Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – KALPLERİYLE AKLEDENLER, SADRLARIYLA ZANNEDENLER…

Hac Suresi 46, Kur’an’ın kör ve sağır tanımlamasının aslında ne olduğunu açıklar ve der ki: “(Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? (Dolaşsalardı) muhakkak ki akledecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz fakat sadrlardaki kalpler kör olur.”
Ancak “kalpler kör olur” derken bilelim ki duniHi ilahları böyle yapan, onların kalplerini kör, sağır, akılsız yapan, onların kalplerini formatlamış ve kalp gibi davranan zannlar kılıfıdır. Kalp kör olduğunda ne olur? İnsanlar ikiye ayrılır: 1) Kalpleriyle akledenler. 2) Kalpleri kör olduğu için sadrlarıyla zannederler. Hayatta bu çok önemlidir, bilen için… DuniHi dünya bunu bilmediği için bakın ne yapıyor: Sadrlarıyla zannedenleri alıyorlar, karşısına (eğer bulabilmişlerse) kalbiyle akletmeye çalışan birini koyuyorlar ve bu ikisine İslam’ı tartışmaya çalışıyorlar. Bu tartışmadan bir sonuç çıkar mı? Ayet diyor ki bunlar eşit olur mu?
Evet, insanlar ya kalpleriyle aklederler ya da sadrlarıyla zannederler. Bu durum sebebiyle bazen öyle olur ki, sadrlarıyla zannedenler (bu hallerini bilmezler de) kalbiyle akledenlere oturur reddiye yazarlar…
Bu bakışla Hud-24’ün sorusuna dönelim, onu şimdi şöyle de anlayalım: “(Kalpleriyle akledenlerle sadrlarıyla zannedenler) hiç eşit olur mu?”
Zümer-29 bize aynı konuyu “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” sorusu ile öğretir, anlatır.
Mülk-22 ise şöyle sorar: “(Şimdi düşünün,) yüz üstü kapanarak yürüyen mi varılacak yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?”
Bu soruların cevapları yine Kur’an’dan verilmelidir, çünkü mevcuttur. Öyleyse Hud-24’ün sorusunu anlamak üzere Kur’an’a bakalım: İnkârcı duniHi ilahlar için Hud Suresi 99. Ayet; “Hem şunda (dünyada) hem de kıyamet gününde bir lanete tabi olundular” der. Çok korkunç çok! Hud-24 “Bunlar eşit olur mu?” diyordu ya, işte o inkârcı duniHi ilahlar için Hûd-99 “onlar hem dünyada hem de kıyamet gününde bir lanete tabi olundular” demektedir. Tövbe-96 bir açıklama yapar, der ki: “Bazı inananlar, bazı inkârcı duniHi ilahları sevimli bulsalar da Allah o fasıklardan razı olmaz.” Zuhruf-36, 37 ise bize “(inkârcı duniHi ilahlara) yanlarından ayrılmayan, çok yakın arkadaş olan şeytanlar musallat edildiğini, şeytanların onları Hakk yoldan saptırdığını ve yanlışlarını onlara doğru zannettirdiğini” bildirir. Meryem Suresi 83. Ayet ise: “Görmedin mi, biz şeytanları, kâfirler (inkarcı duniHi ilahlar) üzerine irsal ettik de onları oynatıp duruyorlar” der.
İki gruptan biri olarak inkarcı duniHi ilahların ayetlere göre halleri dünyada böyle! Peki, Billahi anlamda iman edenler için ayetler ne diyor? Amentü Billahi demiş ve ilahlık hissiyatını reddetmiş olanlar için A’lü İmran Suresi 139. Ayet buyuruyor: “Gevşemeyin, mahzun olmayın, eğer müminler iseniz siz en üstünlersiniz.” Rabbinizin sözü, Sahibinin sözü… İnkârcı duniHi ilahlar için “Onları dünyada da ahirette de bir lanet takip etmektedir” derken, Billahi anlamda iman etmiş kullarına da diyor ki: “Gevşemeyin, mahzun olmayın. Eğer mümin(ler) iseniz siz en üstünlersiniz!” Rabbi söylüyor, sahibi söylüyor. Neden böyle bir müjde? Dedik ya dünya duniHİ ilahlık üzerine kurulu, bu sebeple bu anlatımın, bu paylaştıklarımızın alıcısı çok olur, bunlara rağbet edilir sanmayın. İşte ayet “haa, dünya böyle olabilir ama işte size Rabbinizin ikramı” diyor: Gevşemeyin, mahzun olmayın. Eğer müminseniz siz en üstünlersiniz!
Fussilet Suresi 30: “Muhakkak ki ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra bilfiil istikamet edenler üzerine, melaike tenezzül eder. Korkmayın! Mahzun olmayın ve vadolduğunuz cennet ile sevinin derler.”
Ayette böyle bir müjde ve açıklama var. Billahi anlamda “Rabbimiz Allah’tır” diyenler olmak için sık sık “Allahümme ENTE Rabbi” demeliyiz: Allahümme Ente Rabbi: Allahım Rabbim SENsin… Ayet bize öyle diyor, “muhakkak ki Rabbimiz Allah’tır” deyip bilfiil istikamet edenler… Bu “bilfiil istikamet etmek” ifadesi de sizi korkutmasın, “nasıl yerine getireceğiz, kolay mı?” diye korkmayın! Çok kolay! Gayret, yapabildiğin kadar… “Rabbim Allah’tır” de, gayret et, gayret et! Hep yanlışından pişman ol, Allah’a dön, hep doğruyu yapmaya çalış, gayret et… Bilfiil istikamet etmek işte bu kadar kolay…
“Muhakkak ki Rabbimiz Allah’tır deyip sonra bilfiil istikamet edenler üzerine melaike tenezzül eder” buyruldu. Başlarkenki ayetleri hatırlayın, inkârcı duniHi ilahlara şeytanları göndeririz diyordu. Burada ise Billahi anlamda iman edenlere “fark etmiyor musunuz, iyi bakın, görmüyor musunuz, sizlere melaike tenezzül eder” diyor.
Amentü Billahi demiş olanlar ve inkârcı duniHi ilahların ölüm anlarında yaşadıkları de çok farklıdır. Vakıa Suresi 88-96. Ayetler bize bunu bildirmektedir. İnkârcı duniHi ilahların ölüm anları çok farklıdır… Ölümden sonrası da öyle! İnkârcı duniHi ilahlar ve Amentü Billahi demiş inananların ahiretteki halleri, hesaplarının görülmesi de bir ve eşit değildir. Ancak durum onlar için de adaletlidir. Fussilet-27’ye göre inkârcı duniHi ilahlar dünya hayatındaki amellerinin, yaptıklarının en kötüsü dikkate alınarak muamele görürler. Zümer-35 ve Ankebut-7 ise, Billahi anlamda iman etmiş ve buna uygun hayat tarzı oluşturmuş olanların amellerinin en güzeli ölçü alınarak hesaplarının görüleceğini müjdeler; bu Kur’an’da Allah’ın vaadidir…
İşte bunların hepsini Haşr Suresi 20. Ayet özetler bir cümleyle bitirir: Euzü Billahi mineş şeytanir raciym, Bismillahir Rahmanir Rahiym. “La yestevi ashabun narî ve ashabul cennet. Ashabul cenneti humül faizun.” SadakAllahul Aziym.
“Nar ehliyle Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
Sığınıyoruz: Allahım, bizleri cehennem azabından koruyuver, ashabun nar olmaktan sana sığınırız ya Rabbi. Allahım, bizleri cennetinle mükafatlandırıver, ashabul cennet eylediğin kullarının zümresine lütfen bizleri de, bizlere çok kolay ve güzel olacak şekilde dâhil ediver; ya Rabbi, dâhil ediver (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti