Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Edep; Ya Hu – 226 – SAĞ-SOL, SAĞCI SOLCU

Size ilginç bir örnek vereyim ama bu örneği akıllarda kalması için vereceğim. Örnek çok basit… Bir şey ne kadar basitleştirilerek gösterilebilirse onunla o kadar büyük şeyler anlatılabilir. Yani bir şeyi ne kadar basitleştirerek gösterebiliyorsanız, o basitlik içerisinde çok büyük manaları anlatabilirsiniz. Gösterim veya örnek karmaşıksa, kişinin beyni o karmaşıklık içerisinde anlatılanın çok azını anlar, çünkü beynin oradan çıkması zor olur.
Örneğimiz bir çorap. Bu örnek, anlatmak istediğimiz mananın zihinlerde kalması için önemli, aynı zamanda beyninizi seyahat ettirecek de bir vesile. Bir çorabın düzgün halini ahseni takviyme misal olarak düşünün. Ahseni takviym hal dünyaya gelmekle ters çevrildi; çorabı ters çevirdik, dışını içeri aldık, içini dışarı çıkardık ve o esfele safiliyn oldu. Hala aynı çorap, aynı dokuma. Herşey aynı ama çirkin yüzünü çevirince esfele safiliyn oldu. Ahseni takviym denilen düz hali onun dünyaya gelen hali değil, dünyaya gelen hal o değil. O düz hal, Tiyn Sûresi’ndeki “yemin olsun ki insan en güzel surette yaratılmıştır” denilen ahseni takviym haldir. Sonra o “esfele safiliyn’e itilmiş/reddedilmiştir.” Çorabı ters çevirmekle aynısı oldu, esfele safiliyn oluştu, dünyaya o ters yapı geldi. Dünyaya böyle geliyoruz, dünyanın şartı bu, diğer türlü gelemeyiz. Dünya için şart bu, dünyanın şartı bu; esfele safiliyn halle gelmek. Dünyaya bu halden kurtulması için böyle gelen insan sonra ne yapıyor? Kendini bulduğu bu hale “BEN” diyor, sen bu pozisyonuna “BEN” diyorsun. Kendini bunun içinde bulduğun için kendini böyle hissediyorsun; kaydın bu ve sen buna “BEN” diyorsun. Bu esfele safiliyn hale yani çorabın ters çevrilmiş haline sahip çıkıyorsun, ben buyum diyorsun. Eğer bir kişi bu paylaşımlarımızda açıkladığımız manada nefs-i levvameye girmezse, ısrarla ve inatla ters pozisyonda yaşamayı sürdürürkenki haliyle de “amel” dediği işlerle meşgul olursa ne olur biliyor musunuz? Çorabın tersi olan bu esfele safiliyn hali âlim yapar, dindar yapar, bunu Hac’ca Umre’ye götürür. Ona çeşitli isimler/rütbeler verir; onu şeyh yapar, mehdi yapar, peygamber yapar… Ne yaparsan yapsın değişmez, hala çorap ters çünkü. Kaydın üstündeki etiket değişir, çorabın tersi değişmez. Çorap terstir.
Çorabın tersiyle anlatmaya çalıştığımız bu hal Kur’an’da “asi” olarak anlatılmıştır. Asidir, düze isyan etmiştir, ters davranmıştır, haddi aşmıştır. Çorabın düzelmiş haline Kur’an “Hanif” der. Hanif ahsene takviym haldir, diğeri yani esfele safiliyn hal hanif olamaz. Ona siz “Hanif” etiketi yapıştırabilirsiniz ama etiket var diye o hanif olmaz. Oysa gerçek Hanif’e etiket gerekmez. Düze çevirdiğiniz bu dünyada etiket yoktur zaten, “hal” var, o yüzden o hayatta etiket gerekmez.
Bu asi hali tanımak ve ondan kurtulmak niyetiyle onun bazı özelliklerini görelim. “Esfele safiliyn, asi, haddi aşmış” dediğimiz bu yapının ismi Kur’an’da çirkin olarak geçer, çirkin budur, buna çirkin denir. O size şeklen çok güzel gelebilir, onun şekline, fiziksel yapısına hayran olabilirsiniz ama onlar sizin zulmetteki vehimsel davranışlarınız. Kur’an’a göre bu hal çirkindir. Görüntüsü çirkin olan bu halin yaşantısı ise Kur’an’a göre necistir, pistir, Kur’an buna necis demiştir. Bu yapının pozisyonunun adı da soldur. Kur’an’da geçen sol ve sağı böyle anlamalıyız. Onların normal hayatımızdaki sol ve sağla, yani dünyanın kullandığı sol ve sağla, o siyasi bakışlarla hiç ilişkisi yoktur. Ters çevrilmiş bu halin, esfele safiliynin pozisyonunun adıdır sol. Sol onun yönüdür, yönünün adıdır. Görüntüsü çirkin, hayatı necis/pis, yönü sol olan bu yapının kalıbında buna yapışmış çok önemli bir özelliği vardır; ğıll. Bu esfele safiliyn yapıda ğıll vardır, bu yüzden Kur’an ona “şerrul beriyyeh” der, çünkü bu Kur’an’a göre yaratılmışların en şerlisidir. Ama sen onun peşindesin? Sen hep çorabın ters yüzüne “BEN” diyorsun, yatırımı hep ona yapıyorsun, onu süslüyor, onu gezdiriyor, onu önemsiyorsun… Oysa Kur’an ona pis dedi, çirkin dedi. Eğer kişi bir de böyle ölürse, onun ismi ashabı nar’dır, Kur’an ona “ashab-ı nar (ateş ehli)” ve “ashab-ı şimal (solcu)” diye isim verir. Bu haliyle aslında o kişi Yasin Sûresi 77. ayette tarif edilenin yaşayanıdır.
Yasin 77: “İnsan görmedi mi ki biz onu bir nutfeden yarattık. Böyle iken bir de bakarsın o apaçık bir hasımdır.”
Kişi dindar ve İslam’ı fark etmiş olsa da böyledir. Diğeri zaten Allah’a hasımdır; bu hasımlığı daha fazla, daha farklı yapar. İtiraz eder, isyan eder, reddeder; “Demişse demiş, ne olacak, biz böyle yaşıyoruz” der, Allah’a hep hasımdır. Ters yapıyı yani “esfele safiliyn”i değiştirmeden Allah’a hasımlıktan kurtulunmaz. Onun hali budur. Muhafaza buyur Allah’ım. Bir de zıddı olan ahsene takviym yapıdan bahsedelim. Eğer kişi yaşarken çorabı düzeltmişse, çorabın düzü haline gelebilirse, o zaman da “BEN” der, “BEN” demeye devam eder. Ama bu sefer ahsene takviym yapıya “BEN” der ve bu “BEN”in adı “B” Takdim Formu “BEN”dir. Asi olan diğer “BEN” deyişe “A” Takdim Formu “BEN” demiştik. Yunus Emre’nin “Bir BEN vardır BENde BENden içeru” deyişini hatırladınız mı? İşte kişi o “içeru BEN”i yani ters çevrildiği için içeride kalmış ama asıl olan “BEN”i dışarıya getirip düzeltebilirse ona hicret denir. Bu çorabın hicret etmiş halidir, çorabın tersi düze hicret etmiştir. Gerçek hicret budur: Asıl hicret “A” takdimiyle “BEN” hissedişten “B” takdimiyle “BEN” idrakına gelmektir. Hicretle ulaşılan bu “BEN” ahsene takviym yapıdır ve Kur’an-ı Kerim buna “güzel” demiştir, Kur’an’ın güzel dediği budur. Bunun yaşantısına da Kur’an tahir/temiz demiştir. Ayetteki “Tahir olmadan dokunmayın” denilen hal bu haldir. Bu halin pozisyonu ise sağ olarak tarif edilmiştir. Sağ ve sağcı bu idrakın adıdır.
Özetlersek: Çorabın tersi ile ifade edilen idrakla, o halle yapılan her şey Kur’an’da kınanmıştır, yanlıştır, batıldır. Kişi bu haliyle “BEN” derse, onun “BEN” derkenki her şeyi Kur’an’a göre soldur, o kişi solcudur, onun adı ayette “ashabı meş’emeh” diye geçer. Çorabın düz haliyle anlatmaya çalıştığımız “BEN” ise sağdır, o kişi sağcıdır, onlar sağcı, “ashabı meymeneh” olarak tanımlanır. Eğer çorabın dokuması hiç kalmazsa, yani kişi vehim yönetiminden tamamen çıkarsa o Es-sabikûndur, diğer ifadeyle Mukarrebûndur. Meymeneh (sağcılar) ve Sabikun (öncüler) denilen grupların kalıbı Ğıll’den temizlenmiştir. Ğıll Allah’a, Allah’ı hatırlatanlara ve Allah’ın sistemine duyulan nefretin adıdır. İşte onlarda bu ğıll yoktur. Bu yüzden de Kur’an onlara “hayrul beriyyeh” der, Kur’an’a göre “yaratılmışların en hayırlısı” bu haldir. Bir de bu halle ölürlerse onun adı ashab’ul cennet’tir. Ashabı meş’emeh (solcu) ashab-ı nardır. Ashabı nar denilen solcuların Kur’an’daki diğer ismi “ashabı şimal”dir. Ashab’ul cennet’in diğer adı ise “ashabı yemin”dir; sağcı bunlardır…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER