Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -293- SAĞ ELİNİN VERDİĞİNİ SOL ELİN BİLMEYECEK

İnfaklarda bir kural vardır: Sağ elinin verdiğini sol elin bilmeyecek kuralı. Bu kural özellikle infak konusunda çok dile gelir. Bu kuralı dinledikten sonra kişi “evet anladım. Mümkün olduğunca gizli bir şekilde infakımı gerçekleştireceğim” sonucu çıkarır buradan. Elbette bu sonuç da doğrudur ancak test etme ölçümüzü hatırlayalım. O ölçüye göre geçerli mi geçersiz mi, miadı dolmuş mu, kullanılabilir mi kullanılamaz bir sonuç mu, bunu test edelim. “Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” kuralını test ediyoruz. Kişi bunu duydu, “ben öyleyse infaklarımı öyle gizli yapayım ki kimsenin haberi olmasın, mümkün olduğunca gizli yapayım, infaklarımı böyle gerçekleştireyim” dedi. Bu kişinin gizlilik için gösterdiği bu titizliği bir müşrik, bir Yahudi, bir Hristiyan gösteremez mi? Gösterebilir. Hatta daha titiz de davranabilir. Yapacağı yardımı kendine göre kriterler, kurallar oluşturup da gizli yapan bir müşrik yok mudur, bir Yahudi yok mudur, bir Hristiyan yok mudur? Elbette vardır. O halde, sizin “Sağ elinin verdiğini sol elin bilmeyecek” kuralından çıkardığınız sonucu bir müşrik, bir Yahudi, bir Hristiyan (belki de daha iyi şekilde) yapabiliyorsa sizin çıkardığınız sonuç, uyguladığınız yöntem doğru değildir. Lütfen çok dikkat edin, Müslümanın imanla ilgili fiilleri, davranış biçimleri taklit edilemez. Billahi anlamda iman edenin imanla ilgili fiilleri ve davranış biçimleri müşrikler, Yahudiler, Hristiyanlar tarafından taklit edilemez, onun yaptığının benzeri inanmayanlarca yapılamaz. Eğer öyle bir hali varsa Müslüman mutlaka “burada bir yanlış var, o yanlışımı bulmalıyım” demelidir.
“Sağ elinin verdiğini sol elin bilmeyecek” kuralına şöyle de bakalım: Kur’an’a göre sağcılar Amentü Billahi ve RasuliHi demiş ve ilahlık hissiyatından temizlenmiş olanlar ve bir de ilahlık hissiyatından temizlenmek üzere hayat tarzı oluşturmuş olanlardır. Kur’an’a göre bunlar sağcılar sınıfındadır. Kur’an’a göre solcular ise “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasında bulunarak ilahlık hissiyatına bürünmüş bütün duniHi ilahlardır, bunlar solcudur. Kâbe’nin yanında olsa, gece gündüz tavaf yapıyor olsa bu kapsama giriyorsa o kişi Kur’an’a göre solcudur. Sağcı ve solcuyu Kur’an’a göre tarif ettikten sonra bakın: İnsanın sağ hali Billahi anlamda iman eden, Ahseni Takviym üzere olan fıtratıdır. İnsanın sol hali ise esfele safiliyn format üzere olan ilahlık hissiyatıdır. O halde sağ elinin verdiğini sol elin bilmeyecek kuralı, “kulluk görevlerini ve infaklarını sağ halinle yap, infaklarına ve diğer kulluk görevlerine sol halini karıştırma, senin bu faaliyetlerinden ilahlık hissiyatının haberi olmasın” demektir. Bir insanda ilahlık hissiyatı varsa ve bu kişi bu halinin farkında değilse veya bu haliyle mücadele etmiyorsa, bu durum onun umurunda değilse, bu inanan kulluk görevlerini ilahlık hissiyatından habersiz olarak yapamaz. Yani ne kadar gizli infak yaparsa yapsın sol eli bilmeden yapamaz! Hatta “malımdan öyle bir infak yapın ki ben bile bilmeyeyim” dese bile… Evet, sen bile bilmezsin ama sol elin yani ilahlık hissiyatın bilir, çünkü o devrededir. Dolayısıyla bu kişi ilahlık hissiyatından habersiz iş yapamaz. Tam tersine onun bütün işlerini ve fiillerini ilahlık hissiyatı yönetir de haberi yoktur. Fakat bir kişi Amentü Billahi beyanını yapmış, bilinçli olarak “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını reddetmiş, ilahlık hissiyatından temizlenmeye, duniHi algı ve zannlarının tesirinden çıkmaya gayret ediyorsa sağ elinin verdiğini sol elin bilmeyecek kuralı işte esas onun için çok önemlidir. Çünkü böyle insanlar esas infaklarını (vechlerini, “BEN”lerini Allah’a teslim ederek) gerçekleştirmişler ve bu hallerini pekiştirme gayreti içerisindedirler.
Kişinin sağ eliyle yaptığından sol elinin haberi olursa, yani o kişi önce ilahlık hissiyatı kapsamından çıkarak infakını gerçekleştirdi ama sonra ilahlık hissiyatı zannları vasıtasıyla devreye girmeye başladıysa… Yani infakını sağ eliyle yaptığı halde, infakını yaparken sol eli bilmiyorduysa ama o sürecin sonuna doğru sol el devreye girmeye başladıysa… Veya bir inanan ilahlık hissiyatının ihtiyacı olarak yardım etmek arzusu duydu ve inancı gereği de bunu infak adı altında yaptıysa… Sonra da bu ilahlık hissiyatı zannları vasıtasıyla icraatına devam ettiyse; işte bu nokta için Bakara Suresi 264. Ayet inananları uyarıyor: Eğer yaptığınız iş böyleyse siz Allah’a inanmayanlara benzemeye devam edebilirsiniz. Nasıl? Menn ile! Yani infakınızı başa kakarak! Veya eza ile! Yani infaklarınız sebebiyle kullara eziyet ederek! Bu durumda siz infakınızı başa kakarak veya infaklarınız sebebiyle kullara eziyet ederek, Allah’a inanmayanlara benzemeye devam edebilirsiniz. İlahlık hissiyatı devredeyse, infak edilenler kişinin kendi ilahlık alanının mallarıdır, o ağzıyla ne kadar “bunları Allah verdi” dese bile. Kendi ilahlık hazinesinden dağıttığı için, infak edenin ilahlık hissiyatının infak ettiği insanlardan beklentileri vardır. Kişide ilahlık hissiyatı devredeyse o kişi ağzıyla, bu malları bana Allah verdi dese de anlamı yoktur. Allah verdi de sen onu ne yaptın? İlahlık hissiyatın cephesine koydun, ilahlık hissiyatının hazinesine koydun. Allah verdi ama onu aldın ilahlık hissiyatının malı yaptın. Sonra onu ilahlık hissiyatının malı olarak ve ilahlık hissiyatının bir arzusu ve ihtiyacı olarak infak ettin. Ama bu oyunun farkında değilsin. Sen farkında değilsin ama oyun devam ediyor ve sonuçları senden dışarı çıkıyor. Ayet bu sebeple uyarıyor, “gör onları gör, gözünü aç, uyanık ol, imtihandasın, uyanık olursan imtihanı kazanma şansın olabilir, bunu gör” diyor.
Kişi ilahlık hissiyatıyla infak yapınca infak edenin ilahlık hissiyatının beklentileri başlar. Bu beklentiler ise hiçbir zaman tam karşılanamaz, yani bu infakı alanlar onu infak edenlere göre hep nankördür. Bu nankör etiketlemesinin dereceleri, şiddetleri farklı olabilir ama mutlaka ilahlık hissiyatı sebebiyle infak eden kişi infakı alanlara nankör etiketlemesini bir şekilde yapar, ilahlık hissiyatı bunu ona yaptırır. Çünkü beklentileri var.
İlahlık hissiyatıyla infak edenin, infakı alanları nankör görmesinin ana sebebi aslında nedir bakın: İnfak edenin Allah’a karşı ilahlık hissiyatına bürünerek kendisinin Allah’a nankörlük etmesidir. Bu Sebe Suresi 17. Ayette bahsedilen nankörlüktür, oradaki nankörler içindir:
“Bunu onlara nankörlüklerinin cezası yaptık ve biz hep öyle nankör olanları cezalandırırız.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti