Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -296- KUR’AN KİME İNKÂRCI DUNİHİ İLAH DEMEKTEDİR

“Onların (inkâr edenlerin) bu dünya hayatında infak ettiklerinin (gayretlerinin) misali, kendi nefslerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet edip de onu helak eden, içinde kavurucu bir soğuk bulunan rüzgârın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi, fakat (onlar) kendilerine zulmediyorlar.” (A’lu İmran 117)
“Rablerine kâfir olanların amellerinin misali fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından bir şey elde edemezler. İşte iyiden iyiye sapıtmak budur.” (İbrahim-18)
“İnkâr edenlere gelince, onların amelleri ıssız çöllerdeki serap gibidir. Susayan onu su zanneder. Nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamıştır. Üstelik yanı başında da (inanmadığı) Allah’ı bulmuştur. Allah ise onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çabuk görür.” (Nur-39)
“Yahut (o kâfirin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut. Birbiri üstüne karanlıklar. İnsan elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nur vermemişse artık o kimsenin aydınlanmaktan nasibi yoktur.” (Nur-40)
A’lu İmran 117. ayet ve yukarıdaki diğer Allah misallerinin muhatap aldıkları kimlerdir, onların özellikleri nedir? Bu muhatap alınanların iki özelliği var: 1) Kendi nefslerine zulmediyorlar 2) Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlar.
Kendi nefslerine zulmediyorlar, çünkü Zümer Suresi 67. Ayete göre onlar “Allah’ı hakkıyla tanıyıp” bilemediler. Fussilet Suresi 23. Ayete göre de “onları Rableri hakkındaki yanlış zannları ve fikirleri” hüsrana uğrattı. Dolayısıyla, onlar hakikatine ve esasına uygun olarak nefslerinin farkına varamadılar, onun hakkını veremediler. “Hakkı verilmeyene zulmedilmiş olur” kuralı gereği nefslerine zulmeden oldular, yani zalim oldular. Necm Suresi 23’e göre onlar “ancak zanna ve hevalarına tabi” oluyorlardı. Bu şekilde de kendilerine, kendi nefslerine zulmetmelerinin sonuçları belirginleşti, netleşti; böylece vehmin zulmetine düştüler, duniHi algı ve zannlarına sahip çıktılar. Nefslerinin şerrine kapılarak “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasında bulundular, nefslerine ilahlık hissiyatı kazandırdılar. Sonuçta bir “duniHi ilah” oldular.
DuniHi ilahların nefslerine zulüm gelen davranışlarını, bir yerlerde bulacağınız bilgilerden farklı bir bakışla, “ha, buymuş” diyeceğiniz çok önemli bir şekilde ele alacağız, lütfen dikkat edin. Böyle söyleyince çok büyük cümleler kuruyor gibi oluyor, lütfen bağışlayın, dikkatlerinizi çekmek için böyle söylüyorum.
DuniHi ilahların “nefslerine zulüm gelen davranışları” nedir, bakın. Önce soralım; nefse ne zulüm gelir? Nefse zulüm gelen tek şey şudur: Kişilerin nefslerini kendi adları namına “BEN” diyerek takdim etmeleri! Bu nefse zulümdür. Ve bu onların şer davranışlarıdır.
Bir kula “kullan” yetkisiyle emanet edilen nefs, kendi müstakilliği bilincinde Allah’a aitliğini bilir. Buraya dikkat edin lütfen, bir kula “kullan” yetkisiyle emanet edilen nefs kendi müstakilliği bilinciyle Allah’a ait olduğunu, Allah’tan olduğunu, Allah’ta olduğunu bilir. Ne ile bilir? Kendi müstakilliği bilinciyle! Ve bir nefs kendi müstakilliğinin öncesi ve sonrasının da “ya HU” gerçeğinde olduğunu bilir.
A’raf Suresi 172. Ayetle öğrendiğimiz nefsin “Rabbim SENSİN” bilinci ve bilgisi vardır. Nefs orada bir bilgi edindi, “Rabbim Sensin” dedi ve bu onun bilinci, bilgisi oldu. İşte, A’raf 172’den öğrendiğimiz nefsin bu “Rabbim Sensin” bilinci ve bilgisi, “nefsi kullan” diye emanet edilen kulun bilinç ve bilgisidir. “Rabbim Sensin” bilinci ve bilgisi “nefsi, nefs hissini al da kullan” diye emanet edilen kulun bilinç ve bilgisidir. Ancak: Nefsin kendi müstakilliği çerçevesindeki hakikatini bilmesi, kulun bu bilmesinden öncedir; bu bilgi ve bilincin nuru, kulun bilmesi ve bilincinin nurundan yüksektir. Dolayısıyla, nefsin kendine ait olan müstakilliğindeki bu bilgi ve bilince uymayan, isyan ve haddi aşma sayılan edepsiz bir hamle ile nefsin kullanıcısı tarafından, kullanıcının kendi adı namına “BEN” diyerek takdimi, kendi müstakilliğindeki nefse büyük bir hak yeme ve zulüm gelir. A’lu İmran 117. ayet bize bunu anlatıyor: Allah onlara zulmetmedi fakat onlar kendilerine zulmediyorlar. Çünkü Zümer-7’ye göre Allah küfürden razı olmaz. A’raf-28’e göre de Allah fahşayı emretmez. Enfal-51’e göre insanlar kendi tercihlerinin sonuçlarını yaşarlar, Allah zulmedici değildir. A’lü İmran-108’e göre Allah âlemlere zulüm dilemez. Ve Bakara-256’ya göre Diyn’de zorlama yoktur.
Dolayısıyla: Al’ü İmran 117’de “Allah onlara zulmetmedi fakat onlar kendilerine zulmediyorlar” denilenler, kendilerine emaneten verilen Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisini zulüm yolunda kullanarak “inkârcı bir duniHi ilah” olarak yaşamayı tercih etmişlerdir.
Peki, Kur’an kime “inkârcı duniHİ ilah” demektedir?
Kur’an’a göre, Billahi anlamda olmak koşuluyla Allah’a iman etmeyi ve bu imana uygun hayat tarzı oluşturmayı reddedenler inkârcı duniHi ilah sayılırlar…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER