Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

EDEP YA HU – İYYAKE NA’BUDU…

Fatiha Suresi talip olan için çok önemlidir. Salâtta ondan maksimum yararlanabilmek için, günlük yaşantının içine şöyle bir âdeti hayat tarzı olacak şekilde monte etmek güzel olur. Bir yanlış yaptınız. O işin, o duygu ve düşüncenin Allah indinde yanlış olduğunu biliyorsunuz, hemen “Estağfirullah” dediniz, tövbe ettiniz, o anda şöyle de deyin: “İyyake na’budü ve iyyake nestaıyn. İhdines sıratal müstakıym. Sıratalleziyne en’amte aleyhim. Gayril mağdubi aleyhim veleddalliyn (âmin).”
Bu Fatiha Suresi ile yapılan bir duadır. “İyyake na’budü ve iyyake nestaıyn” derken nasıl bir halde, idrakta olmak gerekiyor, bunu FATİHA ile Fatih kitapçığımızda etraflıca ele aldık. Bu idrakla “İyyaKE na’budü VE iyyaKE nestaıyn” sığınışını, yanlış her halimiz için günün içine yayabildiğimiz kadar yaymak lazım. Nerede bir yanlış yaptık hemen “İyyaKE na’budu…” Biliyoruz ki o yanlış ve düzeltemiyoruz. Ki Allah dilemedikçe düzeltmemiz de mümkün değil. Bu gerçeği fark ettiğinizde göreceksiniz ki “Allahım, ben şunu yanlış yapıyorum, bir daha yapmayacağım” diyemezsiniz. Allah dilemezse mümkün değil. Ancak dilerse… Öyle bir şey dilemezse, sizin karar almakla, “bir daha yapmayacağım” demekle başarmanız, kurtulmanız mümkün değil. Ve aslında Allah’a yöneldiğinizde “Allahım, bir daha yapmayacağım” demek Allah’ın indinde suçtur, şirktir. Çünkü bu cümle, kendini müstakilen var ve muhtar zanneden yapıya aittir. O kendine bir dünya oluşturmuş ve diyor ki “Allahım, yanlış yaptım, bir daha yapmayacağım.” Olamaz! Ancak Allah yapma derse yapmazsın. Peki, o nasıl olacak?
İsteyeceğiz. “Allahım bana o yanlışı yapmayacağım bir rol ver. Bana hayatta öyle bir rol ver ki, ben o işi yapmayayım, şu yanlışı yapmayayım” diyeceğiz. İşte bunun isteme yoludur “iyyake na’budü ve iyyake nestaıyn.” Allahım, benim sana karşı “yapmayacağım” diyecek bir kararım olamaz, biliyorum ki sende, senden, seninleyim ve teslimim: İyyake na’budü ve iyyake nestaıyn. Lütfen, yanlışı, razı olmadığını yapmayacağım bir kader ver bana. İyyaKE na’budu…” ile bunu diyoruz.
O istenen hal/yol “İhdinas sıratal müstakıym”dir, Senin razı olduğun o yolu ben hakkıyla bilemem, onu Sen bilirsin. İşte onu ver bana. Aman beni sapanlardan, nankörlerden yapma Allahım.
Bunu günün içine yaymak, bununla haşır neşir olmak lazım. Çünkü Fatiha işimiz… İşimiz Fatiha… Salâtın kendisi Fatiha zaten…
“İyyake na’budü ve iyyake nestaıyn. İhdines sıratal müstakıym. Sıratalleziyne en’amte aleyhim. Gayrilmağdubi aleyhim veleddalliyn.” sığınışını hayat tarzı haline getirmek, manasını didik didik yapmak lazım, hele de seher vaktinde, secdede… Kalktınız, dua ediyorsunuz, secdedesiniz. Sistem tam karanlıktan aydınlığa geçiyorken, siz de aydınlığa girmek istiyor ve bu duayı yapıyorsunuz : “İyyaKE na’budu…” Sığınışınız bu, peki ne istiyorsunuz, talebiniz ne? “İhdinas sıratal müstakıym. Sıratalleziyne en’amte aleyhim. Gayril mağdubi aleyhim veleddalliyn (âmin).”
Bu ayetleri salâtta okunan bir evrak olmaktan çıkarıp, günlük yaşantıda kullandığımız sürekli bir dua haline getirmeliyiz. Siz sürekli bunu yapıyor olduğunuzda zihniniz “İyyake na’budü ve iyyake nestaıyn”le öyle bütünleşir ki salât ikame ederken onun en gerçek, en has halini orada yapmış olursunuz. Salât dışında diğerleri birer antrenmandı ve siz salât anında olimpiyatta gibi o anda halteri kaldırır, yüksek atlamaysa atlarsınız… Çok antrenman yaptınız çünkü. Hayatta antrenman yaptınız. Baktınız birisine bir yanlış yaptınız, yapmamanız lazımdı, hemen “İyyake na’budü ve iyyake nestaıyn” deyip sığınıp, Ya Rabbi ihdinas sıratal müstakıym…” diye diye… Fatiha’ya sarıldınız. Zaten bu bize öğretilmiş; her yanlışımızda hatta he halimizde “İyyake na’bu” ile sığınmak ve “İhdinas sıratal müstakıym”i istemek öğretilmiş.
Buna alıştığı zaman kişi hayatta o kadar antrenman yapmış oluyor ki… Sonra, salât ikame ederken matiğe gelip tıkır tıkır alıyor. Çünkü “nasıl para çekilir?” diye çok antrenman yaptı, şimdi salâta durdu, Fatiha okurken o artık onu en gerçek haliyle yapar. Aksi halde ne oluyor? Kişi namaza duruyor, “Fatiha”, sonra “âmin”, şimdi “zammi sure” oluyor. Böyle de yaparsa olur ama bu neye benzer? Bir markete gözleriniz bağlı girip çıkmaya. Size çok lazım malzemeler olan markette gözleriniz bağlı gezip çıktınız. Evet, markete girdiniz, gezdiniz; “marketi gezdin mi?” diye soranlara “görevimi yaptım, marketin her tarafını gezdim” dediniz. “Ne aldın, hayatına oradan ne kattın?” dediklerinde “Gözlerim kapalıydı, bir şey almadım, hiç bir şeye dokunmadım ki alayım” dersiniz. İş bunun gibi olur. Ama salâtta gözleriniz açıksa, “bana şu lazım, bu lazım” der, doldurursunuz. Fatiha okurken gözler açık olmak lazım… Neden? Çünkü insanın hayatında ondan önemli bir işi yok. Kişinin salâtta okuduğu Fatiha’dan daha önemli bir işi yok! Ah bunu bir fark edebilsek… Bu dünyada, salata durduğunda okuduğu Fatiha’dan daha önemli bir işi yok mü’minin! Bunu bilmek lazım! Bundan daha önemli, bundan daha öncelikli bir işimiz yok! Sonsuz hayatı için kişinin bundan daha önemli bir işi yok! Salatta Fatiha’yı gözü açık, doğru idrakla, bilerek okumaktan daha önemli bir işimiz yok…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER