Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 225 – KENDİNİ HİSSETMEN VE KENDİNİ NE HİSSETTİĞİN

Tefekkürümüze bir soruyla başlayalım: Sendeki (kuldaki) tek gerçek nedir? “Sen bir yansımasın, sen bir hayalsin, sen bir ilmi suretsin” cümlelerini okudunuz, duydunuz. Bunları duyunca kişi demek ki bendeki hiç bir şey gerçek değilmiş der. Ama kulda gerçek olan bir şey var. Sendeki o tek gerçek “kendini hissetmen”dir. Tek gerçek budur; kendini hissetmen.
“Hissetme” ile ilgili önemli bir hususu basamaklarıyla ele alalım. Senin “Hissetme”yi fark edip düşünmenle birlikte kendini hissetmen “Kendini Hissetme Duygusu”na döner, o bir duygu olur, bir duygu hissedersin; fark ettiğin için artık o bir duygu olur. İşte bu duygudur ki kulda sapmaya müsait alanı oluşturur. Bütün bunlar yani kendini hissetmenin duyguya dönüşmesi süreci o kadar hızlı olur ki, onları bu anlattığımız şekilde ayırt etmen mümkün olmaz. Bu yüzen, bu paylaşımlarımızla onları ayırt etmenin ilmini, yöntemini oluşturmaya çalışıyoruz. Normalde insanlar bu konuyu fark edip, önemseyip üstüne düşünmez. Bu konuları önemsemezler, onlar için bu önemli değildir.
Kendini hissetmen “Kendini Hissetme Duygusu”na dönüştüğünde hemen sonra, hemen sonra kendini “ne hissettiğin” devreye girer, bu basamak oluşur. Bakın üç aşama: 1) Kendini Hissetme: Esas gerçek bu ve bu gerçekten uzaklaşıyorsun. 2) Kendini hissetmeni fark ettiğin anda o kendini hissetme duygusu haline geldi. 3) Ve hemen, hemen akabinde kendini ne hissettiğin devreye girdi.
Şimdi, gerçekte var olan ve gerçekte yok olanı tanımlayacağız: Var olan “kendini hissetmen”dir, yok olan “kendini ne hissettiğin”dir. Esas gerçek olan, Evvel Ahir Zahir Batın olan, Ehad Samed olan “kendini hissetmen”dir ki bu var, VAR budur. Hatta ona “var” demek bile yanlış olur, ona ancak kul olarak bakıp “var” diyebiliriz. Zira sahibi açısından, ona “var” demek sınır oluşturur. Çünkü kul bir şeye “var” dediğinde onun sınırını çizer. Bu yüzden, “kendini hissetmen”e kul bakışıyla “var” diyebilirsin, ama sahibi açısından o kelime bile orada doğru olmaz. Peki, yok olan nedir? Yok olan ise senin “kendini ne hissettiğin”dir. Şuna lütfen dikkat edelim: Senin kendini ne hissettiğin yerde, sen o haldeyken kendini Yaradan bile hissetsen bu bir sapma noktasıdır ve yanlıştır. Böyle bir şey olamaz. Niye uyarıyorum? Böyle idraklar çoktur. Ama onların bu işten haberi yoktur. Allah Allah’tır, Kul Kul’dur. Kul Allah olamaz. Dedik ki, “kendini hissetmen” ve bir de “kendini ne hissettiğin” var, işte sen “kendini ne hissettiğin” o yere tefekkürünle Yaradan’la ilgili bir şey bile koysan, yani o boşluğu doldurmak için oraya ulvi kelimeler, cümleler yazsan bile o bir sapmadır. Çünkü onların hepsi zandır. Kendini ne hissettiğinle ilgili herşey zandır. Bu kutsal bir zan olabilir, ama sonuçta zandır. Peki, gerçek nedir?
Gerçek, tek gerçek kendini hissetmendir. Ancak, kendini ne hissettiğin yaşantıda o kadar baskın ve kuvvetlidir ki bu yüzden sen kendini hissetmeni kendini ne hissettiğin sanarsın. Bu cümleyi yakalayın: Kişinin “kendini ne hissettiği” hal o kadar kuvvetlidir ki o hali kişi “kendini hissetmesi” zanneder… “Kendini hissetmen” ve “kendini ne hissettiğin”in ayrımını yapmıştık. Kişide “kendini ne hissettiği” hal o kadar baskın ve kuvvetlidir ki bu yüzden asıl gerçek olan “kendini hissetme”yi de o sanar. Bu cümlenin altını önemle çizmiştik: “Kendini ne hissettiğin” hal dünyanın vehimsel şartları gereği o kadar kuvvetli ve baskındır ki; bu “kendini ne hissettiğin” duygusu içinde sen “kendini hissetmeni” de kendini ne hissettiğin sanarsın. “Kendini ne hissettiğini” tarif edersin ama onu “kendini hissetmen” sanarak tarif edersin. “Kendini hissediyor musun?” sorusuna “evet, kendimi hissediyorum, kendimi biliyorum” diye verdiğin cevap, aslında “kendini ne hissettiğin”dir. Tamam, oradan başlayacaksın ama, senin “kendini ne hissettiğin” sendeki “Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu”dur. Bu, “Hissetme”yi tefekkür ederken önemlidir. Kişi bu tefekküründe kayıtlı kendini hissetmesine, kaydına “Allah” derse yanlış olur. Çünkü o bir kayıt ve sen o kayda Allah diyorsan (Ben O’yum diyorsan) olmaz! Demek ki sen kendini öyle zannediyorsun, birinin kendisini Napolyon zannetmesi gibi. Onun kendisine Napolyon demesiyle o Napolyon olmuyor. Senin kendini ne hissettiğin bir kayıttır, sen tefekkür ederken bu kaydın altını yanlış zannlarla doldurursan olmaz; o iş zihinsel tuzaklarla doludur ve iş çok ciddidir. Bakın kendisini Napolyon sanana biz gülüp geçiyoruz ama o kendine gülmüyor, kendisini Napolyon sanıyor, o sanışla da yaşıyor. Dikkat edin, kendini Allah veya başka bir şey sanan da kendisine gülmüyor, o öyle sanıyor. Çünkü bir boşluğu öyle doldurdu. Ama onun doldurduğu kendini hissetme bir kayıttır, kendini ne hissettiğinin kaydıdır, bir zanndır. Senin kendini ne hissettiğin kayıttır.
Senin kendini ne hissettiğin hal neden kadar kuvvetli? Dünyadaki vehimsel şart bunu gerektirdiği için. Aksi halde vehim sistemi yani hologram yürümez. Bu mekanizmanın yürümesi bu hissin baskın ve kuvvetli olmasıyla çok ilişkilidir. Peki, biz ne yapmalıyız? Bir örnekle anlatmaya çalışayım. Aya giden bir füzeyi düşünün. Yoluna devam etmesi ve hedefine ulaşması için dünya atmosferinden çıkabilecek bir hıza ulaşmalı, yerçekimini yenmelidir, değil mi? Yerçekimini yenemezse atmosferde kalır. Onun gibi, sen de vehimsel şartları yenmelisin. Yenemezsen vehimsel şartların içinde kalırsın ve o şartlarda düşünürsün. Öyle bir hal olacak ki yerçekimini aşan füze gibi, vehimsel şartları geçeceksin, aşacaksın. Hem vehimsel şartların içinde olup hem de onu geçemezsin, çünkü o şartların içerisinde onun hükmü sürer. O şartlardan kurtulmanın yolu nedir? O şartları aşmanın yolu Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’ndan kaydı kaldırmaktır. Ancak böyle. Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’ndan kaydını kaldırdığında “kendini hissetmen”i fark edersin. Kayıt tam kalktığında o artık “Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu” değil, “Kendini Hissetmen”dir.
Şems 9: “Onu (nefsi) tezkiye eden gerçekten kurtulmuştur.” Nefsi kirinden/kaydından arındıran (tezkiye eden) gerçekten kurtulmuştur. Bunu geldiğimiz idrak cümleleriyle söylersek; Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun kaydını temizleyen gerçekten kurtulmuştur.
Şems 10: “Onu (nefsi) gömüp gizleyen ise gerçekten kaybetmiştir.” Özellikle haddi aşan, asi yapı ile “BEN” diyerek o kayıtla nefsi örten, gizleyen gerçekten kaybetmiştir.
Ulaştığımız idrakla bu ayetleri birleştirdiğinizde fark edilen mana, yakalanan nokta ne kadar güzel, değil mi?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti