Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EZAN’DA VE SÂLÂT’TA DİKKAT EDİN

-15-
Günlük yaşantı içerisinden, idrakımızı çok olumlu etkileyecek, ama fırsatını kaçırdığımız bazı halleri inceleyerek başlayalım. Bu halleri tefekkür edip, ayetlerle anlamaya çalışalım.
Ezandan yüz çevirmeyin
Yaşantıdaki çok önemli hallerden, önemli olaylardan birisi Ezan’ı dinlemektir. Bunun size getireceğini tahayyül bile edemezsiniz. Bunu yapmadığınızda kaçırdığınızı da tahayyül bile edemezsiniz. Ezan’ı dinlemek, duyabileceğimiz sesle onu tekrar etmek, bitiminde Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin önerdiği salâvatı okumak önemli bir olaydır. Günlük yaşantı içerisinde çok önemli bir olaydır ki; Ezan’ı dinlemek “Büyük Haber’i dinlemek demektir, yani “Nebe-ün Aziym”i dinlemek demektir. Bu gözle Sâd Sûresi 65, 66, 67 ve 68. ayetlere bakalım:
“De ki; ben ancak bir uyarıcıyım. İlahlık iddiaları geçersizdir. Ancak; Vahidül Kahhar olan Allah vardır. Semavat’ın Arz’ın, ikisi arasında olanların Aziyzül Ğaffar olan Rabbidir. De ki; HU gerçeği “Aziym bir haber”dir. Siz ise O’ndan yüz çeviriyorsunuz.”
Yüz çevirenlerden olmamak, duymazdan gelenlerden olmamak, ezan okunduğu halde sanki ezan okunmuyormuş gibi olanlardan olmamak gerekir. Öyle bir meşgul ki… Hele de duymak istemeyenlerden olmamak gerekir. Bu saydıklarım hepsi normal yaşantıda, yaşadığımız toplumun içerisinde var.
Siz bu Aziym Haberden yüz çeviriyorsunuz. Aziym haberden kim yüz çevirir? Elbette “A” takdimi. O zaman ayetteki “siz”i bizdeki esfele safiliyn yapı olarak alırsak Sâd Sûresi 65. ayetin muhatabı doğrudan biziz. Sizin o yapınız, bu haberden doğrudan yüz çevirir, siz farkında değilsiniz. Bir yanda Ezan okunur, ama sen başka şeylerle meşgulsün. Kaybedersin. Evet, kaybeden, fırsatı kaçıran ve yüz çevirenlerdensin, o sınıfa giriyorsun. Bu ayete göre; Ezan’ı umursamayarak ondan yüz çeviriyorsun.
Bakın “dinlemek” de yetmiyor. Sahih hadis diyor ki; tekrar da edeceksin. Büyük Haber’i tekrar edeceksin. Eğer Ezan’ı takip ediyorsan ki onu takip eden olmak lazım. “Okunmuş ama farkında değilim” kapsamında olmamalısın. Her şeyin farkındasın, hepsini takip ediyorsun. “Kim geldi, kim gitti, kim aradı, o program şu saatte mi…” takip etmeyi biliyorsun ama Ezan’ı takip etmiyorsun. Kaybedersin. Kendin bilirsin, ama kaybedersin. Dinleyen kazanıyor, tekrar eden kazanıyor. Çünkü o cümlelerin her biri “Rasulullah’ın Tebliği”dir, hem de o an. O an tebliğidir ve bu ayet gereği Aziym bir haberdir. Büyük bir haber veriliyor, “HU Allah” gerçeği duyuruluyor; La ilahe illallah Kelime-i Tevhid’i ilan ediliyor. Ve bu ilan kesintisiz… Sürekli bu haber var dünyada, sürekli. Ve sen bundan yüz çeviriyorsun. Ayet “siz ise, O’ndan yüz çeviriyorsunuz” diyor. Hangi sınıfa giriyorsun dikkat et.
Ezan ile kendinizi test edin
Devam edelim, Zümer Sûresi 45. Ayet: “Allah, tekliği itibarıyla zikr edildiğinde ahirete iman etmeyen kimselerin kalbleri hoşlanmaz. O’nun dûnundakiler anıldığındaysa hemen müjdelenmiş gibicesine yüzleri güler”. Bakın, “Allahın tekliği itibarıyla zikr edilmesi” yine Tam Davet’te var; Allah tekliğiyle duyuruluyor. Aziym Haber’in içinde bu var. Ve bu davetten, duyurudan ahirete iman etmeyenlerin kalbleri hoşlanmaz. Yani ayet kendinizi test edin diyor: Ahirete iman ediyor musun, etmiyor musun; bunu Ezan’a hürmetinden anlayabilirsin. Demek ki yeterince inanmıyorsun. Dünyada, dünya hayatı için inandığın her bir şeyi düşün, cehennemin varlığına onlar kadar inanmıyorsun ki; korkun yok.
Kendimizi test etmeye devam edelim: Oysa “O’nun dûnundakiler anıldıysa”: Yani “sanki O’nun dışında bir şey varmış gibi” kabul edip sonra da O’nun dışında bir şeymiş, O’nun dışında varmış gibi düşündüğün bu varlıkları lanse etmek, anmak. Onlar anıldığında yüzünüz gülüyor, seviniyor ve müjdelenmiş gibi dönüp birbirinize bakıyorsunuz. Bu bir ünlü olabilir, senin herhangi bir sevdiğin olabilir; Test et bakalım? Birisi anıldığında “aa şu anıldı, şöyle oldu” diyorsun ya, test et. Belki de anılmasından hoşlandığın o kişi, senin kutsal kabul ettiğin şeylere küfreden birisi, hiç inancı olmayan birisi, ters çalışan birisi. Ama sen, onu görmekten, onun anılmasını duymaktan haz duyuyorsun, seviniyorsun, ama Ezan okunduğu zaman hiç dikkat etmiyorsun. Oysa Kur’an diyor ki; “bu azim bir haberdir, anlayabilirseniz”. Ölçü ayetler olunca “nereye düştüğünü” test etmek, anlamak, bakın ne kadar kolay oluyor.
Ezan’ı duyunca telaşlanın
Ne yapmalıyız peki? Ezan’ı, Tam Davet’i duyunca telaşınızı gösterin, onu duyduğunuzu belirten bir hareket yapın mutlaka. Onu duyduğunuza dair bir telaş, bir hareket olsun hayatınızda; yatıyorsanız kalkın, oturmuşsanız yatın; fark etmez. Ezan yüzünden pozisyon değiştirin, farklı bir şey yapın. Telaşınız, gayretiniz bedeninizden bir belli olsun, bedeniniz Ezan’ın yönetimine girsin. Ezan dinleyerek nefsin şerrinin yönetiminden çıkarın onu. O Ezan’ın sesinden korksun. Onu korkutun. Nasıl korkutursunuz onu? Ezan’ı duyduğunuz zaman telaşa sokarak, telaşlanarak. Telaşlandırın, mutlaka farklı bir harekete sokun.
Hatta öyle olsun ki, siz Ezan’ı tesadüfen duymayın. Onun zamanını kollayın; dikkat edin, hesaplayın, bekleyin. Bu gayretler, bu telaşlar sonunda siz, Ezan vakti olmadığı halde sanki Ezan okunuyormuş gibi sesler duyarsınız da “acaba Ezan okunuyor da ben kaçırdım mı?” dersiniz. Ezan okunmuyor ama siz bir anda Ezan okunuyor sanarsınız. Dışarıdaki herhangi bir sesi; bir araba sesini, bir bağırmayı bile Ezan sanabilirsiniz. Neden? Artık kalbiniz o telaşta, onunla ilgili telaşta, herşeyi onunla ilişkilendiriyor, elhamdülillah…
Biri budur, Ezan okunuyor sanarsınız. Bir de, böyle sandığınız gibi bazen gerçekten duyarsınız da. Çünkü Ezan dünyada devamlı okunuyor… Yeter ki siz o telaşa girin.
Siz davete icabet edin, sonra size icabet olsun
Ezan’ı bu şekilde hürmetle dinlediniz. Ama bu bir davet, bu Tam Davet. Elbette sonra da bu Tam Davet’e icabet. Tam Davet Tanrı İlmi kitapçığında detaylı olarak var, oraya bakarsınız inşaAllah. Salâvattaki Makamı Mahmud’u sonra konuşuruz diye kısaca geçmiştik. Demek ki; Ezan hem Büyük Haber, hem de Tam Davet, öyleyse Tam Davete icabet çok önemli.
İnsanlar “davete icabetin sünnet” olduğunu hiç olmadık yerlerde söyler. Din’le hiç ilişkisi olmayan bir yere davet edilmişsinizdir, gitmek istemezsiniz, gitmeyeceksinizdir. Siz bir bahane ararsınız, onlar da inancınızı bildiklerinden sizi oradan yakalamaya çalışıp; “davete icabet sünnettir kardeşim, niye uymuyorsun?” derler. Oysa hakikat onların dediği gibi değil. Yanlış davete icabet olmaz. Davet Ezan’dır, Ezan’a icabet edeceksin, o farz. Ezan’la ilgili konulara davet varsa işte sünnet odur, oraya icabet sünnettir. Onunla ilgili bir toplantı olur, bu toplantı gibi bir şey olur icabet edersiniz. Yalnızca burası demiyorum, bunun benzerleri neredeyse nasılsa hepsi birer davettir. Ama “yanlış yerler” bu davetin kapsamına girmez. Oralara katılmaları için “icabet sünnettir” diye insanları sıkıştırmak ta yanlış olur.
Davete icabet ettiniz, peki şimdi? Elbette şimdi size icabet. Kesin. Şimdi de size icabet. Zaten oraya icabet etmenizin sebebi size icabet. Size icabet olan şey orada sizi bekliyor. Bunu nereden anlıyoruz?
Mu’min Sûresi 60. ayet: “Rabbiniz dedi ki; bana dua edin size icabet edeyim. Muhakkak ki benim ibadetimden kibirlenenler, dahiriyn (küçülmüş, alçalmış) olarak cehenneme gireceklerdir.”
“İbadetten kibirlenme”nin ne olduğunu, içinde “mütekebbir” ifadesi geçen ayetlerde göreceğiz.
Günlük yaşantı içerisinde bizi, idrakımızı hızlı etkileyecek bir diğer husus salâtlarımızla ilgilidir, salâtlarımızda yapacağımız bir şeydir. Bu açıklamayı salât ikamesi konusunda daha önce paylaştıklarımıza, bildiklerimize ekleyelim. Onlara ilave edelim ki, salât ikamesindeki diğer noktalar önemsizmiş gibi anlaşılmasın. Bütün bildiklerimize bir ilave: Tahıyyat’a oturduğunuz zamana özel önem verin. Tahıyyat’a özel önem. Elbette salâtın her anının önemini yakalamak lazım. Ama neden Tahıyyat’a özel önem? İkame ettiğiniz salâta dikkatle bakarsanız, salâtın en ihmal edilen yerinin Tahıyyat olduğunu görürsünüz. Unuttuğunuz şeylerin aklınıza geldiği yerin de orası olduğunu göreceksiniz. “Salâttan sonra şunu yapayım” diye plan yaptığınız yere dikkatle bakın, yine Tahıyyat’dır. Oturduğunuz yerdir, Ettahıyyatü okuduğunuz yerdir. Çünkü onu ezberlemişsinizdir, bir çırpıda okursunuz; diliniz okur, ama kesinlikle o anda başka şeyle meşgul olursunuz. Genellikle bu böyledir. Neden? Çünkü o kadar önemli bir hal ki Tahıyyat, oradan uzaklaşırsınız. O hali yakalamak için mücadele gerekir. “Önemli şey”i yakalamak için hep mücadele gerekir, mücadele edeceksiniz. Çünkü sizin dünyaya gelen yapınız, bu yapı “önemli şey”e uygun değil. Ters. Ona terstir, sizi oradan uzaklaştırır. Önemli şey için mücadele etmek zorundasınız. İşte önemli şey:
“Ettahıyyatü lillahi ves Salavatu vet Tayyibat. EsSelâmü aleyke eyyühen Nebiyyü ve Rahmetullahi ve Beraketühu. EsSelâmü aleyna ve ala ibadillahis salihin. Eşhedü en la ilahe illallaHU ve Eşhedü enne Muhammeden AbduHU ve RasuluHU.”
Bu önemli şeyin tefekkürünü ediniz. Salâttaki bir başka önemli şeyin paylaşımıyla inşaAllah devam edeceğiz.

İNŞİRAH -15-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER