Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

EHLİ SÜNNET VELCEMAATTEN AYRILMAYIN

Ehli sünnet Peygamber Efendimizin dinde takip ettiği yol olup, Kur’an ve sünnet çizgisinde olmak demektir.
Muhyiddin-i Ârâbî’ nin de hatırlattığı gibi birlik, beraberlik, dayanışma, dostluk, fedakârlık, yardımlaşma, gözetip kollama ve benzeri özellikler İslâm ahlakının temelini oluşturan güzelliklerdendir. Başta Namaz olmak üzere bütün ibadetlerin hedefinde de kötü huy ve alışkanlıklardan uzaklaşmış, cemaat şuuru ve İslâm kardeşliği etrafında kenetlenmiş bir İslâm toplumu vardır. Bu bakımdan cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletli görülmüş ve Kur’an’da sık sık “EGIMISSALAT” namazı ikame edin emri ile namazın cemaat halinde kılınması gereken bir ibadet olduğuna dikkat çekilmiştir.
Namaz kılındığı halde sosyal hayata hâkim olmuyor ve toplum başta namaz olmak üzere diğer ibadetlerle ıslah olmuyorsa o toplumda namazın ikamesinden söz etmek doğru olmaz. Ahlaken yozlaşmış, birlik, beraberlik ve dayanışma ruhundan uzaklaşmış bir toplumda namaz sadece kılınmış; Fakat ikame edilmemiş olur.
İslâm coğrafyasında Ehlisünnet dışında kalan ve Ana Cadde’den itikat ve ibadet bakımından ayrılan ve çoğunlukla siyasi amaçlara göre gelişlen bu akımlara “Fırka-ı dâlle/Sapık Yollar” adı verilmiştir. Fırka denilince akla gelen bu sapık yollardır. Çünkü müslümanlar fırkacı olmaz ve fırkalara bölünemezler.
Bu noktada fırka ve fırkalaşmak kavramı ile cemaat, târikat ve mezhep kavramlarını birbirinden ayırmak gerekir. İslâm dünyasında Ehl-i sünnet velcemaat anlayışı veya bir başka deyişle ana caddeden ve cemaat şuurundan ayrılmamak kaydıyla, Müslümanların farklı mezhep ve tarikatlar etrafında kümeleşmeleri farklı içtihatlar içinde hareket etmeleri ve bunlara bağlı olarak mizaçlarına uygun düşen tasavvuf halkalarında yer almaları yadırganmamış, bir ağacın ana gövdesinin dalları olarak görülmüş; Bunun yanında çoğunluğu siyasi amaçlı olarak çıkmış olan sapık fırkalara karşı uyanık olmamız istenmiştir.
Nisa suresinde ise Ümmeti-i Muhammedin gitiiği yoldan ayrılmak sapıklık olarak nitelenmiş ve müminlerin yolundan ayrılanların cehennemlik oldukları belirtilmiştir:
“Her kim de kendisine doğru yol (İslâm) belli olduktan sonra, Resûl’e karşı tavır koyar (emirlerini beğenmez) ve (Resûlü örnek alan) müminlerin yolundan başkasına uyarsa, onu döndüğü (ve seçtiği o sapık) yolda bırakırız. Sonra kendisini cehenneme atarız. O ne kötü bir gidiş yeridir!” (Nisa 4/ 115)
Rivayet olunduğuna göre, İmâm- Şafiî (Rahimehullah) icma-ı ümmetin hüccet olduğuna dair bu ayet-i kerimeyi delil göstermiştir.
İmâm-ı Şafiî (Rahimehullah) ın bu ayet-i kerimeyi delil gösterişi şöyle açıklanır: “Müminlerin yolunun dışında bir yola uymak, bu ayeti kerimenin açık ifadesiyle haram olduğuna göre, müminlerin yoluna uymanın vacip olması gerekir. Çünkü Mevlâ Teâlâ, Peygambere muhalefet edip, müminlerin yolundan başkasına tâbi olanları tehdit etmiştir.” (Ruhul- Furkan, Nisa Suresi, cilt: 5; Mahmud Ustaosmanoğlu, İst. 1997) İcma-ı Ümmetin delil olduğu hakkında daha birçok hadis-i şerif ve rivayetler vardır.
Nitekim: “İbni Ömer (Radiyallahu Anhuma) dan rivayet edildiğine göre, ResÛlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah (-u Teâlâ) benim ümmetimi -veya Muhammedin ümmetini, buyurdu- dalâlet (sapıklık) üzere toplamaz ve Allah’ın (kudret ve yardım) eli cemaatin üzerindedir. Her kim (cemaatten söz veya hareket ya da inanç bakımından) ayrılırsa, cehenneme ayrılır.”
(Tirmizi, Fiten: 7, 2167; 4/466; Hakim, Müstedrek, No: 397; 1/201)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER