Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -13-

DUA EDERKEN ESMALAR ÖNEMLİ
Dualarda şu söyleyeceğimi bir hassasiyet olarak düşünebiliriz: Rabbimizi veren değil de ikram eden olarak görerek dua etmek. O ikram edendir. Dolayısıyla, dua ederken “ya Rabbi bana şu aklı veriver” yerine, “ya Rabbi bana şu aklı ikram ediver, şu anlayışı ikram ediver” demek iyidir, bu güzel bir dua fiilidir: İkramda bulun ya Rabbi, diyoruz. Çünkü Allah ikramı sever, O ikram sahibidir: Zül Celali Vel İkram. “ya Rabbi Sen ikram sahibisin, bana bunları ikram ediver, bunları bana hayrlı olacak şekilde ikram ediver ya Rabbi; ya Zel Celali Vel İkram” deriz. “Bunları bana hayrlı olacak şekilde lütfediver ya Rabbi, ya Latif, ya Latif, ya Latif…” Biliyoruz ki O’nun ikram edeceklerini bir şey yaparak kazanamayız. Bunlar bir şey yaparak kazanılmaz. Dolayısıyla, bir şey yapmadığımız halde bol veren lazım ki o da Vehhab’tır; ya Vehhab, ya Vehhab… Bütün bunları verince büyük bir fadl sahibi olması lazım, işte O Zül Fadlil Azim’dir. Zül Fadlil Azim, Zül Celali vel İkram, Latif, Vehhab olan Allah’ım… Eğer cenneti de istiyorsak, cenneti isteyeceğimiz isimler “ya Latif, ya Hannan, ya Mennan”dır. Bu üç isim yani bu kanunlar cenneti oluşturur. Esmalarla duayı fark ettiniz mi? Böyle birçok esmayı dua şeklinde ama hep duygularına girerek kullanabiliriz. O zaman o duygularla ne hallere gelirsiniz. O zaman “ben bazı esmaları zikrediyorum ama aklım başka şeylerde” gibi bir durum olmaz, çünkü hepsini birleştirdiniz. Esas zikrullahı gördünüz mü? Duygusuna girmeden, takliden yapılırsa etkisi olur mu? Tabi ki, diğeri de olur, o yanlış değil ki. Hepsinin yeri var. O yüzden esmaların manalarına bakıp “ben bunu nasıl gündemime alırım, duama nasıl katarım” diye bakmalıyız. Böyle yaparsak o zaman güzel bir kompozisyon oluşturmuş oluruz; bu bizi çok mutlu eder, mutmain eder yani. Esmalarla ilgili olarak, onların yani o kanunların hadim (görevli) meleklerinin olduğu söylenir. Görevli o melekler emir alırsa, zaten o esmayı yerine getirmek üzere birçok güzellikler yaşarsınız hayrlısıyla.
DUYGULARINIZI DUAYA ÇEVİRDİĞİNİZDE
CÜMLELERİNİZ GÜZEL OLUR
Son paylaşımlarımızda “On kadar madde saymıştık, şöyle cümle kurmayalım” diye, şimdi onlarla ilgili devam edelim. Cümle kurarken “şöyle cümle kurmayalım” dediğimiz, dikkat edeceğimiz konularla ilgili sıraladığımız maddeler için şöyle bir antrenman yapacağız. O on maddeyi mümkün olduğunca aklımızda tutup, bir cümle kuracağımızda bunlardan hangisine giriyor diye bakmamız lazım. O dokuz madde aslında hepsi iç içe. Mesela suçlama ile şikâyet iç içe şeyler, yüceltme ve övgü iç içe şeyler. Bazen biri ağır basar, o yüzden isim onundur ama içinde diğerleri de vardır. Bir marifetten bahsedildiği zaman yüceltme dikkati çeker. Mesela bir arkadaşın eşi evine gittiğimizde bize bir ikramda bulundu diyelim. Ona “bunu annen mi iyi yapar, eşin mi?” diye sorduğumuzda alacağımız cevap önemlidir. Hem eşini hem annesini yücelten bir cevap mı verecek? Yanlış kıyas yapan bir cevap mı verecek? Annesiyle eşini kıyaslayıp tuzağa düşecek mi?. Peki, cümlelerinin yanlış olduğunu nerden anlayacağız? Eğer eşi ve annesine övgü cümleleri kurarken onlara müstakillik yani ilahlık verirse yanlış demektir. Değilse hiç mi bir şeye güzel demeyeceğiz, beğenmeyeceğiz, övmeyeceğiz? Elbette beğeneceğiz, takdir edeceğiz. Ama övgü cümlesi kurulurken ilahlık veriliyorsa, onun ilahlık iddiasını yüceltiyorsanız tehlikeli olur. “Eşim bunu öyle yapar ki kimse öyle yapamaz, onun eline kimse su dökemez, o bu işi bilir” gibi ilahlığını yükselten cümleler yanlıştır. Annesini niye sorduk? Kıyas yapması için. Eşin mi annen mi denince iki tane ilah çıktı karşısına: Anne ilahı ve kadın ilahı. Onları kıyaslayacak. O kıyasta onların ilahlıklarını kıyaslarsa bu bizim listede yer alan kıyas kapsamına girer. O yüzden, konuşurken “öyle miydi, böyle miydi” diye tereddüt edeceğimiz için, baştan kendimize mümkün oluğunca çok yasak koymamız lazım ki, övgü cümlesi kurarken korkalım, kıyas cümlesinden korkalım. Önce bir korkalım, mümkün olduğunca ki bizdeki o hücreler işlevsiz hale gelsin, çalışamaz hale gelsin. Böylece onların önünü açmadan konuşalım, cümlelerimizi duaya çevirelim, mesela “Rabbim razı oluverir İnşaAllah, eşim bunu güzel yapmış, MaşaAllah” diyelim. Billahi imandaysanız duygularınızı duaya çevirdiğinizde cümleleriniz güzel olur. Ama duaya çevirmediğinizde tehlikelidir, o ilah cümlesi olur. “Elhamdülillah, annem de iyi yapar, eşim de” demeliyiz, onları ayırt etmemiz çok doğru olmaz. Eşimizin yaptığını eşim yaptı diye sevmeli, annemizinkini de annem yaptı diye. “Rabbim hepsinden razı olur İnşaAllah” dediğinizde kıyas tuzağına düşmemiş ve dua etmiş olursunuz. Ama onları yarışa sokarsanız, hatta annenizi arayıp “anne, bana pasta-börek işlerini eşin mi annen mi iyi yapar dediler, ben annem iyi yapar dedim” derseniz, onun ilahlığını kuvvetlendirirsiniz. Mesela, “pilavı annen mi güzel yapar, hanımın mı?” denildiğinde, işin içine ufak bir yalan girmiyor mu? İçimizden “annem” yapar dediğimiz halde ikisi de demek yanlış mı olur, diye sorulabilir. İçinizden öyle demeyin, niye öyle diyorsunuz? Öyle demeseniz ne olur ki? İkisi de güzel pilav yapıyor olsa ne olur ki? Efendimiz (SAV)’in biz hiç o hallerini bilmiyoruz, bize onun o hallerini anlatmıyorlar. Yemekle ilgili daha eşlerinden birisine “ben ne yiyeceğim?” dememiş! Ve bu Rasulullah! Bir köyün muhtarı bile çevresine ne emirler veriyor, ama Rasulullah eşlerinden birine hiç “bugün ne yiyeceğiz?” dememiş. Koymuşlarsa yemiş, koymamışlarsa yememiş. Gerekirse oruç tutmuş. Tutar veya tutmaz, o ayrı bir iş. Veya önüne bir şeyler konulmuş. Önüne gelenin diyelim ki hepsinden hoşlanmayabilir, o durumda hiç hakkında “iyi değil, şöyle, böyle” gibi bir yorum yapmamış. Beğendiğine “güzel” demiş bir iki yorum yapmış ama beğenmemişse yorum yapmamış. Bakın, bu Rasul ahlakı. Siz de, ikisinin pilavını da sevseniz ne olur ki? İkisi de size güzel gelse ne olur? Eşinin yaptığı pilav da ileride sizin çocuğunuzun annesinin pilavı olacak, unutmayın; o da onu sevecek, annemin pilavı diye! İkisini de sevseniz ne olur ki! Tekasür Suresi, bu yüzden çok önemli… Dünyada yücelttikleri yetmiyor bir de mezarına gidiyorlar, yüceltmek için. Ayet; annem şöyleydi, babam böyleydi deyip yüceltmek için bir de mezarlara gidiyorsunuz diyor.
ÖVGÜ SÖZ KONUSU OLUNCA ÇOK KORKMALI
Yüceltme işi, yüceltme cümleleri, bir marifet söz konusuysa, bir marifet konuşuluyorsa oradan anlaşılır. Marifet dedik diye çok önemli, özel bir şey düşünmeyin, konu ne olursa olsun böyledir. Yazma çizmeden tutun da ne aklınıza geliyorsa… Özellikle çocuklarınızın marifetlerini, başarılarını, yeteneklerini konuşurken dikkat edin. O diyelim ki güzel konuşuyordur, güzel bir şey yapıyordur, çok korkmak lazım. Ona ait o marifeti söylerken sığınmadan, korkmadan, duaya çevirmeden, onu yücelten cümleler kurmamak lazım. O zaman siz, nazar gibi başka şeyleri de çağırıyorsunuz demektir. Yüceltme işi, en fazla başarılı olunan işlerle ilgili yapılır. Ve en fazla övgü ve yüceltmeyi insan kendine yapar, kendine yapmayı, kendini övmeyi ve yüceltmeyi daha çok sever. Muhafaza buyuruver ya Rabbi. Bizim bu sayfada sizlere “şunu yapmayın, şöyle konuşmayın” dediğimiz şeyler, Esfele Safiliyn dünyada çok önemli ve yapılması gereken şeylerdir. Mesela onlara ait dünyanın bir psikologuna gidin, sizlere bunları önerir, bizim yapmayın dediklerimizi o yapın diye önerir.
Dikkatli okuyanlar fark edecektir, biz yıllardır bu konuları farklı açılardan bakarak ama bu konuları ele alıyoruz. Bu yazıları yeni okumaya başlamış ve bu konuları hiç duymamış kişiler için ilk anda bu yazıların çok manası yokmuş gibi gelebilir. Yıllardır paylaştığımız arka plandaki bilgileri görmemiş veya önemsememiş, onları yaşama gayretine girmemiş kişi bunları okursa, okuduğunda oluşacak sonuç evcilleştirilen yabani at gibi olur, ona benzer; o artık sırtına insan bindirmeye başlamıştır, onu gören biri “ne nazik bir insan olmuş, artık onu bunu tepmiyor” der. O artık sırtına binilen at gibi olur. O durum başka bir şey… Bu iş doğru iman ve doğru şükürle beraber olduğu zaman başka bir şeydir.
DUA CÜMLELERİ KURAMADIKTAN SONRA
BİR SÜRÜ FELSEFE ÖĞRENSEK NEYE YARAR?
Biz bu paylaşımlarla ne yapmaya çalışıyoruz, neyi hedefliyoruz? Biz bu işe doğru iman ve şükürle talip olduğumuz için, bizdeki yanlışla görevli beyin hücrelerini öldürüyoruz. Diğeri de beyin hücrelerini öldürdü diyelim, onda ne açılacak? Açılacak bir şey yok! Açılacak bir şey olması için kişide Billahi manada idrakın olması lazım. Bu idrak olmalı ki açılsın. İşte insandaki o idrak bekliyor, beni açsın diye. Onun açılmasını ne engelliyor? Onu engelleyen bizim on madde halinde listelediğimiz kapsamdaki cümlelerimiz. O idrakın (fıtrata ait halin) üstüne o cümleler ve duygular öyle kalın bir zırh yapmış ki ona dokunamıyorsunuz. O zırhı kaldırsak sivilce patlayacak, bu hale gelmiş, MaşaAllah, ama ona bir dokunabilsek.
Paylaşılanların sırf konuşmayla, cümlelerle ilgili kısmına bakınca, bazı uzak doğu felsefecilerini takip edenlerden bana “bunları şu da söylüyor” diyenler oluyor, o felsefelerden isimler veriyorlar. Şöyle bir şey olabilir mi? Bir kişi bir bardak taşırken diyelim ki düşürdü kırdı. Siz diyelim ki o felsefelerden birindesiniz ve bardağı düşüren kişi için suçlayan cümle kurmadınız, “öyle taşırsan kırılır elbette” demediniz. Ama ne diyeceksiniz? Dua edebilir misiniz? Hayrlısı olsun İnşaAllah diyebilir misiniz? Rabbim bunun şerlerinden bizi koruyuver İnşaAllah diyebilir misiniz? Böyle cümleler kuramazsınız. O zaman bu bilgileri öğrenmek neye yarar? O cümleleri kurmayıp yerine dua cümlesi koymadıktan sonra o tezekkür ne işe yarar ki? Elbette bu cümle tarzları bilinmeyen şeyler değil. Ama şunu soruyorum: Bilinen şeyleri niye onlar kullanıyor da biz kullanmıyoruz? Oysa o ilim esas bizim için, esas bize lazım. Onlar bu bilgileri kullanarak evrim yapamıyorlar. Meditasyon seanslarını hiç görmedim ama tahmin ediyorum ve duyduklarımdan da çıkarıyoruz. Tabi günümüzde onların çoğu ticari şeyler. Fakat oraya gidince huzur bulduğuna kuvvetle inananlar var. Ne yapıyorlar? Meditasyon gözlükleri var, biz o gözlükleri uyurken ışığa karşı kullanıyoruz, ışığı kessin de dünyayı hissetmemi azaltsın diye. Zikrullahta, secdede, seccadede zaman zaman kullanıyorum. Işığı iki türlü kesersiniz. Bir gözlerinizi kapatarak, bir de göz bandıyla. Göz açıkken ışığı kesmek önemlidir. Bu yüzden, karanlıkta gözlerin açık olması lazım, secdede de… Secdede gözlerinizi açarsınız. Bir zikrullah yapacağınızda en önemli şartlardan birisi huzurdur. Siz tam zikrullah çalışmasına gidiyorsunuz, evde kafanızı karıştırdılar, huzurunuz gitti, bekleyin ki gelsin… Olmaz. Olacak iş huzur süresince olur, o huzur bozuldu mu olmaz. Huzurlu olmak gerekiyor, huzuru yakalayacaksınız.
Kandil gecemiz, Cumamız mübarek oluverir inşaAllah…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER