Ya bizim kerpiçler?
Erzincan’da birkaç gün önce yaşanan deprem unutulmaması gereken bir gerçeği bir kez daha “dehşetle” hatırlattı.
Deprem kuşağı üzerinde yer alan ilimizin büyük bir bölümünün tehdit altında olduğunu hepimiz bili-yoruz. Son olarak 2003 yılında yaşanan ve Sultandağı, Çobanlar, Bolvadin ilçelerimizde büyük hasara yol açan depremin izleri hala taze.
Erzincan depremi ile bir çok gerçek yeniden göz önüne serilirken, en çok dikkat kerpiç evlere çekildi. Aynen Afyonkarahisar depremlerinde olduğu gibi. Dinar depremi ilçe merkezli gerçekleşmiş ve betonarme binalar da yerle bir olurken, Sultandağı merkezli deprem daha çok kırsal kesime darbe vurmuştu. Bu nedenle bir çok kerpiç yapı insanlara mezar olmuştu. Kerpiç ahırlardaki yüzlerce hayvan telef olmuş, yıkılan binalar büyük yaralar açmıştı. Şimdi Türkiye yeniden kerpiç binaları tartışıyor.
Devlet kademeleri elden geldiğince depreme karşı hazırlanıyor. Elbette hiçbir zaman tam hazır olduğumuz söylenemez ama hiç olmazsa çaba sürüyor. Arama-kurtarma faaliyetlerinde büyük mesafe aldık. Binalar sigortalanmaya çalışılıyor. Ama siz hiç duydunuz mu depreme dayanıklı olmadığı için yıkım kararı çıkan bir bina. Biz depreme dayanıklı olmadığı belirlenen çok bina duyduk, gördük… Ama hiç birisi için yıkım kararı çıktığına ya da yıkıldıklarına şahit olmadık.
“Allah göstermesin” diyoruz ama kerpiç binalarımızla, depreme dayanıksız binalarımızla bizi yakalayacak bir deprem yine onulmaz yaralar açacak. Yıkımdan sonra yapılması gerekenler büyük oranda hazır, ya yıkım öncesinde yapılması gerekenler?…
Yeni partiler
Son yazımızda “Siyasette izan” diyerek Türkiye Partisi İl Başkanı Hakan Şeref Olgun’un “ilk seçimde tek başımıza iktidarız” sözlerini eleştirmiştik. Büyük laflarla yapılan siyasetin insanların siyasete ve siyasetçiye olan güvenini azalttığına işaret etmeye çalışmıştık. Bu yazımızda bir yanlışlık yapmışız. Hakan Şeref Olgun, Türkiye Değişim Partisi’nin değil, Abdüllatif Şener’in liderliğindeki Türkiye Partisi’nin il başkanı.
Bir de Mustafa Sarıgül’ün liderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi var. Siyasetin bu iki yeni partisini hafiften (!) karıştırmışız. Bu nedenle Türkiye Partisi için Türkiye Değişim Partisi ifadesini kullanmışız. Bazı dostlarımız uyardı, “Parti’nin isminde küçük bir yanlışlık var. Ama öne sürdüğün birliktelik fikri hiç de fena olmaz” diye. Sarıgül-Şener ittifakından bahsediyorlar. Bu konuda bildiğimiz ya da duyduğumuz bir şey yok. Bizim hatamız sehven olmuş. Bu nedenle özür diliyoruz. Ama aklı erenlere göre böyle bir birliktelik siyasete hareket getirir.
Biz böyle bir milletiz işte. Küçük bir hata siyasetteki ufukları nerelere götürüyor!…