Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Edep; Ya Hu – 114

“Bir sure inzal edildiğinde onlardan kimi ‘bu hanginizin imanını artırdı?’ der. İman etmiş olanlara gelince; onların imanı artmıştır, onlar müjdeleşip seviniyorlar. Kalplerinde hastalık olanlara gelince, inzal ettiklerimiz onların pisliğine pislik katıp artırmış ve onlar kâfir oldukları halde ölmüşlerdir.” (Tevbe 124, 125)
Ayette şimdi dikkatimizi çekmesi gereken önemli şey ayetin kalp hastalığından bahsediyor olmasıdır. Tevbe 125, kalbin hasta olabileceğini, kalbi hasta olanların Allah hükümlerine karşı alaylı davrandıklarını bize gösteriyor, öğretiyor.
“Ey iman edenler, müşrikler ancak bir neces (pislik)tir (Tevbe 28).”
Müşriklik/şirk ayetlerde “kir ve pislik” kabul edildiği için Tevbe Sûresi 125. ayet; “kalplerinde hastalık olanlara gelince, inzal ettiklerimiz onların pisliğine pislik katıp artırmış ve onlar kâfir oldukları halde ölmüşlerdir” diyor.
“Kalplerinde hastalık olanların, dairenin bize isabet etmesinden korkuyoruz diyerek yahudi ve nasaranın arasına süratle daldıklarını görürsün. Umulur ki Allah feth olarak gelir veya indirilen bir emr getirir de enfüslerinde sıraladıkları üzerine nadim olurlar (Maide 52).”
Ayetin üstüne ve altına bakıldığında mana daha iyi görülür. Bu ayetteki ifadeler, Efendimiz (SAV) zamanında savaşa çağırılan ama kalplerinde hastalık olanlara aittir. Kalplerinde hastalık olanların “dairenin bize isabet etmesinden korkuyoruz” derken kast ettikleri şudur: Dairenin yani zafer yerine mağlubiyetin, refah yerine sıkıntı ve darlığın bize isabet etmesinden korkuyoruz. Onların yani o zamanki karşı tarafın, koşup gidip yahudi ve nasara arasına süratle daldıklarını görürsün. Umulur ki Allah feth olarak gelir veya indirilen bir emr getirir de enfüslerinde sıraladıkları üzerine nadim olurlar. Maide Sûresi 52. ayet de bize kalbin hastalanabileceğini söyledi. Eğer rabbine yönelmemişse, ayetler bize bu kalbin “hasta kalp” kabul edildiğini söylüyor.
“Allah böyle yapar ki kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kasvetli olan kimseler için şeytanın kattığı şeyi bir fitne kılsın diye. Muhakkak ki zalimler uzak bir şikak içindedirler (Hac 53).”
Hac Sûresi 52. ayet bir olaydan bahseder; Rasul ve nebilerin istisnasız hepsi, gelip de Hakk yolda açıklamalar yaptıklarında veya bir temennide bulunduklarında, bir ideallerini dile getirdiklerinde şeytan mutlaka beşeri yaklaşımlar katar. Allah’ın emriyle! Hac Sûresi 53. ayet işte bunu açıklıyor: Allah böyle yapar ki kalplerinde hastalık bulunanlar ve kalbleri kasvetli kimseler için şeytanın kattığı şeyi bir “fitne” kılsın.
Ayetlerde geçen “fitne” kelimesi özellikle “ikilem” manasındadır. Fitne ikilem demektir. “Ya Allah’ın dediği gibi değilse, ya Allah yoksa, ya öyle olmayacaksa, ya öldükten sonra dirilmeyeceksek?” gibi vesveselerle kişiyi sürekli ikilemde tutar. İkilem ise şeytaniyettir!
Şeytaniyeti görev olarak alan İblis “ikilemi” başlatarak bu görevin ilk icracısı olmuştur, sonra da bu görevle görevlendirilmiştir. Bu görevi alacağı için ilk icraatını yapmış; Rabbi ona, “secde et” dediği zaman o ikileme düşmüş ve Âdem’e secde etmemiştir. Melaike behemehâl secde ettiği halde İblis secde etmemiştir. Çünkü kâfirlerdendi, yani kafası fitne fücurdu. İşte bu yüzden fitne, seni Allah’a karşı ortak çıkaran fikirlerindir. Allah’a karşı “ben de varım, ben de düşünürüm, Allah öyle diyor ben de böyle diyorum” diyen bir sistemin ismidir fitne! Ayetlerde fitne geçtiğinde, normal hayatta insanların birbirlerini kışkırtmalarını düşünmeyin. Fitne, sizi Allah’a karşı kışkırtan ve kendinizi O’na ortak koşturtacak fikirlerdir. Bu yüzden Hac Sûresi 53 “şeytanın kattığı şeyi bir fitne kılsın diye” diyor ve ekliyor: “Muhakkak ki zalimler uzak bir şikak içindedirler.“
Ankebut Sûresi 2. ayet bunu daha kolay anlamamızı sağlayacak inşaAllah: “İnsanlar fitneye düşürülmeksizin ‘iman ettik’ demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar?”
Ayet çok korkutucu… Siz fitneye düşürülmeksizin “iman ettik” demenizle bırakılıverileceğinizi mi sanıyorsunuz? Bu ayet Hac Sûresi 53. ayeti daha iyi anlamamızı ve tefekkür etmemizi de sağlar…
“Ve bir de kendilerine ilim verilenler, onun Rabbinden Hakk olduğunu bilsinler de ona iman etsinler ve ona kalbleri ihbât etsin (mutmain olsun). Muhakkak ki Allah, iman etmiş kimseleri Sırat-ı Müstakıym’e hidayet edendir (Hac 54).”
Ayette “kendilerine ilim verilenler” geçti. Biraz önceki ayet zalimlerden, kalbi hastalıklı kasvetli olanlardan bahsetmişti. Hac-54’de ise “kendilerine ilim verilenler, onun Rabbinden Hakk olduğunu bilsinler, ona iman etsinler ve ona kalbleri ihbât etsin (mutmain olsun)” ifadesi var. Ayetlerde “kendilerine ilim verilenler” denilen grup kimlerdir? Bunun detayına bakıldığında “ilim verilenler” Lüb’ü aktif olanlardır. Nebi ve rasullerin açıkladıklarını duydukları zaman şeytan onlara fitne verir ki onlar da o fitneye karşı bir savunma duygusu oluşturarak “hayır, bu Hakk’tır” desinler. “Hayır, bu Hakk’tır” desinler de ona iman etsinler ve ona kalbleri mutmain olsun, kalpleri onu tespitlesin. Bunun insan için hikmetini göreceğiz.
Rasul ve Nebi bir şey söylediğinde fuadın kuvvetli ve geri dönüşsüz analiz ve sentez yapabilmesi için bir “karşı tez” lazım. Karşı tez nasıl oluşacak? İşte karşı tezi de şeytan verir, fitne olarak verir. Bu fitne karşısında karşı tezi seven, kalbi hastalıklı ve kasvetli olan kaybeder! Ama kendisine ilim verilenler ne yapar? Onlar bu karşı tez vasıtasıyla fuadlarını daha kuvvetli çalıştırırlar. O analiz ve sentezde karşı tezle mücadele eden fuad öyle bir fikir çıkarır ki, kişi “Nebi ve Rasulün söylediği Hakk’tır” der. Ve böylece o bilgi kalbe girer, kalb mutmain olur yani o bilgiyi tespit eder, sabitler. Bu durumda, nebi ve rasulün bilgisi artık o kulun bilgisi olmuştur. Beyin işte o zaman o bilgiye yönelik fiiller ortaya koymaya hazırdır. Niye böyle? Bu mekanizma çalışsın diye! “Sadr, kalb, fuad, lüb mekanizması” çalışsın diye Allah böyle yapar” diyor ayette. Ve ayet şöyle bitiyor:
Muhakkak ki Allah iman etmiş kimseleri Sırat-ı Müstakıyme hidayet edendir…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER