Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Aziz Aslan

GÜNEYDOĞU MESELESİ

Ülkemizde yaşayan insanların, adeta kültürel ve felsefi tabiatı haline gelmiş iki hususiyetinden bahsedilebilir: İlki, imparatorluk umuru görmüş olmanın getirdiği bir olgunluk ve terbiye; ikincisi, ‘devlet’in birlikte yaşama formu olarak kazandırdığı tecrübe…’Emperyal terbiye’ ve devlet tecrübesi. Emperyal terbiye, farklı toplumların yan yana barış içinde yaşama alışkanlıklarını; devlet tecrübesi ise problemlerini çözmek için şiddete başvurmadan, ihkak-ı hakka girişmeden devletin hakemliğine müracaat ifade ediyor.
Türkiye’de Güney-Doğu meselesi bir etnik problem, etnik toplumun ayrılıkçı hareketi olarak tezahür etmiştir. Doğulusu, Batılısıyla insanı çileden çıkartan kan gölüne rağmen Türkiye’de insanlar, Kürtler ve Türkler diye ikiye ayrılmamışsa ve onca provokasyona rağmen bir arada yaşamak arzusundan vazgeçmemişse ortada bir etnik problem yoktur. Ayrılık halka inmemiştir. Bu durum yıllar öncesinden beri yabancıların kışkırtmaları ile bu hale gelmiştir.
Problemin en ciddi boyutu, devlet adına hareket ederken millete yabancılaşmış bürokratik seçkinlerle etnik kökeni adına bir takım talepler ileri sürerken devlete karşı hasma ne tutum takınmış aydınların basiretsizliğinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye’nin bir kısım siyasi ve bürokratik kademelerinde mevzilenen resmi görüş, halkla devletin arasındaki mesafeyi gittikçe arttırmaktadır. Hâlbuki devlet halkından gereksiz yere korkmaktadır. Devlet hangi etnik kökenden gelirse gelsin halkından korkmaktan vazgeçmelidir. Yasakçı değil hürriyetçi açılımlar, halkın hem kendi içinde ve hem de devletle olan kaynaşmasını arttıracaktır. Çözüm, evrensel 50 yıldır devam eden ‘tecrübe’nin ışığında ‘demokrasi’ anlayışımızın çoğulcu ve ‘yerli değerler’le donatılmasına da bağlıdır.
Her şeye rağmen, anayasanın özlenen şekliyle devlet ve millet arasındaki yaşatıcı ahengi ve ileri bir kişi hürriyetleri hukukunu tesis etmek üzere yeniden kaleme alınıp yürürlüğe girdiği vakit bile problemin sadece ‘şekil şartları’nın aşılmış olacağı bilinmelidir. İtiraf etmelidir ki zihni engeller, anayasal engellerden daha katı bir mukavemet unsurudur. Onun içindir ki, esas ve kalıcı çözüm, ‘barış içinde bir arada yaşama iradesi’nin olanca samimiyet ve kararlılıkla tek tek fertlerden toplum ve devlet katına kadar uzanan bütün bir toplumsal ve politik alanda hayata geçirilmesi suretiyle elde edilecektir.
Vatanımızda yıllardan beri devam eden bu ‘iç kanama’yı, birlik, barış ve hakkaniyet esasları içerisinde halledecek bir çözüm teklifi, inanıyoruz ki, kalkınmış, müreffeh, demokratik ve büyük Türkiye’yi 21. Asrın dünyasında maddi ve manevi kültürün; bilgi, enformasyon ve iletişimin; barış ve kardeşliğin öncüsü yapacak ‘medeniyet Projesi’nin de taslağını oluşturacaktır. Bu ‘taslağı’ hazırlayacak kabiliyet, bilgi, tecrübe, enerji ve cesaretin bu toplum ve millete var olduğuna da yürekten inanıyoruz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER