Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 134

Talibin öncelikle öğrenmesi gereken şudur: “Müstakilen varım ve muhtarım” iddiası nasıl reddedilir? Bir de “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına nasıl sahip çıkılır? Önce o iddiaya nasıl sahip çıkılıyor, onu görelim. Kişi “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını bilmez, fark etmez veya reddetmezse sahip çıkış kendiliğinden, otomatik olarak gerçekleşir. Onu reddediş ise akıl ve mücadele gerektirir. Müstakilen varım ve muhtarım iddiasına sahip çıkmak için özel bir gayret gerekmezken reddetmek için özel gayret gerekmektedir.
Müstakilen varım ve muhtarım iddiasını reddediş öncelikle bir beyan gerektirir; bu reddediş beyan edilmelidir. Eğer beyan eden kişi bu iddianın varlığını fark ederek reddeder, bu iddiayı görerek, hissederek reddeder ve bir beyanda bulunursa bu çok değerli bir beyan olur.
Bu reddediş için yapılacak beyanın iki boyutu vardır: Birisi “ben müstakilen var ve muhtar iddiasını reddediyorum” açıklamasıdır. Diğeri ise “ben Allah’a Billahi anlamda iman ediyorum”dur.
“Ben müstakilen varım ve muhtarım iddiasını reddediyorum” halini kişi şöyle söyler: Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu. Siz böyle söylediğiniz zaman aslında “Allahım, müstakilen varım ve muhtarım iddiasını reddediyorum” beyanı yapmış olursunuz. İkinci beyan ise “Ben Allah’a Billahi anlamda iman ediyorum” demektir. Bu nasıl söylenir? “Amentü Billahi” diyerek… Siz “Amentü Billahi” dediğinizde “ben Allah’a Billahi anlamda iman ediyorum” diye beyanda bulunmuş olursunuz. Bu noktada şunu lütfen çok önemseyin, bu beyanların meali ile yetinilmemelidir, bunlardaki manasal açılımlar çok önemlidir. Bu beyanların manasal açılımlarını kişi fark etmez ve yaşamazsa, bu beyanlarını açıklayacağımız manasal açılımlar çerçevesinde yapmaz ise o manaya göre hayat tarzı oluşturması mümkün olmaz. Bu yüzden, bu kapsamdaki kavramların manasal açılımlarını merak ederseniz ki onları “duniHi algı ve zannları, müstakilen varım ve muhtarım iddiası, Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisi” gibi kelimelerle ele alıyoruz, lütfen “Aşağıların Aşağısı” kitapçığımızı incelemeye alın. Bakın okuyun demiyorum. Bir ders çalışır gibi, bir matematik çalışır gibi inceleyerek çalışmak gerekiyor.
Eğer bir kişi “eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu” beyanında bulunduysa bunun manasal açılımı şudur: “Kesinlikle şehadet ederim ki Müstakilen VAR ve Muhtar olan ancak Allah’tır. Başka Müstakilen VAR ve Muhtar YOKTUR. Başka müstakilen var ve muhtar iddiaları yalandır, iftiradır, batıldır, YOK hükmündedir. Yine kesinlikle şehadet ederim ki Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz, O’nun Kulu ve Rasulü’dür.”
İkinci beyanımız “Amentü Billahi” yani “ben Allah’a Billahi anlamda iman ediyorum” cümlesidir. Bu beyanın yani “Amentü Billahi”nin manasal açılımı ise şöyledir: “DuniHi algı ve zannlarını reddediyorum, sadrımı bu zannlardan ve onun heva ve heveslerinden temizlemeye çalışıyorum.” Biz “Amentü Billahi” demekle bunu kast ediyoruz.
Bir kişi İslam dinini tercih etmişse, birsi ilk kez İslam dinine girecek ise, ona bu yüzden ilkin bu beyanlar söylettirilir. “Bunları söylersen İslam’a girmiş olursun” denmesinin sebebi odur. Bu beyanlar olmazsa olmaz… Ama bu beyanların manasını, manasal açılımını kişi bilmezse de olmazsa olmaz… Bilmekten öte, bu manalar üzerine hayat tarzı oluşturmazsa da olmazsa olmaz…
“Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu” bizim için başlangıç şahitliğidir. Bu başlangıç şahitliğine dayanak Kur’an-ı Kerim açıklamalarıdır. Muhammed Sûresi 19. ayet : “Fa’lem ennehu la ilahe illallahu” bize bu şahitliği öğreten açıklamanın birisidir. Bir diğeri ise Fetih Sûresi 29. ayette öğretilen “Muhammedün Rasulullah” beynıdır. Bu ayetle Efendimiz (SAV)’in Rasulullah olduğu Allah tarafından açıklanmıştır, ayetle. Ve Muhammed Sûresi 19’la da gerçeğin, aranması, bulunması ve yaşanması gereken gerçeğin kesinlikle “La ilahe illallah” olduğu açıklanmıştır. İşte bu iki açıklamaya “Kur’an açıkladı, Allah söyledi” diye kişi şahitlik yapar. Daha başlarken şahitlik yapılmasının, başlangıçtaki ilk şahitliğin sebebi Allah söyledi diyedir. Allah dedi ki: “Gerçek olan la ilahe illallah’tır.” Öyleyse ben buna şehitlik yaparım… Neden? Çünkü Allah söyledi. Ben yine şahitlik yaparım ki Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Allah’ın Rasulü’dür. Neden? Çünkü Kur’an’da Allah O’nun Rasulullah olduğunu söyledi.
Elbette başlangıçta yapılan bu beyanın, bu şahitliğin önü Biiznillah açıktır. Nasıl bir açıklık vardır, bunu hem bir örnek hem de bir dayanakla incelemeye çalışalım.
Bakara Sûresi-260: “İbrahim Rabbine “ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Rabbi ona: “yoksa inanmadın mı?” dedi. İbrahim: “Hayır, inandım. Fakat kalbimin mutmain olması için görmek istedim.” dedi. Bunun üzerine Allah “öyleyse dört tane kuş yakala. Onları yanına al. Kendine alıştır, seni tanısınlar. Sonra kesip parçala. Her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır. O seni tanıyan, sana alışmış olan kuşlar koşarak sana gelirler. Bil ki Allah Aziyzün Hakiym’dir.”
Konumuz olmadığı için şimdi bu ayeti ele almayacağız, bu ayetten şehadetimizle ilgili bir ders çıkaracağız. Hz. İbrahim (AS) Rabbinden ölüleri dirilteceği bilgisini aldı ve buna iman etti. Sorulsa, denseydi ki “sen bu konuya şahit misin?”, “evet, şahidim. Allah ölüleri diriltecektir” derdi. “Nereden biliyor da şahit oluyorsun?” diye sorulsa “Rabbim söyledi, ben de şahidim” derdi. Başlangıç şahitliğini gördünüz mü? İşte Kur’an’da onun bize öğretilişi…
“Bu şahitliğin önü Biiznillah açıktır” dedik ya, onu da Kur’an’dan görelim. Bakın, İbrahim (AS) sonra dedi ki: “Ya Rabbi, bu şahitliğime beni mutmain kıl, bana bu şahitlik yaptığım şeyi göster.” Ve Rabbi de ona bizzat onun üzerinden, bu işi İbrahim (AS)’ın kendisine yaptırarak ileri şahitliği gösterdi (Bakara 260).
Biz bu örneklerden alacağımız dersle Muhammed Sûresi 19’a ve Fetih Sûresi 29’a “Allah söyledi, Rabbim söyledi; öyleyse şahidim” der de başlangıç şahitliği yaparsak ve sonra “Allahım bu şehadetimi kabul buyuruver. Ya Rabbi, bu şehadetimle ilgili olarak kalbimi mutmain eyleyiver, bunu bana kolay ve güzel, hayrlı ve mübarek eyleyiver” dersek; önü açık olan bu şahitlikte kalbimizin mutmain olması için Rabbiniz yolumuzu açacaktır Biiznillah. Hatta sonra şöyle bir dua ile de müracaat etmek ve bu duayı da alışkanlık haline getirmek gerekir. “Eşhedü en le ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu. Eşhedü en la ilahe illallahul Ehadüs Samedüllezi lem yelid ve lem yuled ve lem yekûn lehû küfüven Ehad, Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu” diyerek şehadetinizi yaptınız ve istiyorsunuz: “Ya Rabbi, Alâ hazihiş-Şehâdeti Nahya ve Aleyhâ Nemûtû ve Aleyhâ Nüb’asu İnşaAllah (Âmin).” Allahım, bir şehadet yaptım, lütfen, lütfen ya Rabbi, beni yaptığım bu şehadet üzere yaşat. Bu şehadete göre bir hayat tarzı oluşturmama yardım et, izin ver, destek ver, bunu bana ikram et, emir buyuruver ya Rabbi… Ve lütfen ya Rabbi, yapmış olduğum bu şehadete göre canımı al ve lütfen ya Rabbi, bu yapmış olduğum şehadete göre de beni yeniden dirilt (Âmin)… Çok güzel değil mi?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER