Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -255- DİDİŞMENİN BİR CAZİBESİ, BİR HAZZI VAR

Dedik ki: İnsanın rutin akıl seviyesi “Hakk ve batılı birbirinden ayırmalıyım” demeye, “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını ve duniHi algıyı duyarsa bunun tehlikesini ve yanlışlığını anlayabilmeye, “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasından kurtulmayı tercih etmeye, “bu tür konularda Kur’an’a başvurmalıyım” kararını almaya veya almamaya rahatlıkla yetebilecek seviyededir. İnsandaki rutin akıl seviyesi yetenektedir. Aklı kullanmanın birinci basamağı bu rutin akıl seviyesinden yararlanmaktır. Rutin akıl ile bu basamak yerine getirildiğinde, Kur’an’ın ve Rasulullah (SAV) Efendimiz’in açıklamalarına başvurmayı akıl ettiğinde ikinci basamak devreye girer; Kur’an ile, Kur’an’ın aklı ile akletmek başlar. Bu noktada aklı kullanmak Kur’an’ın verdiği aklı kullanmaktır artık. Bu sebeple, Kur’an aklını kullanmayı tercih edenler için, Allah’ın misalleri çok faydalı akıllardır; akledebilenler için… Bu konuda, Kehf Suresi 54. Ayette “hakikaten Biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat didişmeye en düşkün olan varlık insandır.” buyrulmaktadır.
“Zalimler, inkârcılar, fasıklar, Kur’an aklını akledemiyorlar, neden?” sorusunun cevabı bu ayette vardır. Çünkü bu tür insanlar Kur’an aklı ile didişirler. Ayet, bu tür insanların didişmeye en düşkün olduklarını belirtiyor. Buradan anlıyoruz ki bu insanlar için didişmenin bir cazibesi, bir hazzı var. Bu insanlar yani zalimler, inkârcılar ve fasıklar didişmeye mecburlar. Didişmeye bir mecburiyetleri var… Didişmek diye mana verdiğimiz kelime ayetin orijinalinde “cedelleşmek” olarak geçmektedir. Cedelleşmek, meallere baktığınız zaman “tartışmak” diye de meallendirilir, Türkçeleştirilir. Ancak, didişmek ile tartışmak birbirinden çok farklıdır. Tartışmak aslında bir bilimsel yöntemdir; “tartmak”tan gelir; ayrı gibi duran iki fikri savunmalarıyla tartmak demektir. Çok medeni bir iştir, yapılması gereken bir şeydir; ancak saygıyla, hürmetle yapılması gereken bir şeydir. İki fikir tartılır, bu yapılırken sesler yükselmeden yapılması gerekir. Seslerin yükselmesi didişmeyle ilgilidir. Dolayısıyla tartışmak çok farklı bir şeydir. Ağır basan fikri bulmak için yapılır. En güzeli aslında tartışma ile uzlaşma sağlanan fikirdir. O, uzlaşma sağlanan fikir İslam’a çok uygundur, çünkü Müslümanlar orta yol insanlarıdır.
Didişmek ise çok farklıdır ve tartışmayla hiç ilişkili değildir. Ayette bahsedilen didişmektir ve bu bilimsel bir yöntem değildir. Didişmek, bozmak, bozgunculuk yapmak, huzursuzluk çıkarmak, yaygara yapmak, kafa karıştırmak, şer oluşturmak gibi amaçların aracıdır. Tartışmada, kullanılan, sunulan veriler, belgeler ve onların güvenilir olması önemlidir. Didişme veriler üzerinden ilerlemez, didişmede tamamen huysuzluk ve kötü niyet vardır; didişme formatı huysuzluğu ve kötü niyeti içerir. Bu konuda çok önemli bir uyarıyı paylaşalım ki, sık yapılan bir yanlıştır bu konu. Çeşitli açık oturumlarda, karşılıklı sohbetlerde yapılan önemli bir yanlıştır. Bu yanlış nedir? Didişen bir kişiyle tartışan bir kişinin aynı ortamda, aynı yerde, aynı programda bulunması; bu durum yaygındır ve yanlıştır. Dikkat edin, bunlardan birisi didişiyor, diğeri tartışıyor. Tartışma yapan, tartışmaya çalışan kişi ortaya bazı bilgiler, veriler, belgeler koyuyor ve onları anlatmaya, onların anlaşılmasını sağlamaya çalışıyor. Oysa didişme yapan huzursuzluk ve bozgunluk çıkarmak için uğraşıyor, hatta bunu yaparken muhatabının sunduğu bilgi ve belgelerden bile bozmak ve huzursuzluk oluşturmak amaçlı yararlanıyor. Dolayısıyla buna lütfen çok dikkat edin; didiştiğini fark ettiğiniz bir kişiyle tartışmamaya özen gösterin, bu hatayı yapmamak lazım. Bu yüzden, sünnette böyle bir karşılıklı konuşma hiç olmamıştır; yani bir didişen ve bir tartışan sünnette yan yana gelmez. Bir açık oturumda, özellikle de imanla ilgili, İslam’la ilgili konular tartışılıyorken, farklı fikirlerden kişiler olsun diye iki kişiyi yan yana getiriyorlar. Eğer bu kişilerden birisi gerçekten Hakk’ı savunmaya çalışıyorsa onun elinde doğru belgeler ve bilgiler vardır. Bu kişi o belge ve bilgilerle tartışmak için gayret eder, çırpınır durur. Oysa diğeri tartışmak için gelmiş birisi değil, bu yüzden o didişiyor! Öyle ki sizin sunduğunuz belgelerle didişiyor, verilerle didişiyor, ne söylüyorsanız onunla didişiyor… Bunu yaparken de işini sakin yapıyor, böylece didişiyor izlenimi vermiyor. Oysa tartışan kişi gerçeği anlattığı ve doğru iş yaptığı halde bunu karşısındakine anlatabilmek için çırpınırken sakinliğini koruyamıyor. Niye? Çünkü karşıdakine gerçeği bir türlü anlatamadığını düşünüyor. Lütfen dikkat edin, dünyada böyle bir şey yok! Didişmeyle tartışma aynı yerde, aynı anda yani karşılıklı olmaz, bu usül İslam’a uygun değildir; böyle bir olay önerilmiş değildir, sünnette böyle bir karşılıklı konuşma yoktur. Dolayısıyla, Kehf Suresi 54. Ayette belirtilen ve özellikle “zalim, kâfir ve fasık vasıflı insanların” çok düşkün oldukları davranış biçimi olarak tanımlanan “cedelleşme”, tartışma değildir, bir didişmedir.
Amentü Billahi demiş ve duniHi algı ve zannlarından temizlenme gayreti içerisine girmiş olan imanlı kardeşlerimiz, kendilerine hakemlik yaparak böyle bir didişmenin izlerini davranışlarında aramalı, bulmalı, önemsemeli, reddetmeli ve bu davranışı terk etmelidirler. İnanan kardeşlerimizin bu konuda karşılarına çıkan ve onları kandıran bir hal vardır ve o şudur: İnananların didişme veya benzeri yanlışları bir türlü kendilerine konduramıyor olmaları…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti