da herşey kökenini Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’ndan alır… Her şeyin kökeni budur: His, hissetme! Sadır Kul’da bulunan Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun (nefs dediğimiz kaydın) his alanıdır.
Bu Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun kaydını oluşturan ise kalptir, kalıptır. Konu ilerledikçe açacağız. Şimdilik cümleyi tam yakalayın: Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusunun kaydını oluşturan kalptir, kalıptır; kulun kalıbıdır. Kulda “Kendini Hissetme Duygusu” var ama kayıtlı. Kulu kul yapan, kulu cüz yapan zaten onun bu kaydıdır. Kaydın özelliğine göre kullar farklıdır. Her kulu farklı yapan kaydın his alanı, kaydın hissinin kapladığı alan “sadır”dı. O kaydı oluşturan kalıp, kaydın kalıbı bizim kalp dediğimizdir. Kaydın kalbi onun kalıbıdır. Şunun gibi: Para basılacağı zaman bir kalıbı yok mudur? Kalpazan parayı kalbeden, kalıbını çıkarıp basandır, değil mi? Paranın bir kalıbı vardır, o kalıbı çıkardığı için ona “kalpazan” denir. Bu normalde de böyledir, ama “kalpazan” kelimesi işi kötü niyetle yapanlar için suçlar mahiyette kullanılır. Şimdi “para”nın kalıbını kaydınız gibi düşünürseniz, kaydınızı oluşturan bir kalıp (kalp) var. İşte o kalıp kalb olarak adlandırılır.
Fuad’ı tarif ederken de öznemiz yine Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’dur. Çünkü kuldaki en önemli işlevsel özellik budur. Kula, kul çerçevesinde Biiznillah “zat”lık kazandıran, yani ona kul çerçevesinde Biiznillah “ind” kazandıran özellik budur: Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu! Fuad, Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun yeteneğini kaydından alan, analiz ve sentezden sorumlu olan “Kalbî Görüş” işlevidir. Fuad işiyle ilgili yeteneğini kendi kaydından alarak “analiz ve sentez” yapan, kalble ilgili bir görme/görüş işlevidir. Bu işlev Hakk yolda çalışabilirse, bu görüş “Basiret”e yol açar, Basiret ortaya çıkar.
Sadr, kalp ve fuadı tarif ettik, Lüb’ün tanımına geldik. Lüb, kulun “muhtar” olmadığını fark ettiren, “muhtar olarak varım” zannından doğabilen her türlü şirk halini aklın bulabilmesine imkân sağlayan İhlâs Sûresi hakikatli bir nurdur. “Lüb” çok önemli bir nurdur ama “ahiretî bir nur”dur. Dünyayla ilgili olarak bir şey çok önemliyse “bu iş çok hayati” denir ya, işte onun gibi “lüb” de çok ahiretî bir nurdur. O kadar ahiretî ki sizin sonsuza dek olan yaşantınızı etkileyen bir nur… Ne yapar? Bu nur kalbte faaliyet gösterebilirse aklın bir şeyi görebilmesini sağlar; kul’un “Muhtar” olmadığını ve “Muhtar zannı”ndan doğabilen her türlü şirk halini aklın bulabilmesini sağlar. Bu yüzden, varlığını Allah’a eş koşmaktan kul ancak “Lüb” desteğiyle kurtulabilir. Bu sebeple, Sadr, Kalb, Fuad ve Lüb Organize Mekanizması’na eğer Allah lütfetmişse “lüb” nuru tamamen bir ikramdır; var olan bu kul yapısına “Lüb” bir ikramdır.
Peki, bu organizasyonun yöneticisi nedir? Bu organizasyonda yönetici, hükümdar “Lüb” değildir; mekanizmanın hükümdarı “Kalp”tir. Mekanizmayı yöneten Kalbin (kalıbın) kulun vücudundaki merkezi vücudun kalbidir: Bahsettiğimiz bu kalbın, kulun vücudundaki merkezi olduğu için yüreğin ismi kalbdir; kalıbın merkezi olduğu için ona kalb denmiştir. Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun kaydını oluşturan bu kalıp vücudun kalbi ve kan kimyasıyla bütün sadra ulaşır. Sadr kaydın hissedildiği alandı. Hissedilen kaydın kalıbı (kalb) sadrın tamamına vücudun kalbi ve kan kimyasıyla ulaşır.
Sadr, Kalb, Fuad ve Lüb Organizasyonu’nun işlevlerini Kalb’in yönü doğrultusunda vücudun baş kısmındaki beyin ve vücuttaki diğer Nöron Sistemleri fiillendirir. Bu çok önemli! Burası anlaşılmadığı takdirde insanlar her işi beyne bağlar… Beyin bu organizasyonun hizmetçisidir. Sadr, Kalb, Fuad ve Lüb Organizasyonu’nun hizmetini gören, kalıbın yönü doğrultusunda vücudun beyin ve vücuttaki diğer nöron sistemleri fiile dönüştürür. Böylece organizasyona onun hizmetini gören beyni de eklemiş olduk.
Organizasyonun yöneticisi olan Kalb’in Rabbine yönelmesi engellenirse Nefsin Şerri, vehmin zulmeti lehine sadırda hükümdarlığı ele geçirir ve sadra hâkim olur. Böylece beyni, diğer nöronları ve kan kimyasını ele geçirmiş olur.
“Kalb’in Rabbine yönelmesi engellenirse” ne olur? İki yol var ve bu iki ana yol yüzünden de iki nefs hali var; nefs-i emmare ve nefs-i levvame! Esas çatıyı bu iki nefs (nefs-i emmare ve nefs-i levvame) oluşturur. Dolayısıyla, kalp direksiyonu daima bu ikisinden birine büker ve direksiyonu nereye bükmüşse beyin o doğrultuda fiil yapar. Bu yüzden ayetler inananları Rab’lerine yönelmeleri için uyarır. İşte bu kalbin Rabbine yönelmesi engellenirse nefsin şerri sadrın yönetimini ele geçirir. Nefsin şerrinin yani Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun asi davranışının, haddi aşan halinin, esfele safiliyn yapının (ki onların hepsine biz nefsin şerri diyoruz) kalbin Rabbine yönelmesini engellemesi durumunda yönetim nefsin şerrinin eline geçer.
Önemli bir bilgiyi not edelim: Eğer anlatımlarda nefs ve nefsin şerri davranışları net tarif edilip de birbirinden ayrılmazsa, anlamaya çalışanlar nefsi tanıyamazlar ve nefse kızmaya başlarlar. Oysa kızmaları gereken nefs değildir, nefsin şerridir. Uymamaları gereken de nefsin şerridir ki; işte o şerden nefsi temizleyip kurtarmak gerekir! Nefs kızacağınız değil, kurtaracağınız bir şey… Onu o kirle, şerle bırakırsak ve o kiri nefsin esası zannedersek nefse zulmetmiş oluruz. “Nefsinize zulmetmeyin” demek, onu şerrinden arındırın, onu şerre, asiye, isyancıya, haddi aşana bırakmayın demektir…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti