Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Çoklu Baro yasasında golü tüm barolar yedi!”

Baro Başkanı Av. Turgay

Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Çoklu Baro Yasasının sadece Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük illeri değil tüm baroları ilgilendirdiğini vurguladı. Şahin, “Doğrusu bu süreci çok iyi yönetemedik. Bu yasal değişiklikten sadece İzmir, Ankara, İstanbul baroları etkilenmedi. Madden öyle gözükse de bu golü hepimiz yemiş olduk. Tüm Barolar bu süreçten mağlup çıktılar” dedi

 

Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Çoklu Baro Tasarısına karşı verdikleri mücadeleyi detaylarıyla Gazeteniz Kocatepe’nin muhabirine anlattı.
Burcu Aydın: Çoklu Baro Tasarısına karşı verdikleri mücadeleniz de son durum değerlendirmeniz nedir?
Turgay Şahin: Aslında çok uzun bir hikâyeden söz edeceğim. 1990’lı yıllarda ilk defa akademik makalelerde tartışılmaya başlanılan korporasyonlar, korporatif sistem v.s liberal düşünce sahipleri ve liberal düşünce derneklerinin tartışmaya açtığı kamu kurumu niteliğinde ki meslek kuruluşları buna üye olma mecburiyeti, zorunlu aidat v.s. Bunların aslında fikri düzeyde olgunlaşmaya başladığı yıllar 1990’lı yıllardı. Ancak sonra bunun 2018’e doğru artık TBMM’de gündeme geleceğini gördük. Siyasi iktidar bunu ciddi anlamda gündeme aldığında Türkiye Barolar Birliği (TBB) Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi tüm kamu kurumu niteliğinde ki meslek kuruluşlarını içine alan bunların kamu kurumu niteliklerini tartışmaya açan başlarında ki Türkiye ibaresinin kaldırılması tartışmasını gündeme getiren bir sürece yaşamıştık. Bu süreç Afyon Barosu’nun da içinde bulunduğu bir avuç Baro Başkanının, Baronun yürüttüğü kamu diplomasisi ve mekik diplomasisiyle ikna süreci yaşanmış ve gerek siyasi muhatap gerekse siyasi muhatabın dayandığı oy tabanı ve buna yakın kurumsal yapılan ikna ile sıkıntıya yol açmadan sona ermişti.
Burcu Aydın: Süreci nasıl özetlersiniz?
Turgay Şahin: Biz bu sürece başından sonuna kadar yürüttüğümüz hatta yönettiğimiz için çok iyi biliyoruz. Adım adım, Adalet Bakanımız, TBB Başkanımız, o dönemin Türkiye Cumhuriyetinin son Başbakanı Binali Yıldırım beyin konuya müdahil olmasının sağlanması, hukuk derneklerinin iknası ve nihayetinde bu sürecin bir sulhla sonuçlanıp rafa kalkmasıyla bize bir derin nefes aldıran oh dedirten bir süreçti.
Burcu Aydın: Peki yaşanılan son güncel durumu nasıl açıklarsınız?
Turgay Şahin: Ancak bu süreci tetikleyen sebeplerin aslında ortadan kalkmadığı için bu konunun kalıcı bir şekilde rafa kalkmadığını, gömülmediğini de biliyorduk. Bu aslında her zaman gündemdeydi. Tüm siyasi iktidarlar, iktidarlarına rakip ve şevik istemezler. Bu bir vakadır. Ama demokrasiler kuvvetler ayrımı prensibiyle çalışır. Yani her türlü güç başka bir güçle denetlenir. Öncelikle devlet iktidarı yasama, yürütme, yargı olarak üç erke paylaştırılmıştır. Siyasi iktidarın yasama ve yargı tarafından denetleneceği anayasa ile ön görülmüştür. Yargı kendi içerisinde muhakeme, iddia ve savunma olarak üçe ayrılmış ve bunların birbirini denetlemesiyle adaletin tecellisi projelendirilmiştir. Böyle bir yapı tasarlanmıştır. Şimdi tabii ki bu sistem içerisinde yani tüm kuvvetlerin aslında kendi içlerinde de parçalanarak birbirini denetleme esasına dayalı bu sistem içerisinde Baroların da avukatların da bir rolü vardı. Avukatlar öncelikle yargı mensubu olarak kabul edildikleri için yargılamanın meşruluğu ve şeffaflığının sağlanması, yegâne cezalandırma otoritesi olan devletin gücünün sınırlandırılması anlamında adalete katkı sağlayan meslek mensuplarıydı ve hem Avukatlık hem de Ceza Kanunu’nda yargı mensubu olarak kabul edilen bir meslek grubuydu. Aslında çok enteresandır. Avukatlar serbest meslek mensubu olmalarına rağmen yürüttükleri görev itibariyle kamu hizmeti görüyor olması, konum ve statü olarak da yargı mensubu olması gerçekten son derece önemli bir nitelemeydi.
Burcu Aydın: Çoklu Baro meslektaşlarınız arasında bir tartışma konusu oldu mu?
Turgay Şahin: Avukatların mensup olduğu Baroların da özelikle Avukatlık Kanununun 76. ve 95. maddelerinde tanımlanan İnsan Haklarını, Hukukun Üstünlüğünü Koruma ve Kollama görevinden başlayan tanımlı görevleriyle de aslında adaletin işleyişine katkı sağlamak bir anlamda bunun denetimini gerçekleştirmek gibi de kanunla atfedilen bir rolü vardı. Anayasa da zaten kamu kurumu niteliğinde ki meslek kuruluşlarını düzenlerken meslektaşlar arasında uyumu sağlamak, haklarını savunmak gibi mesleğe ilişkin görevler yüklemişti. Ancak siyasi iktidarların dediğim gibi iktidarı paylaşma konusunda bir kıskançlıkları vardı. Bu bir yere kadar anlaşılabilir. Buradan kaynaklı olarak meslek kuruluşlarını siyaset yapmakla itham ettiği bir gerçektir. Bu yeni bir hadisede değildir. Bu meslek kuruluşları oldu olalı aslında tüm siyasi iktidarların bu anlamda bir eleştirisine maruz kalmışlardır. Başta Barolar olmak üzere. Fakat kendi açımızdan baktığımızda aslında bu bizimde bir tartışma konumuzdu. Avukatların meslek kuralları, etik kaideleri var. Ama Baroların bir Baro Etik Manzumesi yoktu.
Burcu Aydın: Özellikle bazı Baroların siyasete olan müdahaleleri bu süreci tetikledi mi?
Turgay Şahin: Baroların yasadan kaynaklı yetkilerini hangi sınırlarda kullanması gereklidir? Yani siyasete müdahale, dar anlamda siyaset, geniş anlamda siyaset anlamında nereye kadar caizdir ve etiktir? Bu aslında biraz tartışma konusuydu. Partisel anlamda ki siyasete de müdahale eden Baroların olduğu konusunda ciddi, haklı eleştiriler vardı. Şimdi bu bir eleştiri konusu olmaktan çıktı. Ankara Barosunun bir Cuma namazı hutbesi sırasında bu hutbeyi irat eden Diyanet İşleri Başkanının konuşma metni ve bu metinde dayanak olarak kullandığı Kur’an-ı Kerim ayetlerini de eleştiren adeta İslam’ı 9 asır öncesinde ki bir eski hikâye bir efsane olarak nitelendiren yakışıksız bir benzetmesi malumdur. Bu açıklama üzerine rafta bekletilen bu tartışma yeniden kamuoyunun gündemine sunuldu. Bu kez daha ciddiydi. Çünkü bir tasarı da hazırlanmaya başlanılmıştı. Biz 2018 yılında ki süreçte ne yapmışsak kaldığımız yerden muhataplarla görüşmeye devam ettik. Fakat bu kez dar çerçevede kalmadı. Biz o süreci çok daha dar kapsamlı sağduyulu bir 10 kadar Baro Başkanımızla yürütürken bu süreç özellikle 19 Mayıs tarihine kadar yine benzer şekilde yürütüldü ancak bu kez tüm Baroların müdahalesi tüm Baroların ortak hareket etmeleri fikri ortaya çıktı. 19 Mayıs 2020 tarihinde biz tüm Baro Başkanlarımızla online bir toplantı gerçekleştirdik. Yayınladığımız bildiriyi kamuoyunun dikkatine sunduk. 19 Mayıs bildirisiyle artık şahsi inisiyatif kullanma imkanı ortadan kalktı. Artık ortak akılla, mutabakatla hareket edelim denildi. 1 Haziran 2020 tarihinde Ankara’da yüz yüze Baro Başkanlarımızla toplantı yaptık. Müzakere Yürütme Kararı alırken müzakerelerin sonuçsuz kalması halinde her türlü demokratik hakkın kullanılacağına dair bir bildiri daha yayınladık.
Burcu Aydın: Toparlarsak gelinen noktaya dair neler söylemek istersiniz?
Turgay Şahin: TBMM’de Çoklu Baro Yasasına yönelik oylamada evet ve hayır oyu verenler arasında 80 civarında bir oy farkı oldu. Bu sayıya yakın muhalefet milletvekili sayısı oylamalara hiç gelmedi. 13 kadar da bağımsız milletvekili vardı. Bizim o zaman TBMM’de olmamız halinde oylamaya katılmayan milletvekillerinin organizasyonuyla onların oylamaya katılmaları mümkün olabilirdi. Bu oylamada evet oyu kullanan milletvekillerinin 80 Baro Başkanının manevi baskısı altında en azından bir kaçının da olsa çekimser veya ret oyu vermesi sağlanabilirdi. En azından sonuç değişmese bile biz tarih önünde orada bulunarak vazifemizi yapmış olur, tarihe böyle bir not düşmüş olurduk. Doğrusu bu süreci çok iyi yönetemedik. Şimdilik sadece İzmir, Ankara, İstanbul’u ilgilendiren bu süreç aslında tüm avukatları manen ilgilendiriyordu. Aslında bu yasal değişiklikten sadece İzmir, Ankara, İstanbul baroları etkilenmedi. Madden öyle gözükse de bu golü hepimiz yemiş olduk. Tüm Barolar bu süreçten mağlup çıktılar. Aslında Barolar çok kolay aşılabilir ve aleyhlerine kanun çıkartılabilir görüntüsünü maalesef verdik. Manevi bir direnç noktasını kaybettik. Biz zarı deldirerek sınırın geçilmesine vesile olduk. Bu süreçle gelinen nokta tamir edilebilir. Şu anda bu yasa değişikliği Anayasa Mahkemesinde. Afyonkarahisar Barosu olarak biz hiçbir zaman hukuk devletinden ümidimizi kesmedik. Anayasa Mahkemesinde ki bu iptal davasına Afyonkarahisar Barosu olarak müdahil oluyoruz. Yani bizde Çoklu Baronun anayasa aykırılığını iddia ediyoruz. Somut norm denetimlerini çalıştıracak başka tedbirlerimiz olacaktır. Ölü doğan ve birçok sıkıntısı ortaya çıkacak bir uygulama olarak en kötü ihtimalle anayasa mahkemesinden bir iptal kararı çıkmasa bile uygulamada ki sıkıntıların aşılamayacağının görülmesiyle bence bunun iptal edileceği bir başka yasa değişikliğiyle eskiye dönüleceği ümidini de taşıyoruz. Bu anlamlı mücadelemiz hiç bitmeyecek. >> Burcu AYDIN’ın Özel Röportajı