Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep ya Hu -239- Kendimize soruyoruz

Bu paylaşımları okuyanlar, açıkladığımız Billahi anlamda imanı ve nefs-i levvameyi fark etmiş ve gereğini uygulamaya çalışanlar hayatına dikkat ettiğinde göreceklerdir ki onlara saldıran hep bâtıldır. Hatırlatalım ki Billahi anlamda (Allah’ın dışı yoktur, müstakilen var ve muhtar olan ancak Allah’tır idrakıyla) “Amentü Billahi” demeden nefs-i levvame olmaz. Nefsi levvameye girmeyenin kendini takdimine biz Allah’a asi oluşu sebebiyle “A” Takdim Formu BEN” demiştik. Eğer kişi Billahi idrakla nefs-i levvameyi fark etmiş de nefs-i levvameye yönelik yaşarıyorsa, işte bâtıl hep o kişiye saldırır. Bu yüzden Hakk yol(da olan) hep savunmadadır. Hakk yol saldırmaz; “beni meşgul etme de işimle ilgileneyim” der, durup dururken gidip saldırmaz, ama bâtıl hep saldırır. Tevbe Suresi 13. ayette karşı tarafla ilgili okuduğumuz vasıflardan birisi de budur ki ilk saldıran, sizinle gelip savaşan hep odur. Tevbe 13’te geçen üç özellik, üç ipucu vardı, o özelliklerin üçü de “A” Takdim Formu yapısında mevcuttur: Yeminini bozan, er-Rasul’ü ihraç eden, daima savaşı çıkaran. Ayet bize, “Sizdeki bu yapı ile savaşmayacak mısınız, “A” Takdim Formu yapınızla savaşmayacak mısınız? Bakın o sizde daima savaş açıyor” diyor. Bu yapı zaten başlangıçta şunu yapmıştı: Kalbı devre dışı bırakıp sadrı hükmü altına almıştı. Sadır nefsin şerrinin (yani şeytaniyetin, deccaliyetin, esfele safiliyn yapının) hükmü altındadır.
Tevbe-13. ayette “karşı taraf”ın özellikleri olarak bahsedilen ipuçlarını kendimizde de yakalamak önemlidir. Ayet o günlerde geldiğinde zahiri mana Kâbe civarında yaşayan Mekke müşrikleri içindi, bugün zahiri mana sizin kendinizdeki “A” Takdim Formu yapısı için. O zaman hitap oraya, şimdi de aynı hitap sizin “A” Takdim Formunuza, yani size. Aslında “A” Takdim Formunuza da değil, hitap size, çünkü “A” Takdim Formu düşman. Ayetteki hitap ve “onunla savaşmayacak mısınız?” sorusu “A” Takdim Formuna “BEN” diyen size! “A” Takdim Formu ile ve ona yardımcı olanlarla, batıl yolda ona yardım edenlerle savaşmayacak mısınız? Yoksa ondan ve onlardan korkuyor musunuz? Hakk’a karşı hep savaşta olan bâtıl ile savaşmayacak mısınız? Yoksa korkuyor musunuz? Yani:
“A” Takdim Formunun yapısı sana cazip geliyor da terk etmekten mi korkuyorsunuz?
Kendimize soruyoruz:
Bu esfele safiliyn yaşantı cazip geliyor da o yaşantıyı terk etmekten mi korkuyorum?
“Tanrılık iddiası dünyası” beni ayıplayacak, saf dışı edecek, bana selam vermeyecek, benimle konuşmayacak diye terk edilmekten mi korkuyorum?
Yani bu esfele safiliyn diyarından hicret etmekten mi korkuyorum?
Yoksa bu esfele safiliyn yapıda menfaatlerimiz var da o menfaatleri kaybetmekten mi korkuyoruz?
Hadid Sûresi 10. ayette Yaradan buyuruyor: “Semavat’ın ve Arz’ın mirası Allah’ın olduğu halde, ne oluyor size ki Allah yolunda infak etmiyorsunuz.”
Ayet buyuruyor ki: Herşey Allah’a rücu edecek ama siz o çöp olup gideceklerden korkuyorsunuz öyle mi? Onun, onların “Esas Sahibi”ni görmüyor musunuz? Neden O’nun uğruna batıldan vazgeçmiyorsunuz? Neden o batılla savaşmıyorsunuz?
Al’u İmran Sûresi 175: “O şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. O halde onlardan korkmayın, Benden korkun, eğer iman ehli iseniz.”
Tevbe Sûresi 13 ne diyordu? “Eğer müminler iseniz haşyet duymanız için ehakk Allah’tır.” Eğer “A” Takdim Formu’yla savaşmaktan korkuyorsanız hitap size, ayet size soruyor: Eğer müminler iseniz haşyet duymanız için ehakk Allah’tır, değil mi?
Bir savaşta iki tarafta da korku hâkimdir, şimdi savaştaki bu “korku” üzerinden ilerleyelim. İki tarafta da korku vardır ama inanmayanlardaki korku ile inananların korkusu farklıdır. İkisinin adı da korku ama iki taraf ta korkuyor ama korkular farklı… İnanmayanlar savaştan, ölürse “son”dan ve her şeyin bitmesinden korkuyor. Yani inananlar tarafında ölüm müjdeyken onlar ölümden korkuyor, çünkü ona göre ölüm her şeyin sonu. Bu çok enteresandır ve inananlarla inanmayanlar arasındaki orantısız gücün de göstergesidir. İnanmayanlar öldürmeye, inananlar ise ölmeye gelmiştir. İki güç düşünün biri ölmeye, diğeri öldürmeye gelmiş. Ölmeye gelenin saldırma gücüyle, öldürmeye gelenin saldırma ve sakınma gücü aynı olabilir mi? İşte korkuları bunlar etkiliyor.
Billahi anlamında inananlardaki korku nasıl bir şey, onu ayetten öğrenelim: Aslında bu ayetle nasıl korkmamız gerektiğini de öğreniyoruz.
Mu’minun Sûresi 60: “Ve onlar verdiklerini Rablerine rücu’ edecekler diye kalbleri korkudan ürpererek verirler.”
“Kalbleri korkudan ürpererek titreyerek (kulubühüm veciletün)…” Bu ayet geldiğinde Hz. Aişe validemiz bu ayeti daha iyi anlamak için mübarek eşleri Efendimiz (SAV)’le bu ayeti konuşuyor. Güzelliği görüyor musunuz? Bir ayet geliyor ve eşiyle, Rasulullah (SAV)’le ayeti konuşuyor. Fırsata, güzelliğe ve hediyeye bakın… Hz. Aişe validemiz buyuruyor: “Bu ayet nazil olunca Rasulullah’a sordum. Ayette zikredilenler, zina etmek, hırsızlık yapmak ve içki içmek gibi haramları irtikâp edenler midir, bunlarla meşgul olanlar mıdır, bunlar mı korkarlar?” Rasulullah buyurdu; “Hayır, ya Aişe, ayette anlatılmak istenen, salât ikame edip, oruç tutup sadaka verdiği halde kabul olunup olunmadığı endişesiyle tir tir titreyenlerdir.”
Mu’minun 63; “Onların (örtücülerin, müstakilen var muhtar olduklarını sananların) kalbleri bu durumdan gaflet (kulubühüm fiy ğamretin) içindedir” der. Bu tabir, bu işi bilmeyenlerin yani bu korkuyu tanımayanların kalblerinin bu durumdan gaflet içinde oluşunu anlatır.
Savaş meydanında da bir korku vardır ve o korku da böyle bir korkudur. İnananlardaki bu korku anlatılırken inanmayanlardaki korkuyu da tarif ediliyor. O tarifi görünce hemen sığınıyoruz ve diyoruz ki: Muhafaza buyuruver, bize merhamet ediver Allahım. Semi’nâ ve ata’nâ (işittik ve itaat ettik). Ğufrâneke Rabbenâ ve ileykel masıyr (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti