Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Hastaneye gidiş öyküsü: Emniyet kemeri ve daha neler

Murat Arısoy 26 Haziran 2012 Salı 03:00:00
  Halı sahada, basın mensupları arasındaki maçta ters bir hareket yaptım, ayak bileğim burkuldu. O kadar acımadı Allah’tan, yüreğim burkulmadı. Az da olsa ağrı-sızı çekiyordum. Ayaküstü buz tedavisi ile geçiştirdim geceyi. Bununla birlikte, halı sahalarda mühim bir eksiklik olduğunu fark ettim:
Neredeyse her akşam, her saat dilimleri dolu olan halı sahalarda doktor ya da sağlık görevlisi yoktu. Haberlerde izliyoruz, halı saha maçından sonra kalp krizinden ölen gençlerimiz, sporcularımız var bu ülkede. Belki acil müdahale edilse, hayat kurtarılacak. Örneğin benim durumum. Bileğim burkuldu. Oyuna devam etmiş olmam, belki kasları zedeledi, ya da bilekte kırık-çıkık vardı, o an ağrı-acı hissedilmedi.
Müşterisi futbolseverler olan işletmelerin, müşterilerini “sevme”leri gerekiyor. Devlet, halı saha işletmelerine bir doktor ya da bir sağlık uzmanı istihdamını zorunlu kılmalı. Şaka değil bu önerim. Hem istihdamdaki açık kapanır, hem de futbol oyununda “doz”un kaçtığı anlardaki sağlık durumu kontrol edilir.
***
Bileğimi burktuğumu anneme söyledim, “Benim de Pazartesi genel kontrolüm var. Beraber hastaneye gidelim” dedi. Güzel bir teklifti, kabul ettim.
Ama ilk hayal kırıklığı, hastaneye gitmek için yöneldiğimiz takside yaşandı. Uzaktan, bacak bacak üstüne atarak bizi izleyen taksici, sağa-sola meraklı gözlerle bakmamıza rağmen bizimle ilgilenmedi. Sigarasını yeni yakmıştı belli ki… Bir buçuk dakika sonra “Buyrun” deyip taksiye bindi. Ne yazık ki sigarayı söndürmeden oturmuştu şoför koltuğuna. Ki sigara içen bir kişi, sigara içtikten sonra kokunun dağıldığını sanıyorsa yanılıyor. Gömleğine, tespihine, ayakkabısına kadar siniyor koku. Ve bu durum, sigara içmeyen kişileri rahatsız ediyor.
Bizim taksi şoförümüz, sigarasını söndürmeye bile tenezzül etmedi. “Dalgınlıktır” deyip ses çıkarmadık.
“Sigara” hayal kırıklığının ardından bir hayal kırıklığı daha yaşadım. Dünya Sağlık Örgütü’nün Afyonkarahisar’daki emniyet kemeri “deneme” aracına bindiğim günden itibaren, araçlarda emniyet kemeri takmaya çalışıyorum. Öyle “otomobil uyarısı vermesin” diyerek, anlı-şanlı bazı kişilerin yaptığı gibi, küçük emniyet kemeri tokası falan da takmıyorum. Otomobile, hatta dolmuşa bindiğim zaman ilk işim, emniyet kemeriyle kendimi “emniyet”e almak oluyor. Ben yine hazırlandım, tam emniyet kemerini takıyorum.
Şoför seslendi:
-Yok abicim, emniyet kemerine gerek yok.
-Nasıl yani? Bu gerekli bir şey.
-Yok abicim, artık ceza yazmıyorlar…
-Ama bu hayatla ilgili, ceza ile ilgili değil ki..
-Benim seni uyarmam gerekiyor. Hem sana ben bana cezası var normalde. Ama boşver takma…
***
Selami Şahin’in ünlü şarkısı belirdi aklımda: Boşvere boşvere ne hâle geldik…
***
Taksi şoförüyle “yol” üzerine sohbet ederek hastanemize vardık. Önce benim muayene sıram… Sigortalıyım. Ama özel hastane olduğu için katılım payı ödüyormuşum. Allah Allah… Hani kimse para ödemeyecekti sağlık hizmetleri için? Özel hastanelerle devlet hastaneleri “aynı yoldan geçmiş”, “aynı sudan içmiş”ti…
“Düzen böyle” dedim. Muayeneden sonra film çektirmek icap etti. Film de parayla… Ben yanlış mı hatırlıyordum acaba? Seçimlerin üzerinden 1 yıl geçti, propagandalar tersine mi döndü?
Benden sonra sıra anneme geldi. Annem de rahmetli babam üzerinden Emekli Sandığı üyesi. Şimdiki konumlanışı nedir bilmiyorum ama, sosyal güvenceli, netice olarak.
Sürpriz olmadı. Annem de ödedi katılım payını. Ondan da kan tahlili istediler. Kan tahlili için ilk önce nereye gittik sizce?
Evet, tahmin ettiniz… Doooğru vezneye…
Yine para ödedik.
Meselemiz para ödemek değil, ne gerekiyorsa yapılmalı mutlaka.
Ama “sağlığı parasız hâle getirdik”, “sosyal devleti inşa ettik” gibi cümleleri rüyamda mı görmüştüm acaba?
Onu tam hatırlayamadım…
***
Tabii hastanedeki doktorların onca yoğunluklarına rağmen, herkese aynı güleryüz ve sakin tavırla hizmet verdiklerini de söylemem gerek. Bir hak tesliminin altı çizilmeli.
***
Hastanedeki işimiz bitti. “Dolmuşa mı binsek, taksi mi çağırsak” dedik.
Bir süre tereddütten sonra bir taksi geçti önümüzden.
İşaret ettik, durdu.
***
Bindik taksiye. Emniyet kemerine doğru elimi uzattığım anda taksi şoförü uyardı beni:
-Beyefendi, lütfen emniyet kemerini takar mısınız?
-Tabii ki. Siz de kullanıyorsunuz emniyet kemerini…
-Elbette. Ceza etkili oldu. Ama yol hâli ne olur, ne olmaz. Âni bir kaza olsa, emniyet kemeri ile hayatta kalanların olduğunu biliyoruz.
-Keşke herkes sizin gibi duyarlı olsa…
***
Antalya’daki taksi şoförleri gibiydi ikinci şoför. Kibar ve kurallara uyan…
Galiba “markalaşma”nın bir yönü de, kente dışarıdan gelenlerin en çok haşır-neşir olduğu taksi şoförlerinin eğitiminden geçiyor.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti