Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – FELAKETLERDEKİ KORKUNUN İLİŞKİSİNİ ALLAH İLE KURMAK

Günümüzde maalesef çok rastladığımız bir durum var: İnananlar “benim bir fiziksel putum yok, o halde benim şirkle bir sorunum yok” demekte ve kendilerini şirkten uzak sanmaktadırlar. Oysa Kehf Suresi 32-44. ayetlerdeki vaka takdiminde gördük ki o zengin kişi yaşadığı musibet sonucu şunu tespit etti: Kendisini, ilahlık hissiyatını Allah’a şirk koşmakta! Bir musibet sonrası da olsa, bu zengin kişinin anlaması gereken esas meseleyi fark edebilmesi o kişi için bir lütuf ve nimettir, o kişi için hala tövbe kapısının açık olduğunu ve kendisine bir imkân verildiğini gösterir.
Bu ayetlerden anlıyoruz ki: O zengin kişiye Biiznillah bir musibet isabet etti ve dünyada hiç malı, varlığı kalmadı. Bir duniHi ilah olan bu zengin kişi, karşılaştığı musibetten ve başına gelenlerden sonra “keşke Rabbime hiç ortak koşmamış olsaydım” tespitinde bulundu. Bu tespit bizde iki önemli soruya sebep olmaktadır. Birincisi, bu kişinin yaşadığı dönemde fiziksel putlar olmasına rağmen onun bir fiziksel putu yok ama o kişi yanlışını fark edince “Ben Rabbime ortak koştum” diyor. Bunu söylerken Rabbine ortak koşmak olarak neyi kastediyor acaba? Kendini! O kişinin “ben Rabbime ortak koştum, keşke Rabbime hiç ortak koşmasaydım” derken “ortak” olarak kastettiği kendisidir, kendisinin ilahlık hissiyatıdır…
İkinci soru: Bu zengin ve zalim kişinin gerçeği görmesini o anda ne sağlamış olabilir? O zengin kişinin yaşadığı o ani, hızlı ve yok edici musibet sebebiyle o kişi, henüz hayattayken, yaşarken Allah’la ilişkilendirdiği bir korkunun içine düştü. Yaşadığı o korkuyu Allah’la ilişkilendirmesine, arkadaşı olan yoksul kişinin açıklamaları da katkı sağlamış olabilir. Burası bu ayetlerin analizinde çok önemli: Kişi bir musibet yaşadı, yaşadığı o musibetten sonra korktu ve bu korkuyu Allah’la ilişkilendirdi. Birçok kişi felaketlerden sonra korkar. Ne kasırgalar görüyoruz haberlerde, ne depremler… İnsanlar korkuyorlar. Buradaki önemli mesele, yaşanan korkunun Allah’la ilişkilendirilmiş olmasıdır; doğru bir ilişkinin, korku ve Allah arasında doğru bir matematiğin kurulmuş olmasıdır. Peki, bu kişi korkusunu neden Allah’la ilişkilendirdi? Tespitlerimize göre, her iki arkadaş iman ve Allah hakkında daha önce bir ders, bir bilgi almışlar, öğrenmişler. Zengin kişi daha sonra Allah’ı inkâr etmişti ama bir ders duymuştu. Ayrıca arkadaşı olan yoksul kişi, musibet öncesi onunla konuşurken ona bunları hatırlatmıştı. Dolayısıyla, böyle bir musibetin peşine onun aklına hemen bunlar gelecektir, yani korkusunu Allah’la ilişkilendirecektir.
Allah’la ilişkilendirilen korkular yaşanırken ulaştıkları öyle dereceler olur ki; ya bazı fikirlerin tomurcuklarını patlatır, o fikirleri açar veya lütuf olan bazı nimetlerin o kişiye ulaşmasının önünü açar, ya da bu korkuyla birlikte o kişinin Allah’a karşı uydurduğu zannları o anda, o an için silinir, kaybolur. Beşeri ilişkili korkular çeşitli zannları tetikler ve üretirken Allah ile ilişkilendirilen ani ve yüksek dereceli korkular o zannları silebilir. Korku şoku geçtikten sonra kişi eski zannlarına yeniden sahip çıkabilir, o ayrı iş. Ama o korku anında uydurulanlar silinir. Bir örnek verelim. Özellikle inkârcı dunihi ilahların ölüm anları onlar için büyük korkular içerir, bu konuda Enfal Suresi 50. Ayette şöyle buyrulur: “Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ‘tadın yakıcı (cehennemin) azabını’ diyerek o kâfirlerin (inkârcı duniHi ilahların) canlarını alırken onları bir görseydin.” Bakın, böyle bir ölümün korkusuyla o kişinin uydurdukları o anda silinir, ona bir durgunluk gelir. Şimdi moda olan tarzda insanlar bazen şaşakalınca “kal geldi” derler ya, onun bir benzerini yaşar; ona kal gelir, öldüğü zaman inkârcı duniHi ilaha durgunluk gelir; o ana kadar zannettiklerini bir anda silen bir durgunluk gelir. Bunu bastırarak söylüyorum, çünkü “silinir” derken bir yanlış anlaşılma olmasın.
Bakara-166, En’am-24, En’am-94, Yunus-30, Hûd-21, Nahl-87, Kasas-75, Mü’min-74, Fussilet-48, Hâkka-29, Ahkaf-28 ayetleri “onlardan uydura geldikleri kaybolmuştur” buyurur. Bu ayetler, bahsettiğimiz hallerde, uydura geldikleri şeylerin onlardan kaybolduğunu haberini vermektedir. Ölümle birlikte inkârcı duniHi ilahların uydurduklarının kayboluyor olması, bu noktadan sonra onların gerçeği biliyorlar olmaları demek değildir. Durgunluk gelir ve idrak olarak gerçeği bilemezler. Zannları, uydurdukları silinir ama idrak olarak “öyleyse gerçek şuymuş” deyip de bir anda Billahi imana sahip olmazlar. “Kudret ancak Allah’ındır, hükümranlık VahidülKahhar olan Allah’ındır” gerçeğini, “hükümranlık VahidülKahhar olan Allah’ınmış”ı anlarlar, dolayısıyla da çırpınırlar ve bu halden de kurtulmaya gayret ederler.
Kehf Suresi 32-44 ayetlerindeki Allah misalimizde, o zengin adamın yaşadığı bir korku sonucu, onun zannlarıyla uydurdukları o an, o henüz dünya hayatındayken ondan silinmektedir. Ancak dikkat edin, yaşanan korku Allah ile ilişkilendirilirse bu durum şekillenir. Bu konuyu açıklayan bir durum bize Yunus Suresi 22 ve 23. Ayetlerle bildirilir: “Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemilerin de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da (o an) Din’i yalnız Allah’a has kılarak “Andolsun bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey, insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fani dünyanın menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine Biz’edir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti