Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 209 – “Müstakilen Varım” demek

Enbiya Sûresi 29 ayet, müminlere “mütekebbir, müşrik ve hanif” idrakları ve bunların ilişkisini, bunların nasıl birbirlerinin zıttı olduklarını anlatabilmek üzere bir öğüt verir ve “kim şöyle söylerse…” diyerek uyarır:
Euzü billahi mineş şeytanir racim. Bismillahir Rahmanir Rahiym. “Ve men yekul minhüm “inni ilahun min dûnihi” fe zalike neczihi cehennem, kezalike neczi’z zalimiyn: Onlardan kim “muhakkak ki ben O’nun dûnunda bir tanrıyım/ilahım” derse biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte zalimleri böyle cezalandırırız.”
Kur’an ve hadislerde “Dûnu, dȗnunda” ifadesi Allah için kullanılmışsa onun tam bir Türkçe karşılığı yoktur. Bu yüzden biz de “dûnunda” olarak veya “dȗniHİ, dȗnillahi” şeklinde kullanıyoruz. Öyleyse “dûnunda veya duniHİ” deyince ne demek istediğimizi biraz açıklayalım: Dȗnunda demek “Allah’ın dışında” bir şey demektir: Allah dışında, ayrıca, Allah’tan ayrı! Dûnunda ifadesine “Allah’ın dışında, ayrıca” manasını düşünerek bakarsak yerini bulabilir. Bu ayette “dûniHİ” geçiyor, HU ismiyle. Dûni’Hİ; HU’nun dışında, O’nun dışında, yani “Onlardan kim muhakkak ki ben O’nun dûnunda bir tanrıyım derse.” Ayette kesinlik var, “kesinlikle ben” diyor. O kadar iddiasında sabit ki “kesinlikle” diyor. “Kim, muhakkak ki ben O’nun dûnunda, O’nun dışında, O’ndan ayrıca varım; yani bir tanrıyım derse onu cehennem ile cezalandırırız. İşte zalimleri böyle cezalandırırız.”
Çok önemli olan bu ayetin meali tüm meallerde aynıdır, elhamdülillah. Kelimeler o kadar net, o kadar yalın, o kadar açık ki, yerine şunu yazalım denilse yazılacak bir şey yok, bulunamaz. “Kim Onun dışında ben bir ilahım/tanrıyım derse biz onu cehennemle cezalandırırız.” Ayette “muhakkak ki ben Onun dûnunda bir tanrıyım, derse” diyor. Bu ayette uyarılan mana doğrultusunda birisine bir soru sormak isteyen kişi nasıl sorar: Sen tanrı mısın? “Sen tanrı mısın?” diye sorar. Bu yüzden biz de kendisindeki tanrılık hissiyatından, ilahlık iddiasından kurtulmak isteyenler için paylaştığımız kitapçığın adını “Sen Tanrı Mısın?” koyduk, elhamdülillah. Çünkü bu ayeti okuyunca kendinize ve başkasına sorunuz “sen tanrı mısın?” şeklinde olur. Enbiya Sûresi 29’un sorusu budur; sen tanrı mısın?
Soru: Sen tanrı mısın? Cevap “evet” ise, ayet yerinin cehennem olduğunu söyler. Bir kişi bilsin veya bilmesin, bilerek veya bilmeyerek “Müstakilen Varım ve Muhtarım” derse mütekebbir olur, buna uygun hayat tarzı uygularsa mütekebbirin ameli gerçekleşmiş olur. Bir başka deyişle; “benim de özgür gücüm var, özgürce hüküm verebilirim, benim de bana ait mülküm var” manalarına gelecek duygu düşünce, arzu, istek, heva heves, davranış ve hayat tarzları doğrudan “ben Onun dûnunda tanrıyım” demekten başka bir şey değildir.
Bu konuda Kur’an’ın bize uyarılarından birisi de Kasas Sûresi 68. ayettir. Kısa bir ayet ama bu da konumuzun bel kemiği özelliğinde bir ayet.
Euzü billahi mineş şeytanir racim. Bismillahir Rahmanir Rahiym. “Ve Rabbuke yahluku ma yeşau ve yahtar. Ma kane lehümül hıyaratü, sübhanallahi ve teâlâ amma yüşrikun: Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Şirk koştukları şeyden Allah Aliy ve Sübhandır.”
Kur’an ayetlerinin özellikle Yöneliş diliyle, Tevhid diliyle olanları iman edebileceğimiz bir bilgiyi içerir, tamamen iman üzerine bina edilmiştir, iman ile yaklaşılırsa işinize yarayacak öneriler içerir. Bu yüzden iman gözüyle baktığınızda bu ayet mealen diyor ki: Rabbin dilediğini yaratır ve seçer, onların (kulların) seçim hakkı yoktur. Şirk koştukları şeyden Allah Aliyy ve Sübhan’dır.” Bu mana da hemen hemen tüm meallerde aynıdır. Çünkü ifade çok açıktır, tevil edecek, yorumlayacak bir yan bulunamaz. Ayet çok yalın, sade ve anlaşılır. İnşaAllah bu iki ayeti tefsir ve lügatlerden kelime kelime inceleyin, çok tefekkür edin, lütfen…
Ayetin orijinalinde bir kelime geçiyor: Yahtar: Allah dilediğini seçer/yapar, onların seçim hakkı yoktur yani onlar “yahtar” değildir. Allah yahtardır, seçer, onların ihtiyarı yoktur. Eskiden Yurttaşlık Bilgisi diye bir ders olurdu, orada okurduk, köylerin yönetiminde bir heyet olarak “ihtiyar heyeti” olurdu. İhtiyar yaşlı değil tecrübeli demektir, tecrübesi nedeniyle “doğuyu seçen, yanılmayan” demektir. İhtiyar bir tecrübe kazanmış, bu tecrübe dolayısıyla bilgisi olan ve doğruyu seçen demektir. Biz yaşlı ve ihtiyarı, ikisini aynı manada kullanırız ama “ihtiyar sahibi” olmak farklıdır. Hatta herhangi bir konuda seçim hakkınız yoksa “bu konuda ihtiyarım yok” deriz. Ayete göre kullar “yahtar” değil. Allah “yahtar” olduğu halde, kulların seçim hakkı olmadığı halde birisi “yahtar”ı kullanırsa, “ben de yahtarım” derse, o zaman ona ne denir? Muhtar! İşte ona muhtar denir. “Allah yahtardır (muhtardır)” demek aynı zamanda “kullar muhtar değildir” demektir. Ayetle doğrudan bunu anlıyoruz. Ayette buyuruyor: Allah dilediğini yaratır ve seçer, onlar muhtar değildir. Bu kadar net! Dolayısıyla, buna rağmen “Ben de Müstakilen Varım ve Muhtarım” demek yanlıştır, bu ayetle men edilmiştir.
Sonuç: Enbiya Sûresi 29’a göre “Müstakilen Varım” demek, Kasas Sûresi 68’e göre de “Muhtarım” demek tehlikelidir. Hayatımıza bakalım, böyle dediğimiz, bu manaya gelen hallerimiz, tercihlerimiz var mı?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti