Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Edep; Ya Hu -271- UTANIRSANIZ, HAYÂ EDERSENİZ…

“Ey iman edenler, eğer Allah’tan ittika ederseniz (utanırsanız, hayâ ederseniz, korunursanız) sizin için furkan oluşturur, kötülüklerinizi kefaretler ve sizi mağfiret eder. Allah, Zül Fadlil Azıym’dir.” (Enfal-29)
“Kalpte Furkan oluşturulur” deniyor, Furkan neydi? Furkan, Hakk ve bâtılı birbirinden hem hızlı hem de zamanında ayırandır. Hem hızlı hem de zamanında ayırmak önemlidir. Furkan hızlı ve zamanında ayırabilme sağlar. Ne zaman olursa değil, hızlı ve zamanında! Hakk ve bâtılı hızlı ve zamanında ayırıp uygulamaya koyabilmek furkan ile ilgilidir. Furkan size Hakk ve batılı hızla ayırt edebilmeyi ve gereğini uygulamayı sağlar. Uygulama da önemli; çünkü furkan amelle birliktedir, yalnızca ayırt etmek değil, yanında amelini de taşır, amelini yapabilme güç ve şevkini de getirir, böyle bir özelliği vardır. Furkan geldiğinde siz Hakk ve bâtılı hızla ve zamanında ayırır, kendinizi o amelin içinde bulursunuz; Furkan sizi o konuda amelin içine atar.
Kalbe Furkan yerleştirilmesinin çok önemli olduğunu öğrendik. Bu furkanın açılması için önemli şartın Allah’tan korunmak olduğunu, korunmanın yolunun ise yemini (fıtri ahdi) bozmamak olduğunu da ayetten öğrendik. Yeminimizi bozmazsak Allah’tan korunmuş olacağız ve kalbimize furkan yerleştirilecek… Peki, biz yaşarken fıtri ahdimizi, yeminimizi bozmamak için, Allahtan korunmuş olmak için, kalbimize furkan yerleştirilmesi için bir şey yapıyor muyuz? Evet, bilmeden çok önemli şeyler yapıyoruz. Bilmeden nasıl olur? Hani, bazen ilaç alırken ne olduğunu ve nasıl etki ettiğini bilmeden alırsınız, tesirini gösterir. Yeter ki ilacı kullanın. İlacın etki tarzını bilmek, bilmemek değil, ilacı almak önemli. Bazı kimselere bir ilaç önerirsin, gider prospektüs inceler, günlerce hakkında düşünür taşınır, miadı dolacaktır ama ilaç duruyor, o hala prospektüs incelemekle meşgul. Bazısı da öyle güvenir ki hemen ilacı alır, kullanmaya başlar. Prospektüsünü bile okumamıştır ama ilacı alır, ilaç da tesir eder. Bunun gibi, yemini bozmama yolunda bilmeden aldığımız ilaçlar var, “Biz yeminlerini bozanlar değiliz” diye tarafımızı belirtmeye çalıştığımız ilaçlar var. Neden taraf belirtmek dedik? Çünkü Hakk yoldan yana taraf belirtmek önemlidir. Bu konuda hisse çıkaracağımız bir kıssayı hatırlatayım. Hazreti İbrahim ateşe atılacak, şölen olsun diye Nemrut bunu ilan ediyor, karınca da duyuyor, ama çok uzak bir diyarda. Ağzına su alıyor ve düşüyor yola. Yardım edecek! Yolda arkadaşları görünce soruyorlar; ne yapıyorsun, bu telaşla nereye? İbrahim aleyhisselam ateşe atılacakmış, onun ateşini söndürmeye gidiyorum. “Bre mübarek” diyorlar, bir kere ağzındaki su yetmez, yetişemezsin de! “Ben de biliyorum ama Allah’a hangi tarafta olduğumu belli ediyorum” diyor.
Yeminle ilgili olarak Allah’a tarafımızı belli ettiğimiz şeylerden birisi Seyyidül İstiğfar’dır. Seyyidül İstiğfar; istiğfarların efendisi, tövbelerin en mükemmeli, en üstünü, şahı demek. Hani bir konuda, “bu işin piri” denir ya, işte bu da tövbenin piri, şahı.
“Allahümme ente rabbî, la ilahe illa ente halaktenî ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va’dike mesteta’tü, euzü bike min şerri ma sana’tü ebûü leke bi nı’metike aleyye ve ebûü bi zenbî, fağfirlî zünubî feinnehu la yağfiruz zünube illa ente, birahmetike ya Erhamer rahımîn.”
Mealen: “Allahım, Rabbim sensin. Tanrılık iddiaları yoktur, yalnız beni yaratan sen! Ben senin kulunum ve gücüm yettiğince sana verdiğim ahdü va’d üzere sabitim. Fiil ortaya koyma yetimin yeteneğimin şerrinden sana sığınırım. Bana ihsan buyurduğun nimetini itiraf eder günahlarımı da itiraf ederim. Bununla beraber günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak yoktur. Ya erhamer rahımiyn, ancak rahmetiyle sen bağışlarsın.”
Gücüm yettiğince ifadesi çok önemli; gücüm yettiğince Sana verdiğim ahd/va’d üzere sabitim, yani yeminime sadığım diyoruz. Burada kişi, yeminle ilgili ayetleri ve yeminin önemini bilmese de ilacı alıyor, Furkan oluşturacağını bilmeden o ilacı alıyor, “Allahım, tarafımı belli ediyorum; ben yeminini bozanlardan değilim” diyor. Ve merhamete bakın, bize “gücüm yettiğince” dememiz öğretilmiş, tövbe öğretilirken korunalım diye “mesteta’tü” konulmuş, “ya Rabbi, gücüm bu kadar yetti” diyebilelim diye. “Söz vermiştin, böyle demiştin, ne var ne yok?” denildiğinde, “gücüm bu kadar yetti Allahım” diyebilelim, içmesi kolay olsun diye ilacın içine merhamet şırınga edilmiş. Evet, ben senin kulunum ve gücüm yettiğince sana verdiğim va’d üzere sabitim. Fiil ortaya koyma yeteneğimin şerrinden sana sığınırım. İhsan buyurduğun nimetini itiraf eder, günahlarımı da itiraf ederim. Bununla beraber, günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak yoktur. Ya erhamer rahımiyn, ancak rahmetiyle sen bağışlarsın.
Efendimiz (SAV) buyurmuşlar: Kim inanarak ve idrak ederek, karşılığını Allah’tan bekleyerek bu istiğfarı gündüz okur ve gece olmadan ölürse, o kişi cennete gider ve yine gece okur da sabah olmadan ölürse o da cennet ehlinden olur.
Allah’a yeminimizi, tarafımızı belli ettiğimiz ve yine hadisle öğretilen bir diğer dua da şöyledir:
“Allahümme lekel hamdü, la ilahe illa ente rabbî ve ene abdüke amentü bike muhlisan leke fî diynî. İnni esbahtü ve emseytü ala ahdike ve va’dike mesteta’tü, etubü ileyke min seyyi’i amelî ve estağfiruke bi zünûbilletî la yağfiruhâ illa ente.”
“Allahım hamd sana aittir. Tanrılık iddiaları yoktur, ancak Rabbim olan sen. Ve ben sana ihsanla iman ettim. Kesinlikle. Gücümün yettiğince sana verdiğim ahd-ü va’d hal üzere sabahladım ve akşamladım. Beşer olarak yaptığım bâtıl amellerin günahı için tövbe eder ve “estağfirullah” derim. Başka bağışlayacak yoktur, ancak sen.”
Bu hadiste Efendimiz (SAV) yemin ederek buyuruyor ki: “Vallahi, billahi, her kim bu istiğfarı sabah ve akşam üçer kere okursa, o mutlaka cennete gider.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER