Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Edep; Ya Hu -274- FETH-İ KARİYB NEDİR

Kalbe sekine indirilince, fuaddaki “acaba?”lara, tereddütlere öyle bir format atar ki artık fuadda ikilem, tereddüt programı çalışamaz. Bunu bize ayetler öğretiyor:
“İmanlarının kat kat artması için müminlerin kalblerine sekine inzal eden O’dur. Semavat ve arzın orduları Allah’ındır. Allah Aliymen Hakiyma’dır.” (Fetih-4)
“Andolsun ki Allah, o ağacın altında sana biat ettiklerinde müminlerden razı oldu. Onların kalplerinde olanı bildi, üzerlerine sekine inzal etti ve kendilerine Feth-i Kariyb’i verdi.” (Fetih-18)
Efendimiz (SAV) umre için çıktığı yolculukta, Mekkelilere elçi olarak gönderdikleri Hazret Osman’ı Mekke müşriklerinin alıkoyması üzerine beraberindekilerden söz alıyor; “arkamda duracaksınız, kaçmayacaksınız” diye. Bin dört yüz, bin beş yüz kişiden elini uzatıp söz alıyor; “ya Rasulallah, kaçmayacağız” diye biat ediyorlar. Hatta Efendimiz bazılarına “ne için biat ediyorsun?” diye sorunca, “kalbinden ne geçiyorsa hepsine biat ediyoruz ya Rasulallah” deyip elini tutuyorlar. İşte Fetih-18 onların halini tarif ediyor. Diyor ki; o ağacın altında sana biat ettiler ya, o halden razı oldum. Bu yüzden o manzara “Beyatü’r Rıdvan; Razı Olunan Biat” diye bilinir…
Sahabeler biat ettikten sonra onlara kaçmamaları için gerekli ikram veriliyor, bu hep çok önemlidir. “Sen Allah için bir adım at, sen Hakk’a yürü, Hakk sana koşar” diye buna denir. Biat tamamlandı, Rabbimiz o müminlere “ne için söz verdiyseniz öyle davranın” demiyor. “Kaçmayacağız dediniz, öyleyse kaçmayın” demiyor, kalplerini onların kaçmayacağı şekle çeviriyor: İşte bu sekinedir! Fetih Suresi 18. Ayet onu söylüyor:
“Andolsun ki Allah, o ağacın altında sana biat ettiklerinde müminlerden razı oldu. Onların kalplerinde olanı bildi ve üzerlerine sekine indirdi (sekine inzal etti) ve onlara Feth-i Kariyb’i (en yakında olacak zaferi) müjdeledi.
Şimdi bu “razı olunan biat”ı günümüze, kendimize taşıyalım. Günümüze taşıdığımızda, biat eden kimdir, biat etmek ne demektir? Bir kere biat hep vardır, geçerlidir, devam eder. Nasıl? Eğer siz Amentü Billahi der, ayetlere ve sünnete uygun şekilde nefs-i levvameye girerseniz biat devam etmiş olur ve o “razı olunan biat” sınıfına gireriz inşaAllah. Ayetlerin günümüze taşınması halinde Biat ve Büyük Savaş bizi böyle kapsar. Peki, bizim için, günümüz için feth-i kariyb (yakın zafer) nedir? Fethi kariyb o gün için zahiren öyledir, ama bizim için kulun vehmin yönetiminden kurtulmasıdır! Yani kul Allah’tan razı olur ki buna nefs-i radıye deriz. Sonra da feth-i kariyb ile Allah kuldan razı olur, bu da nefs-i mardıyyedir. Nefs-i mardiye vehmin yönetiminin kişiden kalkmasıdır. Artık o kişi vehmi yönetir, o yüzden ona “tasarruf sahibi” denir. O zamana kadar, “BEN” diyen kul vehmin yönetimindedir, sonra o “BEN” diyen vehmi yönetmeye başlar, sahnedeyken yönetmen olur. Bunu da Kur’an’dan öğreniyoruz.
Fetih Sûresi 26: “O zaman kâfirler kalblerine hamiyeti (cahiliye taassubunu) yerleştirmişlerdi. Allah da Rasulü’nün ve müminlerin üzerine sekine inzal etti ve onları Kelime-i Takva üzerine sabitledi. Onlar bu söze ehak ve ehil kimselerdi.”
Ayetteki “ehak” kelimesinin anlamı doğru verilmelidir; ona meal olarak “onlar Kelime-i Takva üzere sabitlenmeye layıktılar” diyebiliriz. Ama “ehak” kelimesi Allah için geçtiğinde “daha layıktır” dersek olmaz, Allah kast edildiğinde kıyas yapan bir meal veremeyiz, öyle diyemeyiz. Daha önceki paylaşımlarımızda da Allah için “ehak” kelimesi geçmişti ve orada da mealen “layıktır” diyememiştik, “korkmanız, haşyet duymanız için ehak Allah!” diye kelimeyi aynen kullanarak meallendirmiştik. Çünkü Allah manaları söz konusu olduğunda bir üst hale, bir üst makama bunu diyemeyiz. Ama insanların yaşadığı sistem söz konusu olunca “onlar bu söze ehak yani ehil kimselerdi” deriz, diyoruz: “Onlar bu işe layıktılar, hak ettikleri için onları Kelime-i Takva’ya (La ilahe İllallah’a) sabitledik” olarak okuyoruz.
Sonuç olarak: Sekîne’nin inananlara sağladığını görüyor muyuz? Sekine ile birlikte artık Lüb nuru aktif, o nur devrede! Daha önce mümin kula Furkan (Hakk’ı batıldan hızla ayırabilme ikramı) verildiğinde fuad Hakk yolda sonuçlar üretmek üzere tereddütlerden kurtulmuştu, furkanın gelişiyle birlikte fuad Hakk faaliyetiyle devreye girmişti; şimdi Lüb nuru devrede ve sonuç bu:
Onları La ilahe İllallah Kelime-i Tevhidi üzerine sabitledik!
Ya kâfirler? Onların durumu şöyle tarif ediliyor: Onlar kabile ve etraf gayreti, güveniyle duruyorlar…
Ama müminlere Allah kendi güvenini verdi, sizden “acaba”ları kaldırdı, kalbinize sekine indirdi ve sizi Kelime-i Takva üzere sabitledi…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER