Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

EDEP YA HU – İLAHLIK HİSSİYATI

Kehf Suresi 32-44, “onlara misal olarak şu iki adamın durumunu anlat” diyerek gerçek bir hayat hikâyesini inananların dikkatine bir vaka takdimi olarak sunmaktadır:
“(Rasülüm) onlara misal olarak şu iki adamı anlat: Onların birisine üzümlerden iki bahçe verdik, bahçelerin etrafını hurma ağaçlarıyla halkaladık, aralarında da ekinler oluşturduk. Bağların her ikisi de yemişlerini vermiş, ondan hiç bir şeyi noksan bırakmamışız, iki bağın ortasından bir de nehir fışkırtmışız. Bu adamın başka geliri de var. Bu yüzden arkadaşıyla (misaldeki diğer adamla) münakaşa ettiği bir sırada ona şöyle dedi: ‘ben servetçe senden daha zenginim. İnsan sayısı bakımından da senden daha güçlüyüm.’ Böyle bir mütekebbir davranışla nefsine zulmeden olarak bahçesine girdi şöyle dedi: ‘Ebediyyen bu imkânımın yok olacağını zannetmiyorum. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum, şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayrlı bir akıbet bulurum.’ Konuştuğu arkadaşı ona dedi ki: ‘Sen, seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, daha sonra da seni bir adam biçimine sokan Allah’ı inkâr mı ettin? Fakat O Allah benim Rabbimdir, ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam. Bağına girdiğinde ‘MâşâAllah! La kuvvete illa Billâh!’ deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden daha güçsüz görüyorsan (şunu bil ki): Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir, senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir. Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın.’ Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü. ‘Ah!’ diyordu, ‘keşke ben Rabbime hiç ortak koşmamış olsaydım!’ Dunillahi yardımcılarının bir faydası olmadı ve kendi kendini kurtaracak gücü de yoktu. İşte burada velayet Hakk olan Allah’a mahsustur. Gerçek mükâfatı (bilen ve) veren O, akıbetin en güzelini de (bilen ve) veren yine O’dur.”
Bu vakayı şimdi analiz edelim. Bağı bahçesi ve fazladan da geliri olan, ayrıca ailesi de kalabalık olan zengin kişi için ayette “nefsine zulmeden olarak bahçesine girdi” denilmektedir. Bu tanımdan anlıyoruz ki bu zengin kişi duniHi algıdadır, “Müstakilen varım ve muhtarım” iddiasındadır, ilahlık hissiyatıyla hareket etmektedir, kendi adı namına “BEN” demektedir, yani tam bir duniHi ilahtır. Zenginliği onun zannına göre ilahlık alanının malıdır ve tasarrufu da ilahlık hissiyatınındır.
O zengin kişi şöyle de dedi: “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum.” Bu cümlesinden anlıyoruz ki bu kişi ahirete inanmamaktadır. Ahirete inanmamak doğrudan Allah’ı inkâr etmektir. Sonra sözlerine devamla şöyle diyor: “Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki orada bundan daha hayrlı bir akıbet bulurum”. Bu cümlesiyle de diyor ki “sizin dediğiniz gibi bir ahiret, bir sorgu varsa, merak etmeyin, orada da ben kazanırım.” Yani inananların inancıyla alay etmektedir. Kur’an’a göre bu zengin kişi bu davranışlarıyla “tam bir mütekebbir”dir.
Çok sık tekrarladığımız Muhammed Suresi 30 ayetini hatırlayalım: “Yemin olsun ki sen onları kavlin lahnından (sözlerinin kastından) tanırsın.”
Biz de bu ayetlerde, duniHi ilahı sözlerinin kastından fark ediyoruz… Muhammed-30 için misaldeki zengin kişi tipik bir vakadır; bütün cümlelerinin kastı Allah’a karşıdır. Bu kişiyi tanımak, onun duniHi bir ilah olduğunu anlamak sözlerinin kastına bakılınca bu yüzden çok kolaydır. İsra Suresi 22. Ayette belirtildiği üzere, bu zengin kişi Allah ile birlikte ayrıca bir ilahlık oluşturmuş ve kendi ilahlığını Allah’a karşı ilan etmiştir.
Misaldeki diğer kişi bu zengin kişinin konuşmalarının kastının Allah’a karşı olduğunu anlamış, bu kişinin birincil şirk içerisinde olduğunu tespit etmiştir. Bu bakışla, zengin adam ile onun münakaşa ettiği yoksul kişi arasındaki bazı halleri tespit etmeye çalışalım. Allah misaline baktığımızda bu iki kişinin aslında yakın arkadaş oldukları anlaşılıyor. Hem zengin kişinin hem yoksul kişinin imanla ilgili cümlelerine baktığımızda, bu konuşmalarının Allah misalinde geçtiği kadar olmadığı, bu işin evveliyatının da olduğu anlaşılmaktadır. Yoksul kişinin açıklamalarından, bu iki arkadaşın iman konusunda aynı kaynaktan bilgi veya ders aldıkları anlaşılmaktadır. Ancak iman konusunda edindikleri bilgileri zengin kişi umursamamış hatta inkâr etmişken yoksul kişi iman konusunda ilim sahibi olmuştur. Bu ayetteki Allah misalinde, hakikati duymuş ama inkâr etmiş bir zengin ile imanlı ve bilgili bir yoksul ele alınmıştır. İman konusundaki bilgileri önemsemiş yoksul kişi, zengin kişinin birincil şirkini sözlerinin kastından anladığı için ona şöyle cevap vermektedir: “Ben Rabbime ortak koşmam. Sen Allah’ı inkâr mı ediyorsun?” İşte, takdim edilen bu vakanın can alıcı sorusu bu noktadır: Sen Allah’ı inkâr mı ediyorsun? Ben Rabbime ortak koşmam.
Dikkat edin lütfen, zengin kişinin bahçesinde bir fiziksel put yok, konuşmasında bir fiziksel put ismi zikretmiyor, yani konuşmada doğrudan bir put önemsenmiş değil, bunu çok vurgulamak lazım! Çünkü inananlar şöyle yanılıyorlar, şöyle perdeleniyorlar: Efendimiz(SAV) zamanındaki inkârcı duniHi ilahların fiziksel putları vardı, konuşmalarda o fiziksel putların isimleri geçerdi, konular o fiziksel putlar üzerine olurdu. Bu doğru, ancak Efendimiz (SAV)’in açıklamalarına dikkat edildiği zaman, bunun yalnızca küçük bir detay olduğu, esas olmadığı anlaşılır. Bazı hadislerde inananların gelecekte böyle sorunlarının olmayacağı, asıl sorunlarının, tartışacaklarının başka şeyler olacağı vurgulanır. Bu olayda da, aralarında bir fiziksel put ismi geçmediği, bahçede bir fiziksel put olmadığı halde neden şirk gündeme geliyor? Zengin kişi konuşmasında bir fiziksel put ismi zikretmediği, konuşmasında doğrudan bir putu önemsemediği halde yoksul kişi konuyu, hiç dolaştırmadan, niçin şirkle ilişkilendirmiştir? Acaba Allah’a karşı hangi şirki tespit etmiştir?
Sorunun cevabı vaka içerisinde elbette çok açıktır. Yoksul kişinin tespit ettiği şey zengin kişinin Allah’a karşı olan ilahlık hissiyatıdır, Allah’ın ilahlığını taklit ederek “mülk benim, güç benim, hüküm benim” diyor olmasıdır. Allah misali işte bu misali okuyan inananların bu tespiti yapmasını istemektedir, “zengin kişi kibirli bir adammış” deyip geçmelerini değil…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER